ŞAH – FIRAT OPERASYONU
Türkiye, geçtiğimiz gün, Suriye topraklarında bulunan ve 1921 Ankara Antlaşmasıyla koruması ve egemenlik hakları kendisine bırakılan, yani toprağımız sayılan, Süleyman Şah ve iki askerinin kabirlerini uluslararası hukuk çerçevesinde aldığı bir kararla güvenli bölgeye nakletti. Daha önce zaten çeşitli nedenlerle iki kez nakledilen kabirler, böylece bir kez daha taşınmış oldular.
Yeni mekân, gene Suriye sınırları içinde, Eşme bölgesinde tanzim ediliyor. Bayrağımız şimdi burada dalgalanmaya devam ediyor. Bu geçici bir nakil. Yani Türbe ile ilgili haklarımızdan vazgeçmiş değiliz.
Başarılı bir operasyonla ve herhangi bir çatışma olmadan gerçekleştirilen nakiller Türkiye’yi bundan sonraki dönemde Suriye ve Irak’la ilgili kararlarında rahatlatacak. Türbe Şanlıurfa’ya 93 km uzaklıkta idi. Korunması askeri açıdan ciddi riskler taşıyordu.
Türbeyi korumakla görevli 39 askerimiz salimen Türkiye’ye getirildiler. Yaklaşık 500 asker ve çok sayıda zırhlı araç kullanılarak gerçekleştirilen harekât, TSK tarafından bir nokta operasyonuyla ve çatışma olmaksızın, başarıyla gerçekleştirildi. Tek üzüntümüz, bir askerimizin kazaen şehit olması.
Suriye sınırları içindeki Türbe, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından korunuyordu. 2014 yılında Musul Konsolosluğumuzun IŞİD militanları tarafından basılıp, görevlilerin esir alınması ve Türkiye’nin bölgedeki gücünü kırma ve itibarsızlaştırma hareketi başlatıldığı dönemde meseleyi çok tartışmıştık. Suriye’deki menfaatlerimizi ve bölgeye olan ilgimizi farklı boyutlarıyla ele almıştık. Maalesef Suriye ve Irak o zamandan beri durulmuş değil. Sorunlar katlanarak büyüyor.
Türkiye bölgenin en güçlü ve istikrarlı ülkesi. Tavırları net. Kim ne derse desin, IŞİD konusunda hukuk ve adaleti belli bir denge içinde değerlendirmeye alan bir ülke. Türkiye’nin bu tutumu bağımsız ve tarafsız yorumcular tarafından da takdir ediliyor. Bölgeye ilgimiz var. Saklamıyoruz. Bundan sonraki dönemde atacağımız adımlar birilerini rahatsız edebilir. Ülkemize karşı tekrar bir takım girişimlerde bulunulabilir.
Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu bu kargaşa döneminde ‘yumuşak karnımız’ idi. Her an, her dakika sözde İslam adına hareket ettiğini iddia eden ve insanlıktan nasibini almayan bir grubun saldırısına maruz kalabilecek bir mahaldi. Peygamber türbelerini patlatmakta bir beis görmeyen örgütle onların araç ve mekanizmaları ile mücadele etme lüksünüz yok.
Söz konusu terör örgütü bugünlerde tekrar harekete geçti. Bir taraftan uluslararası toplumun dikkatini çekecek sansasyonel eylemler yaparken, diğer taraftan Irak ve Suriye içlerinde ilerlemeye devam ediyor. Ürdün, Mısır ve Libya hedeflerinde.
‘Asimetrik’ savaş tekniklerini kullanıyor, asimetrik bir şekilde hareket ediyorlar. Yani, herhangi bir düzen içinde olmadan, orantısız biçimde güç kullanıyorlar. Bunlara karşı nizami hareket, menfaatlerinizi meşru yol ve yöntemlerle temin, çok zor.
Nakil bizi bu noktada rahatlatacaktır. Uzunca süredir gözümüz, kulağımız Türbe ve Karakolda idi. ‘Türbe kuşatılmış’, ‘askerlerimiz esir alınmış’, ‘saldırılmış’ şeklindeki haberler medyada yer alıyor, haberlerle yüreğimiz ağzımıza geliyordu. Dikkatimizi o bölgeden alamıyorduk.
Mezarlar nakledilmemiş olsa, Allah muhafaza, buraya bir saldırı neticesinde askerlerimizin bir kısmı şehit olmuş olsa, Türbe yıkılsa bu, Türkiye açısından bir savaş, müdahale nedeni olurdu. Suriye’ye girmek kolay, çıkmaksa zor. Orası bir bataklık: Çıkabilseniz de mecaliniz kesilir. Bunu istemiyoruz. Bölge kaynarken, Türkiye istikrarsızlaştırılmaya çalışılıyor.
Önümüzdeki günler yeni gelişmelere gebe. ‘Ürdünlü pilot’, ‘Mısırlı Kıptiler’ ve diğer meseleler olayın boyutunu açıklar tarzda. Dikkat edersek mezkûr örgütten İsrail’e karşı herhangi bir hareket yok. Batılılara karşı bir girişimleri ya hiç bulunmuyor, ya da sınırlı etki oluşturmak için. ‘Siyonist oyununu’ görmemek için kör olmak lazım. Tüm planlar Müslümanlar ve onların en yetkin ülkesi Türkiye üzerine.
Ülkemiz bu mizansenin parçası olmaz. Bunun için soğukkanlılık şart. Aylardır ifade etmeye çalıştığımız gibi, içimizdeki ‘beyinsizler’ ve dışımızdaki ‘hainler’ boş durmuyorlar. Siyonist menfaatlerini koruma, kollama görevlerini icra ediyorlar. ‘Paralel’ ve Gezi kalkışmaları bunun bir parçası.
Seçim dönemine girdiğimiz, Çözüm Sürecinde belli mesafe kat ettiğimiz, içeride ve dışarıda kayda değer itibar elde ettiğimiz bu dönemde provokatif hareketler zaten bekleniyor. Cumhurbaşkanının geçen ay gerçekleştirdiği Somali, Etiyopya ve Cibuti ziyaretleri mesela, gene birilerinin canını sıktı. En son yapılan Kolombiya, Küba ve Meksika gezileri birilerini ‘kuşatma’ hareketi olarak algılandı. Türkiye kimseyi kuşatmıyor, sadece önünü açma ve etki alanını genişletme derdinde.
Operasyon kararını alanları, yani Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genel Kurmayı kutluyoruz. TSK’yi tebrik ediyoruz. Bizi bir kâbustan kurtardılar. Ülkeye karşı yönelen ciddi bir tehdidi bertaraf ettiler.
Duyumlarıma göre bu karar, belli istihbari bilgiler neticesinde alındı. Fantezi olsun diye değil. Bir Mehmetçiğin bile burnunun kanamasına tahammülümüz yok. Savaşa, dışarıya asker gönderilmesine rızamız yok.
Yakın zamanda Musul meselesi tekrar gündeme geldiğinde, Suriye konusunda adım atma aşamasında, Irak meselesinin çözümünde ve içeride Çözüm Süreci kapsamında kararlar alırken Türkiye’nin daha rahat hareket edebileceğini söyleyebiliriz.
Önümüzdeki günler hareketli geçecek.
Siz okuyucularımı uyarayım: ‘Bölgeyi izlemeye devam edin’.
Türkiye önemli kararların arifesinde.
Bölge önemli gelişmelerin eşiğinde.