Nevzat Arabacı Hocamızın ardından…
Merhum Necip Fazıl “Gençliğe Hitabesi”nde şunları söyler:
“Meydan yerinde kim var deyince, sağına ve soluna bakmadan ben varım diyebilen bir Gençlik”.. Üstad, rıza-i Bari için çalışacak olan bir gençliği özledi ve böyle bir gençlik yetiştirdi.. Allah’a hamd olsun, bu gençlik Anadolu’da maya tuttu. Birkaç gün önce toprağa verdiğimiz Nevzat Arabacı hocamız da meydan yerinde olan bu gençlerdendi.. Burada “genç” kelimesini biyolojik anlamda değil, fikri anlamda kullanıyorum. İslam diriliğine sahip olan her yetişkin, gençtir.
Yıllar önce Nevzat Arabacı hocamızın dava arkadaşlarından olan merhum İsmail Kaya hocamızla ile ilgili yazdığımız bir makalede şu görüşlere yer vermiştim: “1975’li yıllardan itibaren merhum İsmail Kaya hocamızla birlikte Konya’nın sosyal, dini ve kültür hayatına damgasını vurmuş birçok eğitimci hocamız olmuştur. Onlar hayattadır. Mesela, Hacı Ali Kap, Bekir Başarıcı, Mehdi Ayar, Haşim Bayram, Ali Gümrah, Nevzat Arabacı.. Elbette bunlara eklenecek başka isimler de vardır. Keşke bu hocalarımız için bir vefa gecesi programı düzenlense ne iyi olur. Bunların her biri İsmail Kaya hocamızın dava arkadaşlarıdır. Onlara da Yüce Allah’tan hayırlı ve uzun ömürler diliyorum.” Keşke erken davransaydık da bu hocalarımızı, Nevzat Arabacı hocamıza anlattırsaydık. Yine de geç kalmış değiliz. Hocalarımız ve onları sevenler hayatta. Hem tarihe not düşmek ve hem de gelecek nesle yol gösterici bu öğretmenlerimizin hayatını, yaşadıkları acı ve sevinçleri, mücadele yönlerini kitaplara, satırlara dökebilsek.. Bu bizim için hocalarımıza karşı bir vefa borcumuzdur.
İnsanlar, hizmet ehlini unutmuyor. Yüce Allah sevdiği kullarını meleklere de sevdirirmiş, melekler sevince insanlar da severmiş.. Nevzat hocamızın vefat haberi dalga dalga yayıldı, yurda. Özellikle de Konya’da büyük ses getirdi.. Eğer covid-19 salgını olmasaydı binlerin katıldığı bir cenaze namazı kılınırdı. Nevzat hocamızın arkasından yazılıp çizilenlere bakılınca herkesin onunla ilgili değerlendirmesi şu noktada toplanıyor: O, bir efsane, düşünce, dava ve aksiyon adamıydı.. Elbette biz de mücahit hocamızda özellikle bu üç hususu gördük ve şahit olduk. Gerçekten bir düşünce adamıydı. Her zaman Müslümanların birliğinden yana çaba sarf etmiştir. Davası, dünyalık değil, topyekûn İslam olmuş ve bunu da savunmaktan çekinmemiştir. Bu yönüyle o, bir aksiyon, hareket adamı olmuştur. Onun hayatında bu üç yönüyle ilgili anlatılacak birçok yaşam öyküsü vardır. Belki zaman içinde, içimizden birisi çıkar da onun hayatını bütün yönleriyle satırlara döker, sonra perdeye aktarılır.. O, İslam davasının bir delisi idi. O, Allah’tan başka kimseden korkmayan gözü pek bir mücahitti. Bu duruşunu, şahsı söz konusu olduğu zaman en yoksul olduğu hallerde bile kimseye belli etmeyen, mahviyatkâr; mahkeme salonlarında ise davası söz konusu olduğunda hakimlere karşı bir aslan gibi kükreyen küheylan gibiydi. Onda cesaret ve davasına duyduğu özgüven tavan yapmıştı.. Onun aklımızda kalmasında büyük yarar olan sözlerinden bazıları şunlardır:
“Yaşadığı toplumun somut sorunlarıyla değil de başka şeylerle uğraşanlar, toplumlarını uğraştıranlar, din adına ve dinsizlik adına uyutanlardır.”
“İnandıkları yolda samimi olmayanlar, yalaka olur. Mikrop bile onlardan şereflidir.”
“Cömertlik ve infakı yaşantı haline getirmeyenlerden her şey olur ama kara gün dostu asla olmaz.”
“Tarih, tekrar etmez. İbret almayan gafiller ve aldırtmayan ikiyüzlüler yüzünden tekerrür eder, durur.”
“Yanlış söz, yanlış anlayışa, o da yanlış inanca, o da zulme götürür.”
Sözlerime son verirken Nevzat Arabacı hocamızı bir defa daha rahmetle ve minnetle anıyor, Cenab-ı Hak’tan ilahi rahmetine gark etmesini niyaz ediyorum. Makamın âlî, mekanın cennet olsun Değerli Hocam. Nur içinde yat..