Gözyaşı şişesi
Şimdi, senin sevdiğin Hakan Reyhan’ı sevmektedir, Reyhan’sa Murat’ı sever, Murat’sa Meral’e tutkundur… Nasıl olduğunu bilirsiniz bunun. Gözyaşı şişesi elden ele dolaşır durur!
&&&
Gerçek yaşamda rastlantılar nasıl üst üste gelir, bilirsiniz. Kız kardeşinle eşinin doğum günleri aynıdır, sokakta çoktandır görmediğin bir dosta rastladığın gün ilkokul arkadaşının öldüğünü duyarsın; üniversitede ev arkadaşlığı yaptığın insanın babasıyla baban asker arkadaşı çıkar, patronunun eşi seninle aynı liseden mezun olmuştur… Buna benzer şeyler!
Sizin kendi yaşamınızda da bazen olaylar üst üste gelmez mi? Uzun süre hiçbir şey olmaz, sonra, her şey –sevindirici ya da üzücü- aynı zamanda olur, öyle değil mi? Benim yaşamımda böyle oluyor; öğrencisinden patronuna, yazarından siyasetçisine, evlisinden bekârına durum hemen hep aynıdır.
&&&
Bazı aşklar korkunç bir uyuşturucu gibidir: İlk alındığında ne denli keyif verip baş döndürürse sonradan o denli zehir saçar.
&&&
Yolculuk ve alışveriş yapmadığınız, sınanmadığınız kişilerin ağzı sıkılığına asla güvenmeyin, sırrınızı ele güne vermeyin. Ortada açığa vurulacak herhangi bir şey varsa, eninde sonunda açığa vurulacağından emin olabilirsiniz, aradan yıllar geçse bile. Bir tutku ya da pişmanlık anında, bir öfke sırasında, gerçek, mutlaka dile getirilecektir. Şansınız varsa karşıdaki insan buna inanmayabilir. Ama inanacaktır, büyük bir olasılıkla. Hem bilirsiniz; olumsuz, kötücül ve açıkça gıybet olanlar daha çok ilgimizi çeker ve aklımızda kalır!
&&&
Kadın kuaföre girmişti. Küstah ve kibirliydi. Yapılanları beğenmedi, çalışanları azarladı, memnuniyetsiz ayrıldı, on lira olsun bahşiş de vermedi. Kuaförün fazladan bir saatini almıştı, randevusuna zamanında gelen müşterisine mahcuptu, özür diliyordu. Bekleyen müşteri, "sıkmayın canınızı" dedi, bütün çalışanlara çikolata getirmişti, tebessüm ederek dağıttı. Tüm personel etrafında pervane oldular. Sanki kendini güzellik yarışmasına hazırlıyorlardı. Aradan çok zaman geçmedi. Zengin, küstah ve kibirli bayanın üç yıldır görüştüğü insanla, kuaförde beklettiği bayan kısa süre sonra evlenecekti. Hayat gerçekten ilginçti!
&&&
-Artık görüşmesek daha iyi olacak…
Böyle şeylerin incitmeden söylenmesinin bir yolu var mıdır acaba?
&&&
Birbirlerine emek vermeden, yalnızca bekleyerek, bekliyor olmayı da matah sayarak sevmişlerdi. Her ikisi de sevmişti! Birbirlerinde aradıklarını bulamadıklarını söylüyor, gururları sevgilerinden baskın çıktığı için ellerinde olanı da kaybettikten sonra, içten içe pişmanlık duymakla beraber, -gurur insanın peşini kolayına bırakmaz- çok eğleniyormuş, çok mutluymuş görüntüsü veriyorlardı. Oysa mutluluk yani huzur emeksiz ve zahmetsiz olmuyordu. Kimin kimi kaybettiğiyse züğürt tesellisinden başka bir şey değildi.
&&&
“Ayrılmış olmanın en kötü yanı da insanın, fazla bir şey yitirmiş olmadığına kendini inandırmak için nefret etmeye alışmak, eskiden sevip beğendiğimiz kişiye karşı tiksinti ve küçümseme duymak zorunda kalmasıdır.”
Zaman geçer, dünya döner, ayrılmış olanlar, yalnızca birbirlerini ve kendi kendilerini incitmiş olurlar, bu da çok geçmeden iyileşir!
&&&
Yerinde, zamanında, çözüm için, içten gelerek, özür dilenmediği için, “sen haklıydın, ben haksızdım” demeye kimse yanaşmadığı için dünya savaşları çıkar!
&&&
Dünya uçsuz bucaksız bir yer değildir, yok, hayır, küçücüktür aslında, halka halka içinde, çark çark içinde, biz buna nasip ve kader diyoruz. Birbirimizden habersiz, bir şehirden diğerine giderken uçakta, bir akşamüstü deniz kenarında yan yana banklarda oturmuş, yanlış aranan bir telefonun ucunda, yardım olsun diye verdiğinizin dönüp yine size gelmesi… Bunları sizler de yaşamışsınızdır. Diyebiliriz ki herkes eninde sonunda herkesle karşılaşıyor, yani kendi yaşam öykümüzün içinde esas çocuklarla veya figüranlarla.
&&&
Üzgün ve canı yanan: “Dünya üzerinde benim nefes almam için yeterince hava yok!”
Seven ve kavuşan: “Aşkım dünyadaki bütün oksijeni tüketiyor!”
Kelimeler sihirlidir. Aynı kelimeler farklı duyguların sesidir.