Kalem
Nun, kaleme ve satır satır yazdıklarına and olsun. Kalem suresi 1.ayet.
Yüce Rabbimiz kitabımız olan Kuranda pek çok şeye yemin etmiştir: yıldıza, güneşe, asra, kuşluk zamanına, geceye ve gündüze… bunlardan biri de kalem.
Pek çoğumuzun okul deyince kırtasiye deyince akla gelen, çocukluğumuzda ilkokulda iken mütemadiyen bulmakta zorlandığımız, bu sebeptendir ki her iki kenarının da kalemtıraşla yontulduğu şimdiki gençlerde düzinelerce bulunan rengarenk aracın ta kendisi.
Arapça bir sözcük olan kalemin, Tdk Türkçe sözlüğündeki anlamları şu şekildedir: Yazma, çizme vb. işlemlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç. 2.Resmi kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer. 3.Yontma işlerinde kullanılan ucu sivri veya keskin araç. 4.Çeşit, tür. 5.mec. Bazı deyimlerde yazı.6.mec. Yazar anlamlarına gelmektedir. Bizim konumuz ilk ve gerçek anlamıdır.
Prof. Dr. Turan Karataş, Edebiyat Terimleri sözlüğünde kalem için şunları söyler: “Yazı yazma vasıtası olan nesnenin adı olan kalem (hâme, kilk) sözü edebiyatta yazı mesleği ile uğraşan insanları (edibleri)işaret eden bir tabirdir. Ehli kalem, kalemkeş, sahib-kalem aynı anlamda kullanılmıştır. Bir kalemimiz bu tabirin geleneğimizdeki yerine ve önemine dair yeni ve ilginç bir yorum getirir: “Bu topraklarda kalemin arkeolojisine giriştiğimizde onu önce, kutsal kitapta bir sure adı olarak buluyoruz. Yine bu topraklara ruh vermiş gelenek içerisinde kalem, yazı, bilmek gibi hususlar her zaman önemsenmiş ve kendilerine saygı beslenilmiştir. Gazeteler sokaklara düşmeden önce bu topraklarda ağaç hamuru ile buğday hamuru eşit kutsallıkta idiler… Kalemin kılıçtan keskin bir yönü vardır ve insanları başka bir kalıba dökme yeteneğine sahiptir.””
Eskiden kalem olarak kamış divitler kullanılırdı. Bu kalemler boğumlu olup içleri eğridir. İçlerinde nal denen eğri saçaklar bulunur. Kalemin içi yazılacak birçok hadiseyle doludur. Kalemin ucu çatal olduğu için iki dillidir. Dili daima kesilir. Böylece düzgün konuşmaya başlar.
İslamiyette kalem tıpkı yazı gibi ilahi bir lütuf kabul edilmiştir. Hattatlar kalem açarken çıkan yongaları herhangi bir yere atmaz toprağa gömerlerdi. Bunun sebebi kalem adının Kur’anda geçmesidir. Ömürleri boyunca açtıkları kalemlerin yongalarını toplayıp öldüklerinde sularının bunlarla ısıtılmasını vasiyet eden hattatlar da vardır.
Bilim adamımız kalem konusunda şu teklifte bulunuyor: “Kaleme ‘yazacak’ denmeliydi Türkçede. Kime ‘yazacak’ deseniz anlayacaktır. Kalemi ise bellemişizdir bir yol sadece biliriz.” Şimdi burada sormak lazım Türkiye’de kime sorsak ‘yazacak’ kelimesini anlar da kalem kelimesini anlamaz mı? Acaba Azerbaycan ve Türkistan Türkleri kaleme ne diyor?
Kazaklar kalam, Türkmenler galam, Uygurlar kalem, Tatarlar kalem, Özbekler kalem, Başkurtlar kolam diyorlar. Demek ki kalem kelimesi bütün Türk dünyasında ortak bir kelime. Peki biz Türkiye Türkçesinden kalem kelimesini çıkarıp atmakla onun yerine ‘yazacak’ kelimesini almakla ne kazanacağız acaba?
Diyelim ki kalem Arapça’dır üstelik Kuranı kerimin 68. Suresinin de ismidir gerekçesiyle onu Türkçemizden atıp yerine ‘yazacak’ kelimesini aldık. Peki bu güzelim kalem kelimesiyle dilimize giren deyimleri ne yapacağız?
Mesela kalem kaşlı yerine yazacak kaşlı mı diyeceğiz? Kalem odasına yazacak odası desek yakışık alır mı? Üç kalem kumaş, beş kalem ilaç yerine üç yazacak kumaş, beş yazacak ilaç cümlesi sizi de güldürmüyor mu?
Artık gitsin “kalem işi”, gelsin “yazacak işi”, gitsin “kalem parmaklı”, gelsin “yazacak parmaklı”, Gitsin “kağıda kaleme sarılmak” gelsin “kağıda yazacağa sarılmak.
Yavuz Bülent Bakiler Sözün Doğrusu 2 adlı kitabında Kalem-Yazacak başlığında kalem konusunda böyle bir tartışmayı ele almıştır.
Kalem ile ilgili deyimlerimiz: Kalem eri, kalem çekmek, kalem kırmak, kalem oynatmak, kaleme kağıda sarılmak, kaleminden çıkmak, kaleme gelmek, kalemine dolanmak, kaleminden kan damlamak, kalemiyle yaşamak.
Arzuhâlin neyle tahrîr eylesin gönlüm sana
Bu meseldir kim kalem dîvâneye bîgânedir
(Necâtî)
Selam ve dua ile.