KİNİ OLANIN DİNİ OLMAZ
İnsanlarımızın mutlu olması da olmaması da kendi çabalarına bağlı. Yüce kitabımızda Rabbimiz bu hususta “Biz insanların kaderini kendi çabalarına bağlı kıldık.” diye özellikle biz insanların düşünmelerini ve doğru işler yapmamızı istemektedir. Peki, biz insanlar ne yapıyoruz?
Doğru düşünme özelliğimizi maalesef kaybetmişiz. Ve yanlışlarımızı şeytana yükleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyoruz. Kör şeytan bizi mahvediyor. Doğru ama peygamberimiz “Ben şeytanımı
Müslüman ettim.” demektedir. Biz de o peygamberin ümmeti isek şeytanımızı niçin Müslüman etmiyoruz da durmadan onun dediğini yapıyoruz. Ne biçim ümmetiz biz? Düşünmemiz gerekmez mi?
Sürekli şeytana gönderme yapan bir insan aşağılık kompleksi içindedir. Dışsal faktörleri suçlamaktadır.
Oysaki bütün yapması gereken kendi içine yönelip, kendini zelil eden (aşağılaştıran) düşünce ve davranışları bulmak ve doğru düşünerek adam olmaya çalışmaktır. Çünkü Rabbine güvenerek çalışan bir insanın yapamayacağı şey çok azdır.
Peygamberimiz her şeyimizdir. Çünkü Rabbimiz ona “Sen olmasaydın ey habibim bu âlemleri yaratmazdım” diyerek tüm kâinatın varlığının sebebinin peygamberimiz olduğunu belirtmiştir.
Peygamberimiz olmasaydı biz olmazdık. Ancak bütün bunları bilmemize rağmen, o kadar peygamberi utandıracak işler yapıyoruz ki şeytan bile şaşırıyor artık. Bunun asıl sebebi de insanların kendilerini bilmemeleri ve sevmemeleridir.
Ancak kendini bilen insan Rabbini bilecek, Peygamberini tanıyacak ve hayatını Rabbine ve peygamberine adayacaktır. O zaman hayranlıkla kendine bakacak ve bu dünyada bulunmanın tadını alacak, önemini kavrayacak ve kendini sevecektir.
Kendini sevdiği gibi “Sevgiler paylaşıldıkça artar, üzüntüler paylaşıldıkça azalır.” ifadesi yerini bulacak, evrendeki tüm yaratılmışları sevecektir.
Peygamber efendimizin, amcası Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi ile ilgili bilgi almak için internette dolanırken ne göreyim? Vahşi, Hz. Vahşi olarak anılmakta. Peygamberin büyüklüğünü görmek için sadece bu hikâye bile yeter de artar bile. O kadar mükemmel bir davranışı niçin örnek almıyoruz da şeytana uyuyoruz acaba. Hz. Hamza efendimizi şehit etmekle kalmayıp cesedini de paramparça eden
Vahşi Mekke’den de kaçar. Ama Mekke’nin fethinden sonra o yüce peygamber Vahşi’ye mektuplar göndererek onu affettiğini, artık vatanına dönebileceğini belirtir. Vahşi gelir ve Müslüman olur.
Peygamberimiz onu affeder. Ve sonra peygamberimizi gören biri olarak sahabeden diğer kişiler için söylenen Hazreti ifadesi onun için de söylenir.
En sevdiği amcasını hunharca ve kin dolu bir şekilde şehit eden bir kişiyi bile affeden böyle bir peygamberin ümmeti olduğunu belirten günümüz Müslümanları, maalesef kendilerine en yakın olan eşlerinin, çocuklarının, anne ve babalarının bile en küçük suçlarını dahi affetmeyerek ne yapmaya çalışıyorlar acaba?
Hatta aile içindeki eş ve çocukların yaptıkları olumlu hiçbir şey yokmuş gibi sadece olumsuz davranışlarını görerek ve o olumsuz davranışa odaklanarak aile ortamını yaşanmayacak hale getiriyorlar. Bu ne kin? Kin olan yerde Müslümanlık mı olur?
Lütfen herkes içini tekrar gözden geçirsin ve tüm kinlerini kalplerinden söküp atsınlar da ondan sonra iman ettik desinler.
SEVGİ OLMAYAN YERDE İMAN OLMAZ.