Dr. Ramazan Tuzla
Dr. Ramazan Tuzla Mali müşavirlere kadro verilmeli

Mali müşavirlere kadro verilmeli

Anma, kutlama ve anlam atfedilmeyen takvim yaprağı kalmadı, zannımca.

Kötü mü?

Ne haddimize… Tabi ki kötü değil.

Günü kutlanana fayda veriyorsa, günün öğleden öncesini bir kutlamaya, öğleden sonrasını da başka bir kutlamaya ayıralım. Ne gam…

Mâlumunuz olduğu üzere her yılın Mart ayının ilk haftasını Muhasebe Haftası olarak kutluyoruz.

Biz de bu yazıyı, kutlamanın kapanış konuşması olarak yapmış olalım. Bakalım, kimlere dokunabileceğiz.

Paydaş kavramını hepimiz biliriz. Birçok kamu kurumu, bu kavramı kullanmaktan büyük haz alır, getirisinden faydalanmayı kendine kâr sayar fakat paydaşın payını taksim hususunda hiçbir zaman elini cebine atmaz.

İşte o paydaşlardan biri de hiç şüphesiz ki serbest muhasebeci ve mali müşavirlerdir.

Devletimiz teknolojinin verdiği imkanlardan da yararlanarak halka hizmet etme işini 7/24 konumuna getirmenin çabası içindedir.

Henüz, bütün kamu çalışanları açısından 7/24 hizmet verme olgusu kamuya yerleşmiş değil ancak Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde 2005 yılından bu yana, Maliye nezdinde ise 2008 yılından bu yana 7/24 hizmet veren, bu hizmetinin karşılığında devletten kuruş almayan, kutlamaya gelince göklere çıkarılan mali müşavirlerdir.

Paralarını mükelleflerinden alıyorlar, diyenleri, ben duymazdan geleyim.

Ülkemdeki halk ile iç içe olan hemen hemen bütün kurumlar, şu an mali müşavirler tarafından yerine getirilen hizmetler için geçmişte önemli oranda personel istihdam etmek durumunda idi.

Sosyal Güvenlik Kurumundaki tek bir hizmet için örnek vereyim:

Aylık prim ve hizmet belgelerini bütün mali müşavirler bizden iyi bilirler. O belgelerin çok önemli bir kısmı 2008 yılına kadar Kurumun tahakkuk servislerinde oluşturuluyordu. En az 5 personel ile çalışan o servisler şu an hiçbir il müdürlüğünde mevcut değildir. 81 ili düşündüğümüzde, bir mali müşavirin tek bir iş için 400 personele karşılık geldiğini hesaplamak için matematik bilgisine ihtiyaç yoktur.

Bu imkân tabi ki devletimin kurduğu sistemler yardımıyla oldu, tabi ki alt yapıya harcanan bedeller ile oldu, tabi ki teknolojinin gelişmesi ile oldu.

Bunu kim inkâr edebilir…

Amma, kurumlar da şunu inkâr etmemelidir ki, geçmişteki yüklerinin büyük bir kısmı şu an mali müşavirlerin sırtında olan kurumların katlandığı bir bedel yok.

Üstelik mali müşavirlerin devlete sırtını dayama imkanları da yok. İşin bu kısmı latife olsun ancak devletimiz şapkasını önüne alıp düşünmelidir.

Neyi mi?

Mali müşavirlerin kadroya alınmasını…

Devlet adına çalışan, zamana ve mekâna ihtiyaç duymayan, gece 23.59’da bile işini yapabilen, yol, yemek ve servis masrafı olmayan, idareci olmak için bin türlü taklanın kursuna gitmeyen, kendi yağı ile kavrulan, acıktım demeyen, hastalandım demeyen, anam öldü, babam öldü demeyen, aspirinle geçecek ağrıya on günlük istirahat almayan çalışana kıymet biçilebilir mi?  

Bu kadar mı?

Can damarından bahsetmedim henüz.

Devletimiz beyan usulünü kabul ederek işlemlerini başlatmaktadır. Beyandaki en önemli aktör, şüphesiz ki mali müşavirlerdir.

Beyan tahakkuk demek, tahakkuk da vergi demektir. Vergi ise devletin varlığını kaim kılmak demektir. İşi, beka meselesine kadar götürebiliriz.

Günümüzde devletimize yapılan beyanların hangi kaygılardan etkilendiğini konuşmaya gerek var mı? Durumu hepimiz biliyoruz.

Bu ahvâl içinde, işleri en zor olanlar devlet ile mükellef arasında kalmış paydaşlar olan mali müşavirlerdir.

Peki, mali müşavirlerin durumu nedir?

Mali müşavirler, devletimin kayıt dışı istihdam ettiği, kaçak çalıştırdığı, sigortasını yapmadığı, ücretini ödemediği, gününü kutlamaya gelince göklere çıkardığı paydaşlarıdır.

Mali müşavirlerden bu zamana kadar bir tepki ve talebin gelmemesi, onların da bu durumdan memnun olduklarına delil sayılabilir mi?

Soruya cevabım yok amma sükût ikrardan gelir, sözünü ak saçlılar boşuna söylemiş olamazlar.

Böyle mi gitmeli?

Sayıları 115 bin civarında olan mali müşavirler, devletimin gerçekten paydaşı olacaksa; mükellefin ahlaki yapısına, keyfine ve iradesine mahkum edilmemeli, beyanname sistemine sağlam bir mevzuat ile zemin kazandırılmalı, mali müşavirlerin görev tanımları yeniden belirlenmeli, mali müşavir olmanın kriterleri sil baştan düzenlenmeli, bir kuruşluk bile kasti hataya müsamahası olmayan bir müeyyide sistemi oluşturulmalı, mükellef adına değil devlet adına kaygı taşıyan bir kamu personeli niteliği taşıyan mali müşavirlik kadrosu ihdas edilmeli ve kayıt dışı çalıştırılan tüm mali müşavirler kadroya geçirilmelidir.

Yapılmaması gereken bir yanlışı yapan mali müşavirin meslek hayatını bitirecek bir sistem kurulmalı ve her işletme üzerinde devletin sağlam bir gözü olmalıdır.

Sistemin detayları, konuşularak oluşturulur.

Ödenecek ücretin belirlenmesi ise çok basit bir mevzudur. Bu zamana kadar devlete beyan ettikleri kazançlarının iki katının verilmesi benim tavsiyemdir amma mali müşavirlerimiz bu rakamı az bulup kabul etmezler.

Nedeni, onların da kazanç beyanında hangi kaygıların rol oynadığını hepimiz biliyoruz.

Bir orta yol bulunur mu?

Evet, hem de çok güzel bir orta yol bulunur. Hatta ve hatta artırdıkları tahakkuklardan bile pay alabilirler. Paydaşımız değiller miydi? Bu zamana kadar kandırdık mı yoksa?

Bu mevzu, bir köşe yazısı ile anlatılabilecek bir mevzu değildir amma devletimize köşeyi döndürecek bir mevzudur.

Mali müşavirler kadroya alındıktan sonraki yıl sonunda tahakkuk edecek vergi miktarının bir önceki yıl ile karşılaştırılması durumunda ortaya çıkacak rakamlar, şu satırlarla neyin derdinde olduğumuzu gösterecektir.

İhbarların ve şikayetlerin azalmasını, denetim yükünün ortadan kalkmasını, sahteciliğin köküne kibrit suyunun dökülmesini saymıyorum bile.

Yazımızı tevafuken okuyacaklar için bilgi vermiş olalım. Bu satırların sahibi bir mali müşavir değil, denetmendir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi