Kime niye oy vereceğiz?
Yarın önemli bir gün. Türkiye’nin geleceğinin şekilleneceği, önümüzdeki 5 yıllık süreçte ülkemizi yönetecek kişilere karar vereceğimiz seçim günü. Ülke tarihinin en kritik seçimi falan diyorlar ama siz inanmayın. Belli bir kesim, yeni değil 2007 yılından beri aynı lakırdıyı tekrar edip duruyor. Tuzu kuru, içi geçmiş laikler rahatsız diyeyim de siz anlayın…
Yarın ki seçim elbette önemli. İnsanın hayatında verdiği her kararın bile kendi çapında bir önemi varken kaldı ki seçimin bir önemi olmasın. Fakat bir seçimin ölüm-kalım meselesine indirgenmesine karşıyım. Kendi tercihimize göre oyumuzu kullanacağız. Sandıktan çıkan sonuç bizi memnun etse de etmese de 25 Haziran sabahında kaldığımız yerden hayatımıza devam edeceğiz. Siyasi olarak farklı görüşlerde olduğumuz insanlarla dün olduğu gibi yarın da beraber yaşayacağız. Yani gaza gelip fazla şey yapmanın kimseye bir faydası yok(!)
Bugün laik Türkiye için, cumhuriyet için son şansımız diye duyar kasan tipler sonuç ne olursa olsun 25 Haziran sabahında soluğu tatilde alacaklar. Büyük bir kısmı başta Yunan adaları olmak üzere yurtdışına çıkacak. O kadar parası olmayan da Ege sahillerinde Sözcü gazetesi okuyarak bu ülkeden, insanlardan adam olmaz. En iyisi İzmir’e yerleşmek diyecek. Biliyoruz çünkü 2007’de de aynısı olmuştu. O zaman temmuz ayında yapılan seçim öncesi bu kıymeti kendinden menkul kesimi slogan olarak “tatile çıkarken ampulü söndürmeyi unutmayın” diyordu. Bu sözlerini çok ironik, farklı buluyorlardı. Sosyal medyanın yavaş yavaş gelişim gösterdiği bir dönemde cep telefonlarından mesaj gönderiyorlardı(!)
Öyle şu partiye oy verin falan demeyeceğim. Çünkü herkesin kendine göre bir dünya görüşü, aklı-fikri var. Zaten bir köşe yazısıyla oy vereceği partiyi değiştirecek seçmeni de doğru bulmuyorum. Kararsızlardan ise daha önce de bahsettiğim gibi hiç hazzetmem. Hele ki seçime bir gün kala hâlâ kime oy vereceğine karar veremeyenden bu ülkeye hiçbir fayda gelmez…
Bu seçim döneminde şunu gördük. Düne kadar halkı sözde makarnaya, kömüre oy satıyorlar diye eleştirenler bol keseden maaşlara şu kadar zam yapacağız, kredi kartı borçlarını sileceğiz falan diyerek alenen rüşvet teklif ediyorlar. Bu milletin irfanını bilmediklerinden, kendi amigolarının verdiği gazla kendilerini bir şey zannettiler. Mesela şu tamam meselesi. Twitter’da iki milyon kişi tamam demişte TT olmuşlarda falan. Gerçi Twitter, tamam twitlerinin büyük bir kısmının Amerika ve Kanada’dan organize atıldığını söyledi ama bu durumu pek önemsemediler(!)
Kafalarının basmadığı, daha doğrusu işlerine gelmediğinden salağa yattıkları şey şuydu. Diyelim ki o twitlerin tamamı Türkiye’den atılmış olsun. İki milyon rakamı ülkemiz için bir şey ifade etmez ki. Batı basını iki milyon kişi Erdoğan’a tamam dedi diye haber yaptı. Ülkemizdeki ruhunu batıya satmışlarda coşkuyla alkışladılar. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaklaşık 20 milyon kişi zaten bunların deyimiyle tamam demişti. Öte yandan devam diyenlerin sayısı 21 milyondu. İşte buna demokrasi diyorlar. Öyle işine gelmeyince ülkede dikta rejimi var falan demekle işin içinde çıkamazsınız, her şey ortada…
Türkiye’nin, bölgemizin, dünyanın durumu belli. Adayların vaatleri de. Kime, niye oy vereceğimizi umarım vicdanımıza danışarak karar vermişizdir. Maaşa şu kadar zam yapacağız, borçları sileceğiz diyen siyasetçilerin aynı zamanda ihraç edilen FETÖ’cüleri göreve iade edeceklerini, Şam’a büyükelçi atayıp, ABD ve AB’nin dümen suyunda gitmeyi vaat ettiklerini de hatırlatalım. Adayların bir günde ağaç kovuğundan çıkmadığını, birer geçmişlerinin de olduğunu unutmayalım. Yıkmayı, satmayı vaat ettiklerini zaten biliyorsunuz… 25 Haziran sabahında pişmanlık duymamak için vicdanımızın sesini dinleyelim yeter.