Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş İstemeyenin suçu ne?

İstemeyenin suçu ne?

Hükümet vatandaşların maddi anlamda nefes alması için paket üzerine paket açıklıyor. Son olarak iki bin lira ve altındaki meblağlarda icraya düşmüş yaklaşık beş buçuk milyon kişinin borcunun şirketler tarafından gider gösterilerek vergiden düşülüp silineceği açıklandı. Sonuçta devletin hazinesine girmesi gereken milyarlarca lira yok olmuş olacak. Bence yanlış bir karar. Bu şekilde insanlar kolay yoldan borçlanmaya özendirilirken, borçlarını, faturalarını düzenli şekilde ödeyen vatandaşlar enayi durumuna düşürülüyor(!)

Affetmeyi çok seven bir devletimiz var. Yeni değil yıllardır bu böyle. İnternette biraz araştırma yapın vergi affı, prim affı, imar affı, okullardan atılan öğrenciler için af vb. onlarca farklı af ile karşılaşırsınız. Vergisini, faturalarını düzenli ödeyenler için nedense teşvik babında bir ödül düşünülmez. Adamlar nasıl olsa ödüyorlar, durduk yere icat çıkarmayalım deniyor galiba. Geçmişteki saçma sapan afları hadi bir kenara bırakalım. Bırakalım deyince elbette bırakılmıyor. Devlet, hazine olarak alacaklarından vazgeçebilir ama bu o alacaklardan 80 küsur milyonluk ülkemizdeki her vatandaşın da hakkının olduğunu, devlete olan borçlarını ödemeyenlerin kul hakkına da girdiği gerçeğini değiştirmez. Kul hakkı çok basite indirgendi. Milyonlarca insanla helâlleşmek elbette mümkün değil. Vergi, trafik cezası, bilmem ne faturası adı altındaki borçları devlete takıp nasıl olsa af çıkar diye ödemeyenlerin kul hakkı ne kadar umurlarında o da ayrı bir tartışma konusu…

Hadi laik bir ülke olduğumuzdan kul hakkı meselesini bir kenara bırakalım. Hak yiyenlerin umurlarında değilse, biz görevimizi yapıp önümüze bakalım. Devlet son çıkardığı af ile borçları silerek vatandaşı yine hazırcılığa sevk ediyor. Emin olun takibi yapılsın çok değil bir yıl sonra şimdi affedilen kişilerin büyük çoğunluğunun yeniden icraya düştükleri görülecektir. Çünkü bu bahsedilen milyonlarca kişinin çoğunluğu geliri olmadığından değil, sorumsuzluğundan, ayağını yorganına göre uzatmamasından bu hâle düşmektedir. Devlette bunu ödüllendiriyor. Yapılması gereken şey borçların yapılandırılıp, icraya düşenlerin şirkete değil, devlete borçlandırılması olmalı. Örneğin iki bin lira borcu olan bir kişinin borcu iki bin beş yüz liraya çıkarılıp, 24 eşit taksitte ödemesi sağlanabilir. Böylece hem devlet milyarlarca lira zarara uğramamış olur hem de vatandaş sorumluluğun ne olduğunu öğrenir. Diğer yandan da vergi, fatura ne ise borçlarını düzenli ödeyen vatandaş kendini enayi gibi hissetmez…

Rahmetli dedem elektrik, su faturasını çoğu zaman faturanın geldiği gün ödemeye giderdi. O zaman teknoloji bu kadar gelişmediğinden “amca borcun daha sisteme düşmemiş yarın, bir gün gel” diye geri döndüğü çok oldu. Çok şükür bu güne kadar hiç icraya düşmedik. Dedemizden, babamızdan öyle gördük. Zengin miyiz elbette hayır. Babam 12 yaşında eline aldığı keseri 40 seneyi geçmesine rağmen hâlâ bırakamadı. Faturalarımızı, vergileri hep zamanında ödedik. Çünkü günü geçen fatura için ödenen faizin de haram olduğunu biliyoruz, vergilerden de herkesin hakkı olduğunu. Kendimizi sadece bir örnek olarak sunduk. Ülkemizde bizim gibi milyonlarca aklı başında insanımız var. Bu kadar düzenli ödemelerin karşılığında bir şey göremesek de ahirete borçsuz gitmeye çalışıyoruz.

Aslında devletin yapması gereken şey ödül vererek vatandaşı teşvik etmek olmalı. Örneğin bir yıl boyunca elektrik borcunun düzenli ödeyen vatandaşın 13. faturasında yüzde 10, 20 neyse bir indirim yapılabilir. Yıllık periyotların sonundaki faturalarda yapılacak indirimler vatandaşa az da olsa bir nefes aldırır. Hiç olmadı emeğinin karşılığını aldığından dolayı kendini iyi hisseder. Elektrik, su, doğalgaz, internet, telefon gibi farklı kalemlerde ayda çok sayıda fatura ödüyoruz. Aylık hepsini bir araya getirdiğimizde ciddi bir rakam ortaya çıkıyor. Milyonlarca kişinin borcu tek kalemde silinebiliyorsa bu tarz indirimlerde elbette yapılabilir.

Devletin görevi vatandaşlarına eşit muamelede bulunmak olmalı. Bir tarafının mağduriyeti giderilirken diğer taraf mağdur edilmemeli. Zor durumdaki vatandaşa elbette yardımcı olunmalı ama hazıra da alıştırılmamalı. Yoksa bunun sonu kredi, kredi kartı borcunun da belli bir oranda kapatılmasına kadar gider. Her ne kadar bir kısım vatandaşın umurunda olmasa da devlet vatandaşının kul hakkına girmesine ön ayak olmamalı. Diğer vatandaşlarının da haklarına sonuna kadar sahip çıkmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi