Zekiye Soylu
Zekiye Soylu Adalet

Adalet

Kıymetli kardeşlerim bu hafta sizlerle insanların menfaatleri üzerine karar verdiği ve hakkı gözetmediği bu zor zamanlarda herkesin yüksek sesle haykırdığı ama yine de çoğu zaman dillerde kaldığı bir kelime olan Adalet konusundan bahsedeceğiz inşallah. Adalet “Hakkı teslim etmek ve kim olursa olsun eşit muamelede bulunmak” manasına gelir. Peygamberimiz buna çok dikkat eder, “suçu işleyen kızım Fatıma bile olsa cezasını veririm” buyururdu.

Adalet, her şeyi layık olduğu yere koymak, doğru hüküm vermek haksızlıktan sakınmaktır.

Muhakkak Cuma günleri hoca efendilerin her cuma bizlere bir ders niteliğinde okuduğu ayeti kerimedede dediği gibi “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.“ Nahl Suresi, ayet 90

Adaletin zıddı zulüm, haksızlık, adam kayırmak gibi kötü davranışlardır. Hz. Adem’den son Peygamber Hz.Muhammed (sav)’e kadar gelen bütün peygamberler hak ve adalet anlayışını insanlara tebliğ etmek için gönderilmişlerdir.

Allah Teâlâ’nın isimlerinden biri de “çok âdil, asla zulmetmeyen, hakkaniyetle hükmeden, haktan başkasını söylemeyen ve yapmayan.” anlamına gelen “el-Adl”dir.Müslüman hayatın her anında ve alanında âdil olmalıdır. Her şeyden önce aile fertlerine karşı hakkaniyetli davranmalı, adaletten ayrılmamalıdır. Çocukların, Cenâb-ı Allah’ın birer emaneti olduğunu unutmamalı ve cinsiyetleri sebebiyle çocuklar arasında ayırım yapmamalıdır.

İslam'da adaletin sağlanması için bazı temel ilkeler bulunmaktadır. Bu ilkeler arasında eşitlik, tarafsızlık ve hakkaniyet yer alır. Eşitlik, tüm bireylerin haklarının eşit şekilde korunmasını ifade eder. Tarafsızlık, adaletin sağlanmasında hiçbir ayrım gözetmeksizin hareket edilmesini gerektirir. Hakkaniyet ise, her bireyin hakkını almasını ve adil bir muamele görmesini sağlar.İslam’da adaletin önemli esaslarından biri de, birisinin hatası ile başkalarının, akraba ve dostlarının, milletinin ve devletinin sorumlu tutulamayacağıdır. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim'de;

“Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez.”(Fâtır, 35/18)

İslâm dini başka dine mensup olan insanların da hak ve hukukuna riayet edilmesini emreder. Sulh halinde, onların hakları da aynen Müslümanların hakkı gibi saklıdır, koruma altındadır. Nitekim, Hanefi mezhebinde, “sulh halinde, Müslüman olmayan bir insanı haksız yere öldüren bir Müslüman’a da kısas uygulanır”, yani o da ölüme mahkum edilir.

Bir Yahudi ile Hazreti Ali arasında bir anlaşmazlık vuku bulmuştu. Meselelerin halli için zamanın halifesi Hz. Ebu Bekir’in huzuruna çıktılar. Hazreti Ebu Bekir yahudiye ismi ile hitap ederek yerini gösterdikten sonra Hazreti Ali’ye:

“Buyurun ya eba Hasan” diye hitap ederek yahudinin yanında yer gösterdi. Bunun üzerine Hazreti Ali’nin yüzünde üzüntü ve hiddet işareti belirmeye başlayınca, Hazreti Ebu Bekir, yahudinin yanına geç dediğim için mi üzüldün diye sordu. Hazreti Ali:

“Hayır! Bilakis yahudinin yanına geç dediğin için değil, ona ismiyle hitap ettiğin halde bana en çok hoşuma giden künyem olan Ebu Hasan ismimle hitap etmeniz bana iltimas gibi geldi de ondan üzüldüm” der.

Bu manzarayı gören yahudi İslamın inceliği karşısında Müslüman olur. Rabbim bizleri her an adaletli ve samimi olan kullarından eylesin inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zekiye Soylu Arşivi