Dün ve bugün, politikadaki Ali Cengiz oyunları
Siyasetle politikayı ayrı tutup yazımızın başlığını bilinçli olarak “Dün ve Bugün Siyasetteki Ali Cengiz Oyunları” değil, “Politikadaki Ali Cengiz Oyunları” koyduk. Bunlar günümüzde birbirinin yerine kullanılsa da anlamca farklıdır. Çünkü politika, iktidar olmak için her türlü alicengiz oyunlarını kullanarak iktidar erkine yerleşmeyi hedeflerken; siyaset, insan idare etme ve hizmet etme sanatıdır ve iktidara gelmek için halka yapacağı hizmetleri anlatarak muhaliflerinden farklı ve daha iyi hizmet sunacağını, iktidar sahiplerine alternatif olduğunu söyleyerek ve hedefler ortaya koyarak halkın huzuruna çıkar.
Onun için “Siyaset” ile “politika”yı birbirinden ayırmak lazım. Siyaset, insan idare etme sanatı olduğuna göre “Sanat”, ustalık ve maharet ister, dürüstlük ve liyakat gerektirir. İnsanları idare etmek için siyaset meydanına atılanlar, bir sanatkâr edebi, dürüstlüğü, mahareti ve liyakatiyle yapacağı eserleri, ortaya koyacağı hizmetleri ve projelerini gündeme getirir. Rakiplerine iftira ve karalama yapmadan, iktidara geldiklerinde halka sunacaklarını anlatır, projelerini tanıtır. Bu bir hizmet yarışıdır. Dürüst siyaset bunu gerektirir. Ama bugünkü yapılanlar, siyaset olmayıp politika olduğu için, her türlü Bizans oyunuçevirmek “demokrasinin gereği” olarak kabul ediliyor.
Günümüzde, iktidara gelmek için -dün olduğu gibi- siyasî cinayetler pek işlenmiyor ama şeref ve haysiyet cellatlığı yapılıyor, kara propagandalarla, yalan ve iftiralarla insanların namus ve şerefleri katlediliyor, Güneş Motel modeli ile milletvekilleri pazarlanıyor.
Her asrın Firavûnî düzenlerinde, Hâmanlar, Karunlar, Belâmlar ve bunların beslemeleri hiç eksik olmamıştır. Bunlar kendilerine müsait ortam, açılmış kucak ve muhabbet duyan kalp bulabilmişlerdir.
Şimdi sizleri Türk politik hayatında bu resmini çizdiğim Firavûnî düzenin, çağdaş Firavun ve Hâman ikilisinin çevirdiği fırıldakları ve Bizans oyunlarından birkaç kesiti sunacağım:
Bir büyüğümüzün anısından dinliyoruz:
-“Bir gün İzmir Caddesindeki Anadolu Kulüpte oturuyorduk. Demirel'in "Zehir Hafiyesi" Faruk Sükanve Adalet Partisinin milliyetçi kanadından Münif İslamoğlu da var. Sohbet derinleşince Münif Bey, Faruk Sükan'a sitem etmeye başladı:
-“Adalet Partisi içerisinde Demirel'e muhalifmiş gibi yapıp gerçek muhalifleri tespit ettin ve bizleri gammazlayıp tasfiye ettirdin, sen yaramaz bir adamsın” dedi.
Bunun üzerine artık siyasette ununu eleyip eleğiniduvara asmış olan, beklentisi kalmamış, eceli yaklaşmış Faruk Sükan samimi itiraflara başladı.
-Partide muhalif sesler yükselmeye başlayınca Demirel beni çağırdı. İçlerine girip, inandırıcı olmak için gerekirse kendisine küfretmemi, muhalif isimleri tek tek tespit edip bildirmemi istedi. Görevimi tamamlayıp listemi sundum.
Sonra bana “Ferruh Bozbeyli'nin yanında yer almamı, istifa ederse birlikte gitmemi ve onu bitirip gelmemi” emretti. Bir dönem TBMM Başkanlığı yapan Ferruh Bozbeyli ile Adalet partisinden 49 milletvekili ile ayrıldık. 1970 Yılında Demokratik Partiyi kurduk. 1973 seçimlerinde 45 milletvekili çıkardık. 1977 seçimlerine kadar Demirel ile koordineli olarak Demokratik Partiyi bitirdik. 1977 seçiminde DP'den Konya milletvekili olarak sadece ben seçildim. Genel başkan Bozbeyli dahi seçilemedi. Demirel'e gidip:
- “Bu görev de tamam, artık yuvama döneyim”dediğimde; beklememi, daha önemli bir görev vereceğini söyledi.
1977 seçimleri sonrası Demirel başkanlığında kurulan Milliyetçi Cephe Hükümeti sağlıklı yürümeyince beni çağırdı. 11 Milletvekilinin ismini verdi. Onları Adalet Partisinden istifa ettirip Ecevit ile hükümet kurmamı emretti. "Güneş Motel" pazarlığının görünen aktörü bendim.
Ecevit ile anlaşarak Demirel Hükümetini düşürüp, 1978 başlarında Ecevit Hükümetini kurduk. 11 Adalet Parti kökenli Milletvekiline bakanlık aldım. Sıra benim hükümetteki pozisyonuma gelmişti. Ecevit ne istesem verecekti. Çünkü başbakanlığını bana borçlu idi. Ben,Yolsuzluklardan Sorumlu Devlet Bakanlığı, bir şoför ve bir sekreter istedim. Ancak bir şartım vardı. Demirel ve Demirel ailesi, AP Bakanları, milletvekilleri, İl-İlçe başkanları; kısacası Demirel ve partisini bitirecek olan açılmış ve açılacak bütün dava dosyalarınıistedim. Bir de galiz bir küfür ederek, “Demirel'i siyaset sahnesinden sileceğimi” söyledim. Ecevit sevinçten havalara uçtu.
Yeni hükümet güvenoyu alır almaz Demirel Ailesinin, AP Bakan ve bürokratlarının bütün yolsuzluk dosyaları, İl-İlçe yöneticilerinin seçim yasağı ihlallerinden trafik cezalarına kadar bütün dosyalar bana gönderildi. Ben de bu dosyaları bir kamyona yükletip Demirel'e gönderdim.
-“Bu görev de tamam, artık yuvama döneyim mi efendim?” dediğimde;
-“Ecevit efsanesini bitirmeden gelme” dedi. O da iki yılıma mal oldu…"
Evet, o dönemi yaşayan kuşak, bu anlatılanlarıntamamına tanık olmuştu. Bu itirafları okuyanlar, mutlakaolayları bir bir hatırlayacaklardır.
Bugünkü 6’lı masalar, PKK’nın siyasi uzantısı partiyle yarı gizli, yarı açık pazarlıklar hep aynı geleneğin devamı, hep aynı Bizans entrikalarınıntekrarıdır.
Firavun da, gördüğü rüyanın tabiri, “İsrailOğullarından biri çıkıp senin saltanatına son verecek” diye yapılınca, o muhalifin yok edilmesi için İsrail oğullarının bütün erkek çocuklarını öldürtmüştü. İşte muhalifini yok etme planları kuran, bunun için Bizans oyunları çeviren her düzen, Firavûnî düzendir.Maalesef günümüzde politika, böyle bir düzen içerisinde yapılmaktadır. Yani firavunlar ölmedi, kıtalar dolaşıyor.
Ülkemizde de işler, siyaset ilkeleri üzerinden değil, politik ayak ve algı oyunlarıyla yapılıyor. Her türlü kirli oyun mubah görülüyor. Yani terazi necasetten, gramı da tezekten olunca politik tartılar da böyle oluyor. İşler, Ali Cengiz oyunlarıyla yürütülüyor. Firavunluk alıp başını gidiyor.