Engel olmayın
10 dakikalık bir filmin yılın en iyi Kısa Film unvanı kazandığı ve sinemada gösterime gireceği açıklandı. Filmi merak edip izlemeye gelen büyük bir kalabalık toplandı. Seyirciler salona girdi ve film oynamaya başladı ama bir gariplik vardı. Film başlayalı 6 dakika olmasına rağmen ekranda aynı sahne vardı, kamera açısı sadece bir odanın tavanını gösteriyordu. 7.dakikada aynı sahnede bir değişiklik olmadan geçince seyirciler şikâyet etmeye başladılar ve bazıları zamanını kaybettiğini söyleyerek salondan ayrılmak istedi. Aniden kamera açısı tavandan yere indi ve omurilik felci, tamamen engelli yatağa uzanmış bir bayan görüldü…Ve şu cümle yazılıydı: “Bu engelli bayanın hayatının her saatinde gördüğü sahnenin sadece 8 dakikasını size sunduk ve siz buna 8 dakika bile katlanamadınız!
Dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günüydü. Sosyal medyada yukarıdaki yazı ekrana düşünce başka hayatlarla yeterince hemhal olmadığımızı düşündüm. Şu anda bile dünyanın çeşitli yerlerinde engeliyle, karşına çıkan zorluklarla ve olumsuzluklarla yaşamakta olan milyonlarca insan bulunmakta. Sadece engelli olmak da değil, ekonomik sıkıntılarda, zorlu coğrafi koşullarda, savaşların, işgallerin altında yaşamak zorunda insanlar hayat mücadelesi veriyor. Bunların bir kısmını doğal karşılayabiliriz; ancak insanların sebep olduğu birçok mania ile diğer insanların bu durumda olmaları gerçekten çok üzücü.
İyi olmak insan, yalnızca başkalarına zarar vermeden yaşamakla kemale eren bir şey değil kanımca. İyi insan olmak, dünyadaki kötülüklerin iyiliğe dönüşmesi için de çaba göstermeyi gerektiriyor kanaatindeyim. Bu genellemeden sonra özel konumuza, engellilerle ilgili tespitlerimize dönelim istiyorum. Madem konu iyi insan olmaya geldi, buradan devam edelim. Engelli bireyler son yıllarda, eskiye oranla toplumda daha çok görünmeye başladı. Sadece cadde ve sokaklarda akülü arabaları ile görünen arkadaşlarımızı kast etmiyorum. Sporda, sanatta sosyal hayatın pek çok alanında engelli kardeşlerimizi görüyoruz artık. Bu ivmeye rağmen hala insan kaynaklı engellemeler bu insanların işini güçleştirebiliyor. Toplu ulaşımdan, kaldırım iniş çıkışlarına, şehirlerin pek çok cadde ve sokaklarının kenarlarına kadar yayılan bu engelleri yeniden hatırlatmak ve daha çok dikkat edilmesi gereğini, bir engelli vatandaş olarak yazmak isterim.
Lütfen kaldırım iniş çıkış yerlerine ve engelli araçlarına ayrılan park yerlerine arabalarınızı park etmeyin. Lütfen araçlarınızı ve bin binleri sarı çizgilerin üzerine gelişi güzel bırakmayın. Elinizden geldiğince engelli insanlara yardımcı olun, ama bunu onu kırmadan ve ona engelli olduğunu hatırlatacak tavır ve davranışa girmeden yapın. Bir de gördüğünüz her engelliyi dilenci zannetmeyi bırakın. Araştırmadan, anlık maddi yardımda bulunmaya kalkışmayın. Bu konudan mustarip olan öyle çok arkadaşımız var ki anlatamam. Çalışıp evine üç beş kuruş götürebilmenin huzurunu yaşamak isterken böyle bir tavırla karşılaşmak onları zannettiğinizden çok daha fazla üzüyor bilesiniz.
Şimdi başarılı ve ünlü birkaç engellinin kısa hikâyelerini hatırlatmak istiyorum:
Stephen W. Hawking (Bilim Adamı) 1942 yılında doğan Hawking, ALS hastasıdır; tedavisi mümkün olmayan bu hastalık sayesinde evrenin sırlarını anlatan kitaplara ve bilimsel çalışmalara imza atmıştır. Bu hastalıkta beyin sağlam kalmasına rağmen bütün vücut çöker. Başarı kültüründe “Beynin sağlam ise vücudunun neresi engelli olursa olsun, başarıyı yakalarsın” genel inancı, adeta Hawking’de anlam bulur. Doktorlar birkaç yıl ömür biçmesine rağmen elli yıla yakın zamandan beri yaşam mücadelesine bilimsel çalışmaları ile devam eder.
Louis Braille (Kâşif) Louis Braille, görme engellileri için dünya çapında okuma ve yazma için kullanılan körler alfabesinin sistemini icat etti. Braille, 1'den 6'ya kadar belli bir düzen içinde sıralanmış kabartmalı noktaları parmaklarla üstünden geçerek okunur. 3 yaşından beri göremeyen Louis Braille, Braille Alfabesi ile körlere ışık olmuş ve bütün engelli insanların umudu olmuştur.
Helen Keller (Yazar) Bebekliğinden itibaren kör-sağır ve dilsiz olması, onu pek çok meslektaşından ayıran önemli özelliğidir. Engellerine rağmen başardıkları, onu efsanevi bir kişilik haline getirmiştir. Beş lisan bilen, bisiklet, kano ve yelkenli ile gezintiye çıkan, yüzen, satranç oynayan Helen Keller, yazdığı makaleler ve bir dizi kitapla kendisini özürlülere yardımcı olmaya adamıştır. İnsanlar arasında adaletsizliklere savaş açan Helen Keller, buna rağmen insanın üretebileceğini, “Eğitim Her Engeli Aşar” inancıyla kendisi gibi kör ve sağırların eğitimle muhtaç olmadan yaşayabileceğini ispatlamıştır. Hem yazmış hem herkese umut aşılayan konuşmalar yapmıştır. Bu konuşmalarını da işaret dili ile yapmıştır.
Sevgiyle kalın.