Allah evimizde huzurla yaşatsın!
Allah hepimizi huzur evinde değil de kendi huzurlu evlerimizde huzurlu bir şekilde yaşatsın.
Annesi öldükten sonra, “biz karı koca çalışıyoruz, seninle ilgilenemeyiz” bahanesiyle seksen yaşındaki hasta babasını huzur evine yatıran oğlu çok seyrek de olsa onu ziyarete gidiyordu.
Yaşlı adam oğlu dünyaya geldiğinde kırk yaşındaydı. Bundan önceki çocukları yaşamamış bu oğlunu da kurbanlar keserek büyütmüştü.
Tek evlatlarıydı, bir şey olacak diye içleri titremişti. Oğlu o gün huzur evinden bir telefon aldı. Telefondaki ses “baban çok hasta, her an ölebilir, seni görmek istiyor” diyordu.
Oğlu arabasına binip oraya gittiğinde babası zor nefes alıyordu. Oğlu babasının ölmek üzere olduğunu anlamıştı.
Babasının ellerini tutup "Baba senin için ne yapabilirim?" “Senin için ne yapmamı istiyorsun?” diye sordu.
Babası ışığı sönmüş gözleriyle uzun uzun oğlunun gözlerinin içine bakıp zor duyulur bir sesle;
"Artık çok geç ama isteseydin çok şey yapabilirdin... Ama yapmadın" dedi ve devam etti.
"Çoğu akşam yemek yetişmediği için aç yattım. Klimayı açmadılar sıcaktan fenalaştım.
Buzdolabım yoktu bir bardak soğuk su içemedim. Sıkıldığımda temiz havaya çıkaranım olmadı.,
Altımı ıslattım diye tokat attılar.
Ayda bir kere banyo yaptırdılar;
Kirden vücudumda yaralar oluştu.
Bana bu yapılanlar arkası kuvvetli olanlara yapamadılar çünkü onların ilgilenenleri vardı ve ben ise kimsesizdim.
Biliyor musun?
En çok da sevgisizlik acı verdi.
Kimse saçımı taramadı, yüzümü okşamadı. Sen terk edilmişlik nedir bilir misin oğlum?
Terk edilmişlik, ölmeden mezara konmaktır bunu unutma olur mu.
İşte böyle artık her şey için çok geç senin benim için yapacağın hiç bir şey kalmadı.
Ben her şeye alıştım da sadece senin özlemine alışamadım." derken feri sönmüş gözlerinden iki damla yaş yuvarlanıp yanaklarında dondu.
Oğlu şok olmuştu.
"Bana bunları neden şimdi söylüyorsun, neden daha önce söylemedin?"
Babası, "Nasıl söylerdim ki sen beni koskocaman evinde bir köşeye sığdıramamış, bana burayı layık görmüştün. Seni rahatsız etmek istemedim oğlum. Benim için artık çok geç de ben asıl senin için üzülüyorum çünkü sen yaşlandığında çocukların seni buraya bırakırlarsa benim dayandıklarıma sen dayanamazsın.
Unutma ki ne verirsen onu alırsın oğlum" dedi ve gözlerini kapattı. Belli ki bu konuşma onun son kalan gücünü de tüketmişti. Bir saat sonra sıkı sıkı tuttuğu oğlunun eli ellerinden kayıp düştü. Evet, bir baba daha içi acıyarak hayata veda etmişti.
BİR ZAMANLAR HUZUR EVLERİNDE MAALESEF BUNLAR YAŞANMIŞ. ÇOK ŞÜKÜR Kİ ŞİMDİ YAŞANMIYOR.
Eyvallah ama huzur evine ancak evladı olmayıp da zor durumda olanlar gitmeli. İyi evlatlar olmalıyız ve bizi büyüten anne ve babalarımızı yalnız bırakmamalıyız.