Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Ne zaman okunur ezan?

Ne zaman okunur ezan?

Çocuktum ya henüz, aklım ha erdi erecek, hayal meyal hatırlıyorum ilk orucumun daha öğlene varmadan annemin eteklerine yapışıp “daha ne zaman okur dedem ezanı” diye sorduğumu. Susamış ve ne çok acıkmıştım. Annem bakıp yüzüme gülümseyerek “acıktığında Allah de, susarsan Muhammed” demişti de uyuyup kalmıştım dizinde.

            Babam elinde üzerine yumurta sürülmüş susamlı pide ile akşamüzeri gelince eve kaçıp gitmiştim içeriye. Sordum babama “daha ne zaman okur ezanı dedem” diye ki ben ezanların hepsini dedem okur sanırdım küçüklük işte. Babam dönüp bana “çok az kaldı Paşam” demişti de ben “ama baba, çok az ne demek ben bilemem ki” demiştim.

            Çocuktum ve çok kokardım Ramazan davulundan, sanki odamın içinde vururdu davula kimse o koca yumruklu adam? Bir gece elimden tutup dışarı çıkarmıştı babam, davulcunun yanına gidinceye kadar sıkı sıkıya tutup elinden korkumdan açmadım bile gözlerimi. Ta ki davula o o koca yumruğuyla vuran arkadaşımın babası değil miymiş? Hele iki de ben vurdum davula ne korkum kaldı ne başka şey.

            Yarı uykulu annemin dizinde belki sayarak lokmaları “haydi paşam” diye diye sahur sofrasında uyuyup kaldığım vakidir. Soğuk suyla abdest alırken ağzımıza çokça su verdiğimiz ve muhtemelen bir iki yudum içtiğimiz de doğrudur. Çocuktum ya henüz, aklım ha erdi erecek.

            Ne demektir orucu tutmak ve neden akşamları değil de gündüz yemekten içmekten kesilmek kimseye soramadan geçerdi oruç. Annemin yemekleri zaten güzeldi de yaptığı o şekerpare tatlıya can mı dayanırdı? Babamın elinden aldığım sıcak pidelerin kokusunun orucu bozmadığını öğrendiğim zaman ne çok sevinmiştim hem. Sahi oruç nasıl bozulurdu da kim tamir edebilirdi sorusunu da hiç soramadım kimseye.

            Geceleri babamın yanında camiye giderken koca bir adam gibi hissederdim kendimi ve büyük de gelse başımda takke olmasına çok dikkat ederdim. Namaz çıkışı babamın dükkânı önünde çaycı bana da çay verirdi ya ne büyümüş hissederdim kendimi ve cebinden şeker çıkarıp bana veren amcaları ne çok severdim.

            Çocuktum ya henüz… Akşam ezanından önce evin içine yayılan o havanın tadını almak için illa bir yıl daha beklemek mi gerektiğini anlamazdım bir türlü. Kardeşimin ağlaması ezan vakti gelince neden kesilirdi ve annem her lokmada neden hep şükür derdi?

            Başımı daha çok okşardı amcalar, babam dönüp onlara “paşam bugün oruçlu” deyince yüzlerine gelip oturan o gülümseme çocuğum diye mi estirirdi içimi böyle. Ve ne çok misafir gelirdi evimize ve ne çok giderdik komşularımızın evine. Onca yemek yapılırdı da ben bir tas çorba ile doyardım işte. Çocuktum ya henüz sahi bu kadar insan neden başka zaman böyle gitmezler birbirine.

            Hayal meyal hatırlarım gece annemin beni uyandıran tatlı sesiyle ve iki satır dua okurdu elim elinde. Babam o uzun ezan okununcaya kadar o uzun tespihi ile “Allah” derdi sessizce ve ben ne büyük duyardım yattığım yerde o sesi gizlice.

            Çocuktum ya henüz ve hayal meyal hatırlarım ya o ilk Ramazan gecesini… Şimdi çocuklarım nasıl anacak şu ilk ramazan gecesini?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi