İki Yüzlü Dünya
İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarının tamamını dünyada özgürlük, adalet ve barış kavramlarıyla ifade ediyoruz. Hak ve özgürlükler saygı duyulması gereken en temel insanlık görevidir. Özellikle özgürlüklerin korunması ve yaşatılmasına yönelik uygulanan kısıtlamalar asla bir fayda getirmeyeceği gibi yeni sorunların ortaya çıkmasına da zemin hazırlayacaktır. Unutulmamalıdır ki tarih, zulüm ve baskıyla ayakta kalabilen hiçbir devletin varlığına şahit olmamıştır.
Dünyada barışın sağlanması demokrasinin korunması ve en temel insan haklarının korunması için kurulan Uluslararası kurum ve kuruluşlar insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerleri sadece bazı ülkeler ve topluluklar için geçerli görüyorsa bu da utanç verici bir standart farklılığıdır. Bu durumda insanlığın ortak paydasını savunma iddiasında bulunanlar güçlü ülkelerin çıkarlarına hizmet etmekten öteye geçemezler.
Son haftalarda bizden binlerce km uzaklıkta ancak bizden biri olan aynı kana aynı cana mensup Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın ibretlik yaşam mücadeleleri, vicdanları kanatmakta ve insanın insana yaptığı kötülüğün utanç vizyonundaki son perdesini tüm dünyaya izletmektedir. Ancak dünya, zulme uğrayanın her şeyden önce bir insan olduğu gerçeğini bir kenara bırakarak her zamanki gibi maalesef üç maymunu oynamaya devam etmektedir.
Çin’in yıllardır yapmış olduğu baskılara rağmen milli kimliklerini korumayı başarmış Uygur Türkü soydaşlarımız, bugün bütün dünyanın gözü önünde sistematik zulmün bir parçası haline getirilmek isteniyor. Çin'de başlayan ve tüm dünyayı tehdit ederek milyonlarca insanın ölümüne sebep olan Covid 19, son dönemde Doğu Türkistan'da yoğunlaştığı bahanesiyle Çin yönetimi tarafından bir dizi skandal uygulamalara imza atılmaktadır. Uygurların yaşadığı bölgelerdeki cadde ve sokakların giriş çıkışları ve hatta site kapıları kapatılarak milyonlarca soydaşımız akıl almaz işkence ve zulümlere maruz kalmaktadır. Evlerinden çıkmalarına izin verilmeyen hatta sosyal medyada yayımlanan çok sayıda videodan yansıyan görüntülerde halkın evden çıkmaması için kapılara kaynak yapılmakta. Evden çıkamadıkları için gıda ürünlerine de ulaşamayan Uygur halkı, üzerlerine kapatılan kapıların ardından açlığa mahkûm edilerek ölüme terk edilmekteler.
Geçtiğimiz günlerde bir apartmanda çıkan yangın sonrası da yolların kapalı olması nedeniyle itfaiye 3 saat sonra olay yerine ulaşmış ve İtfaiye’nin yangına müdahalede geç kalmasıyla onlarca Doğu Türkistanlı yanarak şehit olmuştur. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşlar böyle bir aymazlık karşısında bir milletin topyekûn katletmesine hâlâ göz mü yumacak?" Ortak paydada buluşulması için daha kaç can işkence ve akıl almaz zulümle bu dünya imtihanını tamamlayacak? Bugün Doğu Türkistan’da yaşananlar bir Avrupa ülkesinde yaşansaydı dünya bu şekilde üç maymunu oynayabilir miydi? Hristiyan âlemi veya diğer ülkeler bu duruma sessiz kalır mıydı? Ülkesi Bosna’da nice soykırımlara şahitlik eden rahmetli Aliya İzzetbegoviç: “Unutulan soykırım tekrarlanır.” diyor. Hiçbir soykırım elbette unutulmasın ve insanlık ailesi bir daha asla böyle soykırımlarla yüz yüze kalmasın. Selam ve dua ile…