İpek Özkayaalp
İpek Özkayaalp Önce Allah'ı Sevelim

Önce Allah'ı Sevelim

İnsanoğlunda fıtratı sebebiyle doğuştan sahip olduğu bir takım duygular vardır. Bunların en yücesi Allah’ın bize lûtfettiği “SEVGİ” duygusudur.

Irkı, dini ve kabiliyeti ayrı olmasına rağmen SEVGİ, insanların ortak bir özelliğidir. Her insanın sevgisi, sevdiği şeyler ve sevme şekli farklıdır. Güzel sevginin temeli (fıtraten bizde bulunan) merhamet kaynaklıdır.

Maalesef kötülükten beslenen bazı insanlar da vardır.

Sevgi yeteneği insanlarda olumlu veya olumsuz yönde gelişebilir. Buna etken olan hallerin en başlarda olanlarından birisi, kişinin ailede nasıl yetiştirildiği faktörüdür. Sonrasında ise akraba, çevre ve kültür, eğitim ve öğretim gelir. Bunlar sevgiyi iyiye ve kötüye yönlendirebilir.

İnsanoğlundaki sevginin güzel ve yahut kötü bir sevgiye dayandığını anlamak için merhamet duygusuna bakın. Merhamet duygusundan yoksun bir insan kötü şeyleri sevmeye ve yapmaya meyillidir.

Bir insan kendi cinsine veya başka bir canlıya zülüm ediyorsa, bilin ki bu insan ihanet de eder, yalan da söyler, daha ileri boyutta yeri gelir hırsızlık vs. yapar, yapabilir. Kısacası her türlü kötülüğe açık hale gelir. Çünkü merhametini kaybeden aslında insanlığını kaybetme noktasına gelmiş demektir. Zira bizleri insan yapan en temel davranış şekilleri vicdanlı ve merhametli olmaktır.

Merhamet duygusu aynı zamanda Allah ile kulu arasında olan bir bağdır. Kul Allah’a yönelir ve rızasına nail olmak, O’na yaklaşmak için çaba gösterirse (yani Allah’a olan sevgisini O’nun istediği gibi yaşayarak sunarsa) Allahu Teâla da kulunun kalbini yumuşatır ve merhametle doldurur. Merhamet duygusu gelişen insanda iman olur, ibadet olur, dürüstlük olur, iyiliği sever, insanlara yardım eder, sadakatli olur…

Yani kısacası güzel huylu ve ahlâklı insanların kalplerinde merhamet hâsıl olduğundan dolayı güzellikleri de severler. Allah da o kulunu kötülükten ve kötülerden muhafaza buyurur.

Zira Peygamber Efendimiz (sav) “merhamet etmeyene merhamet edilmez” diye buyurmuşlardır.

Rehberimiz Kur’an’ı Kerim

İnsana dünya ve âhireti için en doğru yolu gösteren Kur’an olunca, artık gerçek Müslüman, onun rehberliğinde Hz. Peygamber (sav)’in önderliğinde doğru yolu bulur ve onda yürür. Bizler güzelliğe, sevgiye ve merhamete ve her konuda yolumuza ışık tutan rehberimiz Kur’an’ı Kerim “İnsanlara en doğru olan yolu gösterir” (17/9)

Kur’an’da sevgi ve dostluk konusu mü’minlerin kimleri sevmesi gerektiğini ve kimlerle dostluk kurulmayacağından söz eder. Ancak Kur’an’a uygun bir düşünce ve yaşayış biçimi ile toplumsal çöküşten kurtuluruz. Allah’ın hükmüne ve rızasına uygun ve mükâfatına layık olursak, yeniden medeniyetin yükse katlarına ulaşırız.

Allah’ın Sevdiklerini sevelim

Allah’ın hangi nitelikteki insanları sevdiğini ve sevmediğini anlayıp, Allah’ın sevdiği kullarını sevelim ve Allah’ın sevdiği kul olmaya gayret gösterelim.

Bu sevgimiz Allah için olsun.

Kimi, kim için ve niçin sevdiğimiz çok önemli!

İnsan bir sesi duyarak sevebilir. Ayrıca baktığı, gördüğü bir çiçeği, bir canlıyı, tadını aldığı bir yiyeceği de sevebilir. Ama gönül ile idrak edilen şeylere meyil ve sevgi, beş duyu ile idrak edilen şeylere meyil ve sevgiden, çok daha kuvvetli ve büyüktür.

Sevginin oluşması için sevilecek şeyleri iyi tanımak lazım.

İnsan bilmediği şeylerin yabancısıdır.

O halde önce Allah’ı tanıyalım ve sevelim!

Yapacağımız her işte Allah’ın rızasını gözetelim ve Allah rızasına uygun hareket edip, gönülleri kazanalım.

İyilik sahibi ve cömert olmaya çaba gösterip, ikramda bulunmak için fırsatlar kollayalım. Bu hâl hem sevindirir hem de sevdirir. Yapılan iyilikleri çıkarsız, karşılık beklemeden yapalım. Sadece ve sadece Allah rızası için yapalım.

O’nun sevgisine mazhar olmak için, rızasına ermek için...

Allah rızasını gözetilerek yapılan her iyilik, iş, çaba bizleri bir adım daha gerçek sevginin sahibi olan Allah’a yakınlaştırır.

O sevgi kime?

Allah’a karşı

Allah’ın rızasını gözeterek yaptığımız her şey O’na karşı olan sevgimizin göstergesidir.

Peki, Allah beni seviyor mu?

Bu soruyu da kendimize sık sık sormalıyız.

Bir bak çevrene, ne kadar çıkarsız sevildiğine!

Sanma ki zahirde gördüklerin kendiliğinden ve içlerinden gelerek seni seviyorlar… O sevgiyi çıkarsız şekilde onların gönüllerine koyana bakmalıyız.

Çıkarsız sevgiyi nasıl anlayacağım?

O zaman dön Annene bak…

Anla kimden geldiğini!

Düşün bakalım…

Dünya ve dünyalıkta sevgiyi arayanlar boş yaşar, giderler…

Perde arkasına bakmayı öğrendiğimiz an gerçek sevgiyi anlarız.

Ne kavga ne de gürültü kalır orada.

“İman edip sâlih ameller işleyenler için Rahmân (yer ve göktekiler nezdinde) gönüllere bir sevgi yaratacaktır”

(Meryem Sûresi / 96.Âyet)

Bunu anlarsak zaten o sevgiden kopamayız. Böyle bir sevgi de insanı güzel ahlâk ve hayâ sahibi yapar.

İnsan; iyi davranışlı, adil, dürüst, çalışkan, terbiyeli, saygılı ve söz dinleyen insanları sever.

Gerçek sevgi herhangi bir çıkarı olmadan, ruhen kaynaştığı, arasında benzerlik bulunan insanları sever. Çünkü yapı itibari ile insan kendi karakterine yapısına benzeyene meyleder.

Bu da bize şunu hatırlatıyor: “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”

O yüzden seçimlerimizi yaparken hayatımıza alacağımız eş, dost ve arkadaşı öncelikle Allah’a olan yakınlığını da düşünerek, ince eleyip sık dokuyarak seçmemiz gerektiğini unutmayalım. Bunun için de bizler, önce Allah’ı çok iyi tanıyalım, tanıyalım ki sevelim, sevelim ki onun sevgisine mazhar olalım.

Gerçek sevgi ve kurtuluşumuz ancak Allah’ı sevmekten onun ipine sımsıkı sarılarak ona layık bir kul olabilmekten geçer.

Allah bizleri sâlih kullarından eylesin

Âmin

Saygı ve duâ ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
İpek Özkayaalp Arşivi