Bayram Sürekli
Bayram Sürekli Helâl-Haram Hassasiyeti

Helâl-Haram Hassasiyeti

İnsanoğlu kulağına okunan ezan ile selâ arasında bir ömür sürerek bu dünya imtihanını tamamlamaktadır. Dünya imtihanlarından ve kulluk görevlerimizin en önemlilerinden bir tanesi de “helal lokma”dır. Hepimizin malumu insanlığın yaratıldıktan sonra ilk imtihanı daha henüz cennette iken “helal gıda” ile olmuştur. Bu konuda Rabbimizin emri ayetlerle sabittir. Kuran-ı Kerim’de birçok ayette, yarattığı şeylerin temiz ve güzel olanlarından yememizi ve kendisine şükretmemizi buna aykırı davranmanın ”şeytanın peşine düşmek” olduğunu haber verir: Öyle ki: “Ey İnsanlar! Yeryüzünde bulunan gıdaların güzel ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin, zira şeytan sizin apaçık bir düşmanınızdır.” (Bakara, 168)

Yukarıdaki ayet ve daha birçok ayetin hükmü çok açık ve kesin olmasına rağmen helal haram hassasiyeti günümüzde maalesef geri plana atılmakta ve olaya farklı bir çerçeveden yaklaşılmaktadır. “Üzümünü ye, bağını sorma!” ifadesi gibi kavramlar insanlardaki hassasiyeti baltalamaya yönelik dini hassasiyetler noktasında yozlaştırıcı bir duruma sevk etmektedir. Oysa Müslümanın bağını bilmediği üzümü yemek şöyle dursun, haram lokma korkusuyla bir şeyi ağzına atmadan iki, hatta üç kere düşünmesi gerekir. İnsanı cennetten çıkaran günahın Allah’ın helal etmediği bir gıdanın tadılması olduğu düşünülürse olayın ehemmiyeti çok daha iyi anlaşılacaktır. Buradan anlıyoruz ki mideye giren haram gıda bir insanın cennete girmesine de engel olacaktır.

Ülkemizde 1960’lı yıllardan sonra Kapitalist üretim ve tüketim çarkının etkin bir hale gelmesi, batı etkisindeki modernitenin Anadolu insanına dayatılır olması beslenme konusunda bizleri ve özellikle okul çağındaki gençlerimizi olumsuz yönde etkilemektedir. İnsanlarımızın yeme/içme tarzları son yıllarda oldukça değişti, gelenekler farklılaştı, fast food ve abur cubur yeme şekilleri yaygınlaştı. Bugün maalesef İslam hassasiyeti olmayan global şirketlerce, az maliyetle daha çok para kazanma hırsı, üretimde domuz ürünlerini yaygın bir şekilde kullanma, ölü hayvanların her şeyini üretimde değerlendirme, gıda katkı maddelerinin alabildiğince yaygınlaşması, hormonlar ve genetiği değiştirilmiş organizmalar günlük hayatın koşuşturmacası içerisinde maalesef dikkat kadrajımızdan çıkmaktadır. Oysa bizler beşikteki çocuğuna abdestsiz anne sütü vermeyen, abdest almadan yemek yapmaya başlamayan annelerin torunlarıyız. Evlatlarının kursağına haram lokma düşmesin diye bütün bir ömrünü helal lokma peşinde koşmaya adamış bir ecdadın torunlarıyız. Yemeğe besmeleyle başlama gibi güzel hassasiyetimizin yanında kursağımızdan geçen gıdaların içeriğindeki katkı maddelerinin helal ve meşru olup olmamasına da dikkat etmek zorundayız.

Midemize inen her helal ve temiz lokma, düşüncemizi berraklaşmasına, kanımızın temizlenmesine ve imanımızın güçlenmesine katkı sağlar. Bun un yanında haram lokma ise bunların tam tersini yapar; nefse kuvvet, ruha zafiyet verir. Bu vesileyle marketlerden ya da başka yerlerden temin ettiğimiz başta paketlenmiş kırmızı et ve beyaz etten elde edilen işlenmiş gıdalar olmak üzere diğer paketlenmiş gıdalardaki katkı maddelerinin içeriğini bir Müslüman olarak incelemek ve araştırmak zorundayız. Alın teri dökerek, bin bir zahmetle kazandığımız helal paramızı haramla takas etmemeliyiz. Unutmayalım ki kalbin muhafazası bütün azaların muhafazasına ve bütün azaların muhafazası da midenin muhafazasına bağlıdır. Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bayram Sürekli Arşivi