Kudüs, Birleşik Filistin Demektir
Siyonistler hala Filistin’de 1918’lerde İngilizlerin oynadığı oyunları oynamaya devam ediyor. Osmanlının Filistin’i bıraktığı dönemde elbette Yahudiler vardı. Ama çok azınlıkta idi. Filistin İngiliz mandasına geçtiği zaman ünlü Siyonistlerle yapılan işbirliği sayesinde adım adım Filistin’in ilhak planları uygulanmaya başladı.
Önce toprak satın alındı. Sonra yerleşimcilere konutlar yapıldı, peyderpey Filistinli Müslümanlar göç ettirilmeye zorlandı. İngiliz ve Siyonistlerden çete grupları oluşturuldu. Filistinli çiftçilerden tarlalarını ve evlerini satmaları istendi. Satmayanlara karşı aşırı güç kullanıldı. Mazlum Filistinlilerin tarlalarına, bağ ve bahçelerine haksız yere el konuldu. Evleri dinamitlendi. Karşı çıkanlar, vuruldu, sürüldü, evleri yıkıldı. Yafa’da, Hayfa’da, el-Halil’de, Kudüs’te aynı şeyler yapıldı. Mescid-i Aksa’da namaz kılan Müslümanların üzerine saldırıldı. Ölüm, tehcir, yaralanma, sabotaj, yakma ve yıkma.. Her türlü vahşet uygulandı. Bütün bunlar İngiliz-Yahudi işbirliğiyle müşterek yapıldı. Ta o günlerden bu yana, adım adım, Filistin’de etnik temizlik ve toprakları ilhak etme politikaları devam ediyor. Osmanlı Kudüs’ü bıraktığında Müslümanların nüfusu % 80, Yahudilerin % 20 iken bugün bu durum tam tersine dönüştürülmüş durumdadır.
İsrail hala kalan toprakları da ilhak etme peşinde. Şimdi Kudüs’ü Müslüman kimliğinden arındırmakta.. Şeyh Cerrah mahallesini boşaltma ve onların yerine çapulcu yerleşimcileri yerleştirme peşinde.. Ora bitti mi, yine durmayacak. Bütün işgal edilmiş bölgelerde İsrail vatandaşlığına geçmiş olan Müslüman Filistinli Araplara da aynı tehcir ve ilhak politikasını uygulamaya devam edecektir. Son günlerde Mescid-i Aksa üzerinde saldırılarını daha çok artırdığı görülüyor. Önce Aksa camiini; cami ve havra olarak ikiye ayıracak sonra da yıkımı gerçekleştirip Süleyman tapınağı yapacaktır. Sürekli Mescid-i Aksa’ya namaz için gelen Müslümanları tedirgin etmesi, murabıtları tutuklaması ve her türlü işkence yöntemine tabi tutarak onlara yılgınlık verme girişimi, bunun en açık göstergesidir.
Ne yapılmalı?
Artık söz bitti, eylem zamanı.. İşgal edilmiş Filistin toprakları kurtarılmalıdır. Bu, bütün Müslümanların üzerine vaciptir. Başta dünya Müslümanları olmak üzere her dinden ve inançtan vicdanlı insanlara da büyük görevler düşmektedir. Maddi-manevi anlamda her türlü lojistik destek verilmelidir. Filistin’in yiğit evlatları kendilerine imkân verildiği takdirde neler başarabileceklerini son Gazze saldırısında Siyonist İsrail’e gösterdiler. Ben inanıyorum ki, bunun daha da ilerisini yaparlar ve yapmalıdırlar da. İsrail’in demir kubbesi bile işlevsiz hale geldi. Artık bu insanların kaybedeceği bir şeyi kalmadı. Ancak, Siyonist İsrail’in kaybedeceği çok şey var.
Elbette giden canlar geri gelmeyecektir ama geride kalan şehit yakınlarına, yetimlere, dullara, gazilere yardım eli uzatmalıdır. Yıkılan sosyal yardım kurumları, camiler, sağlık kuruluşları, kamu binaları, okullar, yollar, kısaca şehrin alt yapısı hızlı bir şekilde yeniden inşa edilmelidir.
Yazılarımızda da sık sık vurguladığımız gibi işgal edilmiş toprakları kurtarmada ilk adım, Filistinli gruplar arasında birliği sağlamaktır. Ya sağlamaktır, ya sağlamaktır. Adil bir seçim yapılmalı, herkes de buna saygı duymalıdır. Yönetim mekanizmalarında bütün Filistinli gruplar temsil edilmelidir. Zaman tefrika zamanı değil, birlik zamanı. Bu konuda Türkiye ve Katar gibi ülkeler arabuluculuk rolü oynamalıdır. Gazze savaşında ihdas edilen ortak oda platformu gibi oluşumlar ihdas edilmelidir. Tam bir koalisyon içerisinde hareket edilmelidir. Son birlikte hareket, İsrail’in Gazze’ye kara harekâtı yapmasını önledi.
Öte yandan, İsrail, iki devletli bir çözümden yana değildir. Gazzeli’leri Mısır’a, Ramallah’takileri de Ürdün’e sürmek suretiyle Filistin diye bir kavramı yok etmek istiyor. İşgal ettiği Batı Şeria gibi Filistin topraklarını da tamamen ilhak etmeyi planlıyor. Bu konularda Mısır ve Ürdün aktif rol oynamalıdır. Bu yapılanlar karşısında; İslam İşbirliği Teşkilatı yeri göğü inletmeli, Birleşmiş Milletler ayağa kaldırılmalıdır.. Başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin sağlam temeller üzerine oturması için gayret sarf etmelidir. Nasıl bir devlet ki, Yahudi sokaklarında geziyor. Nasıl bir devlet ki, ordusu yok, pasaportu yok.. En kısa zamanda Filistin Devlet Başkanlığı ve tüm idare Kudüs’e taşınmalıdır, bu uğurda ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
Her ne kadar ateşkes imzalanmışsa da, İsrail diğer işgal edilmiş şehir ve köylerde geri adım atmadan etnik temizlik ve ilhak politikalarını sürdürmeye devam etmektedir. Bu politika durdurulmalıdır. Bir de Filistinli yöneticiler, zaferin şehvetine kapılarak feraseti ve basireti elden bırakmamalıdırlar. Filistin için canla başla çalışan dünya Müslümanlarının bir kısmını küstürecek demeç ve davranışlardan uzak durmalıdırlar. Bu son savaşta yanlarında sadece Mısır, Katar ve İran yer almadı aynı şekilde Türkiyeli Müslümanlar da yer aldı. Bir de İran propagandası öne çıkarılmaya çalışılıyor. Eğer sadece İran yüceltilirse, korkarım ki, Filistin davasını sahiplenmenin yolu daralır. Bu konuda mevcut yöneticilerin basiretli davranmaya ihtiyaçları vardır.
Bizden söylemesi…