Musab Seyithan
Musab Seyithan 8 Mart Kadınlar Gününün Kıymeti Harbiyesi Nedir?

8 Mart Kadınlar Gününün Kıymeti Harbiyesi Nedir?

            “Kadın insan mıdır? Ondaki ruh insan ruhu mudur, hayvan mı?” diye asırlarca tartışarak onu sadece cinsel obje olarak gören ve kadına bir türlü insanlığı yakıştıramayan kadim Batı medeniyetinin günümüz kadınlarına rüşvet olarak verdikleri günün adıdır 8 Mart… “Dünya Kadınlar Günü.” Günah çıkarma günü de dense sezadır.

Bu günde kadın dernekleri, diğer bazı STK’lar ve siyasilerce nutuklar çekilir. Kadına karşı şiddetin önlenmesi gerektiği ve bu konuda cezaların ağırlaştırılması istenir. Cezalar ağırlaştırılır da… Ama ne gariptir ki cezalar ağırlaştırıldıkça kadına karşı şiddet azalacağına, daha da artar. Sizce burada bir gariplik yok mu? İnsanları, sadece polisiye tedbirlerle yola getireceklerine inananlar aldanıyorlar. Dünyada yapıp ettiklerimizin hesabının yarın ahirette Allah’a verileceğinin inancı vicdanlara yerleştirilmedikçe yani vicdanlarda karakol oluşturulmadıkça havanda su döveriz.

            Öncelikle kadın ve erkeğin bizim inancımızda ifade ettiği anlam nedir? Bunu çok iyi anlamamız lazımdır. İslam’da “cinsiyet” bir üstünlük ölçüsü değildir. Hiç kimse anne-babasını ve ırkını kendi seçemediği gibi cinsiyetini de kendisi seçemez. Bunlar bizim irademizin dışındadır. Tamamen Allah’ın takdiridir. Kendi seçimimiz olmayan bir konuda üstünlük iddiasında bulunmak kadar abes be akıl dışı bir şey olamaz. Biz, kendi irademizle seçtiğimiz inanç ve amellerle kıymet kazanır veya kaybederiz. Onun için kadın, “kadın” olduğu, erkek de “erkek” olduğu için üstün değildir. Allahu Teâlâ, “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız,  takvaca en ileride olanınızdır. Allah her şeyi bilendir; her şeyden haberdar olandır.” (49Hucurat:13) buyurmak suretiyle üstünlük ölçüsünün, soy, sop, ırk ve cinsiyet değil “Takva” olduğunu beyan etmiştir. Takva, Allah’a karşı kulluk sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmektir. Onun için kadın ve erkekten hangisi bu sorumluluğu hakkıyla yerine getiriyorsa Allah ona kıymet atfediyor. Allah, her iki cinsi de kendilerine özgü güzelliklerle yaratmıştır.

Şunu iyi bilelim ki, Allah’ın verdiği rolde kadın mutluluk mimarıdır. Yüce Allah bu konuda Hayat Kitabımızda aynen şöyle buyurur: 

Sizi bir tek nefisten yaratan, mutlu olsun diye O’ndan da eşini yaratan O’dur. (7Araf:189).

Mutlu olmanız için size, kendi cinsinizden eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun ayetlerinden/harikalarındandır. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (30Rum:21).

Bu ayetler, Allah’ın, kadının yaratılış gayesini ve ona biçtiği rolü açıkça ifade etmektedir. “Allah, evlerinizi huzur yeri kılmıştır” (16Nahl.80) ayetinin ifade ettiği huzuru, evlerimizde inşa edecek olan kadının birinci görevinin yuvamızda mutluluk iksiri olmasıdır. Koca mutlu değilse, kadının ihmali ve görevini aksatması söz konusudur demektir.

Yüce Allah, erkeğe biçtiği rolü de: “O kadınlarla iyi geçinin” (4Nisa:19) ayetinde ifade eder. Dolayısıyla erkek, aile ortamı içinde iyi geçim kriteri oluşturarak aileyi, kavga ve gürültüye meydan vermeden suhulet ve sükûnet içerisinde idare etmekle görevlidir. Eğer ailede geçimsizlik varsa, huzursuzluk almış başını gidiyorsa koca, Allah’ın kendisine verdiği “iyi geçinme” görevini yerine getirmiyor demektir.

Kadının kocasını mutlu ettiği, erkeğin de iyi geçim kriterleri uyguladığı, anlaşmazlıklarda Kur’an ve Sünnetin hakem kılındığı bir aile, elbette mutlu olacaktır.

Kur’an’ın ete-kemiğe bürünmüş hali olan Gaye İnsan, Ufuk Peygamber Nebiyyi Muhterem (sav), kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü o günün cahiliye toplumunda, adam yerine konulmayan, horlanan, sadece cinsel obje olarak kullanılan kadına itibarını iade etmişti. Bir bütün olan insanın; bir yarısının erkek, diğer yarısının da kadın olduğunu belirterek “Sizin en hayırlınız kadınlara en hayırlı olanınızdır(Müslim, Birr 149)  buyurmuştu.

Rasûlullah (sav) ayrıca erkek kadar kadının da elinin altındakilerle sorumlu olduğunu da şöyle ifade eder: "...Erkek, ailede yöneticidir ve yönetiminden sorumludur. Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur." (Buhârî, Cum'a 11; Müslim, İmâret 20).

Yine Rasûlullah (sav), kadının en değerli bir nimet olduğunu da şöyle anlatır: “En güzel dünya nimeti, insanın sahip olabileceği nimetlerin en hayırlısı: Zikreden dil, şükreden kalp ve insanın iman doğrultusunda yaşamasına yardımcı olan kadındır.” (Tirmizî, Birr 13).

Bütün bu ayet ve hadisler kadın ve erkeğin, birbirlerini tamamlayan bir bütünün iki parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Biri olmadan diğeri hep yarım olan bir ortamda birinin kendini ihtiyaçsız ve vazgeçilmez olduğunu iddia etmesi fıtrata aykırı, gerçek dışı bir iddiadır. Sadece biri değil, her ikisi de birbiri için vazgeçilmezdir.

Öyleyse kadın ve erkeğe aynı derecede önem veren bir medeniyetin mensupları olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün biz Müslümanların dünyasında hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Kadına karşı asırlarca yaptıklarından utananların günah çıkarma günüdür.

Bizim Peygamberimizin 23 yıllık peygamberlik hayatını iki cümlede özetleyecek olursak:

1-Rasûlullah (sav), bedevi bir toplumdan medeni bir toplum çıkarmıştır.

2-Hiçbir değer atfedilmeyen, mal yerine konulan, sadece bedeninden istifa edilerek cinsel tüketim aracı olarak kullanılan kadına onurunu iade etmiştir.

Onun için bizim kompleksimiz yoktur. Abdestimizden şüphemiz yok ki, namazımızdan şüphemiz olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi