Ömer Tokgöz
Ömer Tokgöz Konya’da Suskun Mezar Taşları

Konya’da Suskun Mezar Taşları

İnsanın duygu ve düşüncelerinin ifade vasıtası olan dil ancak yazıyla hayat kazanır. Bir dilin varlığına işaret eden, bir dille kültür birikiminin ortaya konulmasını sağlayan, onu koruyan ve gelecek nesillere aktaran en önemli unsur yazıdır.

Elde yazılı metin bulunmamakla birlikte Arap harflerinin Türkler tarafından İslâmiyet’in kabulünden hemen sonra kullanılmaya başlandığı tahmin edilmektedir. Arap elifbâsının Türkçe’ye uygulandığı bilinen ilk eser, Kâşgar’lı Mahmud’un 1072-1074 yılları arasında tamamladığı Dîvânü lugāti’t-Türk’tür. Eserin elde bulunan 1266 tarihli nüshasında metin kısmı Arapça olduğu gibi, verilen Türkçe kelime ve örnekler de Arap harfleriyle yazılmıştır. Önceleri Uygur yazısının yanında yardımcı olarak kullanıldığı anlaşılan Arap elifbâsı bu geçiş döneminden sonra Türklerin millî alfabesi durumuna gelmiştir. Müslüman Türklerle birlikte Anadolu’ya giren Arap yazısı Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı devleti dönemlerinde kullanılmıştır. Devletimizin erken cumhuriyet döneminde inkılaplar ve toplumsal değişim döneminde terkedilerek 1928 yılında Latince kökenli alfabeta sistemine geçilmiştir. (https://islamansiklopedisi.org.tr/elifba)

whatsapp-gorsel-2025-02-16-saat-16-48-15-6fc44a1f.jpg

Mezarlık sosyolojisi olarak alfabe değişikliği ile önemli ve keskin bir viraj aldık. Alfabe değişikliği ile özellikle 1950’li yıllardan sonra gelen ikinci ve üçüncü kuşak tarafından Osmanlıca Türkçesi ile okunabilirliği giderek azaldı. Aile dışı veya hariçten bir kişinin mezarlıkta gördüğü bir şahideyi okuyabilme ihtimalini sıfır düzeyine çekti denilebilir. 1970'lerden sonra mezar taşlarının kültürel ve toplumsal miras özelliği yeniden keşfedildi. Taşlarda var olan sanat değeri ve kültürel miras yönü idrak edildi. Özellikle kamusal miras olarak devlet korumasına alındı. Yanı sıra STK ilgisi arttı. Akademik çalışmalar, bireysel çalışmalar ile mezar taşları hakkında yapılan yayınlar arttı. Taş işçiliği müzelerinde Selçuklu ve Osmanlı mezar taşları önemli bir yer tuttu.

Osmanlı devletinde Lale devrinden Tanzimata ve Cumhuriyet dönemine gelinceye kadar batılılaşma/Avrupaileşme/muasırlaşma ekseninde bir değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Gazeteci Yazar ve mütefekkir Ahmet Mithat efendinin Felatun Beyle Rakım Efendi olarak ortaya koyduğu bir anomi hali ve başkalaşma yaşanmıştır. Devlet katından halka doğru metazori kabuller ile başlatılan zecri olarak sürdürülen bu değişimin başarıyla tamamlanması meçhul kalmıştır. Batılılaşma günümüzde terkedilmiş durumdadır. Ancak batılılaşma/muasırlaşma olgusu ise sosyal ve kültürel planda bir ikilik ve kültürel yarılma oluşturmuştur.

Zaman içinde alafranga değerler ve alaturka değerler olarak gündelik yaşama, resmi devlet tercihlerine ve halkın yaşantısına sirayet etmiştir. Ziya Gökalp tarafından Türkçülüğün esasları kitabında ortaya konulan Türkleşmek, İslamlaşmak ve garplılaşmak tezi kültürel ve sosyal değişmelerin yönünü göstermesi açısından önemlidir. Bu açıdan Prof. Dr. Mümtaz Turhan tarafından 1951’de yayınlanan Lâle Devri'nden Meşrutiyet döneminin sonuna kadar büyük şehirlerde meydana gelen kültür değişmelerini inceleyen "Kültür Değişmeleri" adlı kitabı bir ilk olmuştur. Yine Mümtaz Turhan hocamızın 1958 yılında yayınladığı “Garplılaşmanın Neresindeyiz” isimli kitabı ile sosyal psikoloji açısından önemli bir değerlendirme olmuştur. Bugüne gelirsek doğunun en batılısı, batının ise en doğusu denilebilecek bir armonik durum söz konusudur. (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/99972)

Bu bağlamda sert bir kültürel kopma ve uzaklaşma yaşayıp tekrar o öze değer verme bağlamında mezar taşları özel bir anlam haritası oluşturuyor. Selçuklu ve Osmanlı döneminden bugüne intikal eden mezar taşları vefat eden kişiyi bize tanıtan bir bergüzardır. Aynı zamanda kollektif kültürel miras unsurudur. 700 yıllık bir tarihi aralığa yayılan mezar taşları Türk İslam kültüründe estetik taş işçiliği ve yazı sanatı bakımından özel bir yere sahiptir.

Bu topraklarda mezar taşları mahallenin her tarafında görülen bir obje idi. Hem küçük bir kabristan olarak hem bir sanat eseri olarak her sokak başında bulunurdu. Mezar taşı üzerinde vefat eden kişiye has özellikler bulunur. Kişinin mesleği, doğum yeri ve tarihi ve başlık stilleri ile dahil olduğu toplumsal kesime işaret eden bilgiler barındırır.

Osmanlı döneminde şahide başlıkları toplumdaki sosyal ve ekonomik iş bölümüne göre esnaf, çiftçi, asker, yönetici, edebiyatçı, mutasavvıf vb. olmalarına göre farklı özellikler taşır. Sarık şekli olarak dergahlara göre değişken biçim farklılıkları ve gül, çiçek, çapa, kılıç, top, yay, gürz motifleri ile birlikte edebi mısralarla bezenmiş bedii (güzel) sanatlar kısmına örnekler oluşturan mezarlar vardır. Kadın şahideleri ise başlı başına gül ve çiçek sembolleriyle bezeli estetik semboller ile yapılmıştır.

Bir asır önceki Anadolu’da mezar taşları ve onları imgeleyen şahideler mahallenin her yerinde küçük mahalle mescidi veya camii, dergâh, tekke gibi yerlerde insanları karşılayan bir konumdadır. Bir zamanlar öyleydi demek daha doğru olur. 20.yüzyılın başından itibaren mahalle içi ve sokak arasında kalan mezarlıklar ve hazirelerin hemen hemen çoğu tasfiye edildiler.

Bir kısmı ise 1924 sonrası kapatıldığı için harabeye dönen dergâh, tekke vs. içinde adeta mahsur kaldı. Bunların büyük bir kısmı virane ve mezbele durumunda kayboldu gitti. Önemli bir kısmı ülke genelinde yol açma ve imar bahanesi ile kaldırıldı. Küçük bir kısmı başka mezarlıklara nakil edildi. Ya bir kenara atıldılar veya başka işlerde kullanıldılar. Mesela Konya'da 1925-32 arası Valilik/belediye tasarrufu olarak onlarca mezarlık iptal edildi. Sanatsal mahiyette olan bazı mezar taşları ve kitabeler dışında kalan mezar taşları kaldırım taşı, kanalizasyon kapağı ve yol yapımında kullanıldılar.

Mezarlıklar bu gelişmeler sonucu erken cumhuriyet döneminden başlayarak toplumsal hayatın içinde olan bir yer vasfını eskiye nazaran kaybetti. Dünya hayatının fani olduğunu hatırlatan mezarlıklar ölümün sıcak ve soğuk yüzünü temsil ederler. Gassal dizisinin büyük ilgi görmesi ve izlenme rekorları kırması önemli ölçüde bu realiteye yakından bakmayı sağladığı içindir.

O günlerden bugünlere geldiğimizde mezarlık olarak tahsis edilmiş yerler sadece cenaze defin yerleri olarak şekillendi. Artık mezar taşlarında hat sanatını içeren yazılar görülmez oldu. Bu yazıyı taşa kazıyan ve yansıtan maharete dayalı bir taş işçiliği de kalmadı. Genel olarak mezar taşı kompozisyonu kayboldu. Mezar taşları dümdüz bir şekilde ölen kişinin doğum yeri veya memleketini yansıtan, doğum ve ölüm tarihi ile varsa yaptığı meslek adını içeren basit birer mezar taşları haline dönüştüler. (https://www.yenihaberden.com/konyada-498-yillik-tarih-virane-oldu-1798589h.htm)

Şimdilerde mezar taşları kitsch denilebilecek birden fazla renkle dolu yazılar ve Osmanlı Türkçesini taklit eden kargacık burgacık yazılar ile karışık yapılıyor. Modernlik rüzgarları kabristan ve mezarlıklara da uğramış oldu. Hatta mevta hakkında sesli bilgiler içeren medya playerli taşlar yapılıyor. Hatta Konya Musalla mezarlığında şahidelere barkot konularak vefat eden kişinin sesli ve görüntülü bilgileri telefondan izlenir duruma geldi. Musalla mezarlığında birkaç tane barkot konulmuş mezar taşı gördüm. Futbol fanatiği olan mevtalar için tuttuğu takımın arması monte edilmiş ve forma renkleri ile bezenmiş kabirleri de mevcuttur.

whatsapp-gorsel-2025-02-16-saat-16-48-15-516204cd.jpg

Kayıp kıta Atlantis gibi önce Selçuklu ve Osmanlı mazisinden hızlı bir reddi miras ile uzaklaştık. 1970’lerden günümüze doğru tekrar mezar taşlarımıza sahip çıkarak ihya etmeye başladık. Peki Ahlat mezar taşlarından bugüne mezar taşları konusunda estetik, mimari ve hat sanatı açısından bu düzeye nasıl ulaştık? Kimler emek verdi? Taşların dönemsel olarak dönüşümleri hangi zaman dilimlerinde veya hangi yüz yıllarda oldu.

Sanatsal ve mekânsal olarak mutantan ve görece maliyetli taşları yaptıranların sosyal statüleri nedir? İşin bir de ekonomik boyutu var. Ekonomik boyutun mezar taşı seçimi, dizaynı ve kompozisyonuna etkisi ne düzeydedir. Taş işçiliğinin kat ettiği imalat ve süsleme sanatı ile mezar taşı hat imla ve kompozisyonu ile bağlantısı nasıl şekillenmiştir. Taş işçiliği zanaatkarının bir odası, kethüdası, eğitimi ve belli bir yöreden meslek erbabı olma gibi parametreleri var mıdır? Ortalama imalat süresi ve maliyeti ne tutmaktadır.

Tüm bunlar için Osmanlıca bilmenin yanı sıra mezarlık sosyolojisi kapsamında edebiyat ve tarih bilgisi, tasavvufi dergahların 12.yüzyıldan 19.yyıla kadar gelişim evreleri, stilize başlık ve destar şekilleri, bölgeler ve dönemler itibarıyla değişim ve gelişim evrelerini incelemek gerekiyor. Mezar taşları tahlili üzerinden meslek, cinsiyet ve dönem eğilimleri, edebi sanatlar ve divan edebiyatı çizgileri ve ebcet hesabı ile tarih düşürme gibi incelikleri bilmek ve döneminin hat ve taş işçilik evrelerine de vukufiyet gerekir. (https://www.yenihaberden.com/olumun-sicak-yuzu-mezar-taslari-15318yy.htm)

Halen Konya merkezde faal olan ve ölü defin edilen 65 mezarlık bulunmaktadır. Konya'nın Arap ve Türk fetihlerinden itibaren en eski mezarlığı olan Musalla mezarlığı hakkında detaya inelim: Musalla mezarlığı şehir merkezinde ve Selçuklu ilçesi, Medrese Mahallesi, Ankara Caddesi, Nu. 41 adresinde yer alan yamuk planlı bir mezarlıktır. En eski okunabilen mezar taşının 1204 tarihli olduğu Konya Musalla mezarlığında işlenmesi kolay, ucuz olan ancak çabuk yıpranan Sille taşından yapılmış mezar taşları çoğunluktadır.191.875 m2lik geniş alanıyla Konya’nın en büyük mezarlığıdır. Mezarlığın dokuz giriş kapısı bulunmaktadır.

Bunlardan doğuda Ankara Caddesi üzerinde bulunan Kalenderhane Kapısı ve güneyde Yeşil bahar Sokağı’nda bulunan Parsana Kapısı mezarlığın ana girişleridir. Bu iki giriş kapısında ve 2010 yılında düzenlenen Konya Polis Şehitliği’nde olmak üzere toplam üç bekçi kulübesi bulunmaktadır. Moloz taş örgülü çevre duvarı 2002 yılında andezitle kaplanmış ve üzerine demir parmaklıklar yapılmıştır. Numaralandırılmış adalara ayrılan mezarlıkta ana ve ara yollar vasıtasıyla rahatça gezilebilmektedir. Mezarlık düzenli olarak ağaçlandırıldığından yeşil bir görünüm arz eder. İç kısımda çok sayıda çeşme mevcuttur. Mezarlık defin işlemine kapalı olup, mevcut mezarların birinci derece yakınlarının izni ile yeni definlere açıktır.

Tarihî mezar taşlarının malzemesi mermer, Sille ve Gödene taşıdır. Daha çok türbelerin çevresinde ve Cennet Çukurunda toplanan mezar taşları tipolojik açıdan oldukça zengindir. Musalla mezarlığının en önemli bölümlerinden biri de namazgâhtır. Namazgâh Selçuklulardan günümüze ulaşan, “Meydan” ve “Sultan Meydanı” olarak ta isimlendirilen, insanların toplandığı, bayram namazı kıldığı, yağmur duası ettiği geniş bir alandır.

whatsapp-gorsel-2025-02-16-saat-16-48-15-b8fc2a09.jpg

Mezarlığın kuzeyinde, 141 numaralı adada Cennet Çukuru olarak adlandırılan bir bölüm yer almaktadır. Rivayete göre Malazgirt Savaşı’ndan önce Anadolu’ya ayak basan Selçuklu öncü birlikleri şehitlerinin buraya atılması dolayısıyla burası Konya’daki ilk şehitliktir. Bu alan günümüzde ahşap bir çitle koruma altına alınmıştır. Diğer adalara göre çukurda kalan bu bölümde oldukça eski mezar taşları bulunmaktadır. Üzerlerinde tarihleri bulunmamakla birlikte bir sanduka ve bir mezar taşının şekil itibariyle Beylikler Dönemi mezar taşları olduğu söylenebilir. Bu bölümdeki mezar taşlarının çoğu yan yatmış ya da toprağa gömülmüş vaziyettedir.

Mezarlıkta Gömeç Hatun, Şeyh Şücaeddin, Evhadeddin-i Kirmani ve Şeyh Halilî türbeleri bulunmaktadır. Bu dört türbe Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından 2010 yılında onarılmıştır. Ayrıca Şeyh Halilî Türbesi’nin karşı taraflarında Siraceddin-i Urmevi’ye ait olan bir türbeden bahsedilmektedir. Ancak bu Selçuklu türbesi günümüzde mevcut değildir.

Musalla Mezarlığı’nın kuzeydoğusunda 1955 yılında düzenlenen Konya Askerî Şehitliği yer almaktadır. Şehitliğin dört tarafı duvarla çevrilidir. Ankara Caddesi üzerinde mezarlıktan ayrı bir giriş kapısı vardır. Şehitliğe defin işlemi hâlen devam etmektedir. Ayrıca mezarlığın kuzeybatısında 2011 yılında Konya Polis Şehitliği düzenlenmiştir. Mezarlığın kuzeybatısında Nalçacı Caddesi civarında Hıristiyan (Ermeni) Mezarlığı yer almaktadır.

whatsapp-gorsel-2025-02-16-saat-16-48-15-b39f4797.jpg

Musalla mezarlığı Namazgah bölümü ise açık hava yani Sahra camisi idi. Asker uğurlama ve sportif faaliyetler için kullanılan bir çayırlık alan idi, askeri şehitliğin arka kısmına denk gelir, yaz mevsimlerinde bir ara teravih kılındı, bazen de şehit cenaze namazları kılınmaktadır. İstinat duvarında ayrı bir kitabesi vardır. Musalla Mezarlığı’nda vali, müftü, müderris olan önemli şahsiyetlerin mezarları mevcuttur. Bunlar içerisinde Müderris Muhaddis Ahmet Efendi, âlimlerden Hadimli Mehmet Vehbi Çelik Efendi, Aksekili Mehmet Emin Efendi, Halil İbrahim (İzerdem) Efendi, Konya valileri İzzet Bey, Fuat Tuksal, Rıfat Özpar (Baba Rıfat) sayılabilir.

Ayrıca İ. Hakkı Konyalı Şeyh Kutsi Efendi’den naklen burada bazı peygamberlerin mezarının bulunduğunu belirtmiştir. Gazeteci Yazar Selçuk Es ise Musalla mezarlığında İklis, Merih, Çağdun (Çukudvan) ve Mihran isminde dört Peygamberin mezarının olduğunu belirtmektedir, yerleri ise meçhuldür.

Konya’nın en eski mezarlıklarından olan Musalla Mezarlığı’nın kesin kuruluş tarihini belirli değildir. Ancak mezarlığı içindeki türbelerden yola çıkarak tarihlendirmek mümkündür. Gömeç Hatun, Evhaddeddin-i Kirmani ve günümüzde mevcut olmamakla birlikte varlığından haberdar olduğumuz Siraceddin Urmevi türbeleri Selçuklu Dönemine aittir. Bu türbeler yapıldıktan sonra etraflarına definler yapılmıştır. Nitekim İ. H. Konyalı Gömeç Hatun Türbesi’nin yakınında Selçuklu Dönemine ait mezar taşlarını görmüş ve okumuştur. (https://www.konyapedia.com/makale/3149/musalla-mezarligi) En eski mezar taşı Selçuklu dönemine ait miladi 1265 tarihli Hunat/Hundi hatun isimli bir kadına aittir.

Hülasa mezar taşları kime nasıl mesaj verir? Biz Türklerin balbal geleneğine yaslanan bir mezar taşı yapım sanatımız var. İslam dinini kabul ettiğimiz dokuzuncu yüzyıldan itibaren üç kıta yedi iklime birçok maddi ve manevi kültür unsuru ile birlikte mezar taşlarımız ile de damga vurmuş durumdayız. Sanatlı, hatlı ve güçlü edebi metinler içeren taşlar ile birlikte gariban, yoksul, orta direk vatandaşların basit kısa künye içeren üç satırlık basit yazılmış Osmanlıca mezar taşları da var. Birinci planda hayatın fani olduğu ve ibret alma yönünün ön planda olduğu akla gelmektedir. Mezar taşına kişinin mesleğini veya filanca kurumdan tekaüt/emekli olma durumu yazmanın sebebi ne olabilir? Süslü püslü ve etrafı güya sükseli çok yüksek ve pahalı mermerden niye mezar yaptırılır. Bu konuda “mezar taşıyla itibar olmaz” sözü de var biliyordunuz.

Bu bağlamda mezarlıklar sosyal ve ekonomik yönlerden yeni araştırmaların yapılmasını ve meçhul kalan bilgilerin aydınlatılmasını beklemektedir. Ülke genelinde ve Konya’da mezarlıklarda yer alan tarihi mezar taşları elden geçirilmelidir. Kırılan, yıkılan veya zamanla toprak altında kalan, kitabeleri eskiyen onlarca mezar taşı bulunmaktadır. Sille taşından yapılmış olanlar ise büyük ölçüde erimiş ve tahrip olmaktadır. Bir mastır plan dahilinde tüm Osmanlıca Türkçesi ile yazılan taşlar restore edilmelidir. Şahide metinleri okunmalıdır. Akıllı telefonlardan okunmak üzere mezar taşlarına barkot konulmalı ve bilgiler web sayfasına yüklenmelidir. İşte o zaman kültürel bellek unsuru olan mezar taşlarımız suskunluktan kurtulacak ve maziyle bugün arasında tam anlamıyla bir iletişim kurulmuş olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi