MÜMİN MİRAÇSIZ OLMAZ
Sevgili Peygamberimiz uyanıkken Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya oradan da gökyüzüne yükselip Cenâb-ı Hak’la buluşup, görüşmesine Miraç diyoruz. Bu olay Kur’an-ı Kerim’le ve Hz.Peygamberimizin ifadeleriyle sabittir. Ve bu durum öyle bir gerçekleşmiştir ki, varlığı inkar edilemez bir şekilde, Kur-an-i Kerim ayetlerinde de anlatılmıştır. Mescid-i Haram'dan alınan peygamberimiz, önce Mescid-i Aksa'ya; sonra da ilahi huzura kavuşmuştur. Anlatılan bu olay, Recep ayının 27. gecesinde, Cenab-ı Allah'ın isteği üzerine, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in, Cebrail rehberliğinde, bahsedildiği şekilde, ilahi huzura getirilmesi ile gerçekleşmiştir.
Kur-an-i Kerim'de bu olay anlatılırken, peygamberimiz Hz. Muhammed'in, Allah'ı gördüğü anlatılmaktadır.
İsra; gece yürüyüşü demektir. Miraç ise, yükselmek demektir.
İnsanoğlu'nun yaşarken ulaştığı en yüce ve yüksek derece Miraç'tır.
Miraç, hüzün ve elem dolu günlerden geçmekte olan Hazreti Muhammed'in, Rabb'i tarafından teselli edildiği ve huzura kabul buyrulduğu gecedir.
Miraç, Mekke ile Kudüs arasındaki mukaddes bağı korumanın, Rabb'imizden gelen davete icabet ederek her adımda O'na yaklaşmanın adıdır.
Miraç, yücelme, maddeden uzaklaşarak manaya erişme, süfli olandan vazgeçip ulvi olana yönelme çabasıdır. Asırlar önce gerçekleşen bu mucizenin her bir Müslüman için değeri ve anlamı büyüktür. İnsanlığın hürmeti, merhameti, muhabbeti unuttuğu, emaneti zayi ettiği, benliğini ve kimliğini kaybettiği, menfaat ve adavet girdaplarında boğulduğu günümüzde miracın derin anlamı bir daha hatırlanmalıdır.
Alnı secdeye her değdiğinde miracı yaşayan mümin, bu kutlu yolculuğun mesajına aşina olmalı, miraç bilincini kuşanmalı, hayatının bütün katmanlarında manevi inkişafın yollarını aramalıdır.
Yücelmenin yegane yolun Allah'a kul olmaktan geçer. Mümin; mal, mülk, makam, mevki uğruna inancını ve erdemlerini feda ederse vuslata erer.
Zira hem Cenabı Hakk'ın katında hem de toplum nezdinde kadri yüce bir insan olmak, sıddık olmakla, özü sözü bir, güvenilir, mütevazı, fedakar ve samimi bir mümin olarak yaşamakla mümkündür.
Miraç ile geçmişte göklere uzanan yolculuk bugün insanların iç dünyasına doğru devam etmektedir. Peygamberimizin kadem-i şerifinde Mekke'yi Kudüs'e bağlayan yol, bugün hepimizin gönlünde bu iki harem beldeyi buluşturmaktadır. Hazreti İbrahim'in Kabe'yi inşa ederken tevhid, birlik, kardeşlik, kulluk için yaptığı çağrı, bugün Mescid-i Aksa için ümmet, özgürlük, diriliş, dayanışma şuuruna dönüşmelidir. Unutulmamalıdır ki mümin miraçsız, miraç Mescid-i Aksa'sız olmaz.
Savaşın ve zulmün kol gezdiği İslam coğrafyasında güven, huzur, emniyet ve hürriyetin yeniden hakim olması, Müslümanların miraç değerlerini benimsemesiyle mümkün olacaktır.
Sadece İslam dünyasının değil, bütün bir insanlığın yücelmesine ve yükselmesine engel teşkil eden problemler ancak miraç değerleriyle aşılacaktır. İnsanlık, ahlakına, hukukuna, sorumluluğuna kısacası insanlığına sahip çıktığında yeryüzünün şerefli halifesi olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, alem-i İslam'ın Miraç Kandili'ni şimdiden tebrik ediyorum.