Musab Seyithan
Musab Seyithan Devlet, gelirlerine zam yaparsa esnafa ne demeli?

Devlet, gelirlerine zam yaparsa esnafa ne demeli?

Bilindiği gibi asgari ücrete yüzde 49 zam yapılarak 17.002 liraya çıkarıldı. 1 Ocak 2024 tarihi itibariyle geçerli olan bu rakam, henüz çalışanın cebine girmeden piyasada fiyatlar fırladı. Doyumsuz, açgözlü ev sahipleri yüzde yüze varan zamlar yapmanın peşine düştü. Marketler hemen etiket fiyatlarını değiştirmeye başladı.

Vicdanı körelmiş, gözünü para ve kazanma hırsı bürümüş ahlaksız esnaf ve ev sahiplerinden de bunlardan başkası zaten beklenmez. Dünyada yaptıklarının ve yapması gerekirken yapmadıklarının hesabını ahiretteki Büyük Mahkemede vereceği inancı zayıflamış ya da yok olmuş bir kitle, hep bu dünyasını mamur etme hırsı içindedir. Dünyasını imar ederken ahiretini imha etmekte. Hâlbuki doğumundan ölümüne kadar hayatın bütününe bakan, iyi-kötü, acı-tatlı, hayır-şer gibi her alana düzenlemeler getiren İslam, ticaret ve ekonomik hayatı da ilgi alanı dışında bırakmamıştır. Kazancın helal yoldan, İslamî ahlak ve fazilet ölçüleri içinde elde edilmesini emretmiştir.

Esnaf, piyasanın doğal seyriyle oynamasa, ürünleri üreticiden tüketiciye intikal ettirirken makul kâr oranına kanaat etse, hem dünyasını hem de ahiretini imar etmiş olur. Çünkü Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim bir gıda maddesini satın alır ve günün rayiç bedeli üzerinden satarsa, sanki onu yoksullara sadaka olarak dağıtmış gibi sevap alır.” (İbn Mâce, Ruhûn, 16).

Bu durumda, haram-helal hassasiyetine bağlı olarak alış-veriş yapan dürüst bir esnafın, işinin başında geçirdiği ve geçireceği dakikalar da ibadet sayılmaktadır. Peygamber ve şehitlerle beraber haşrolunacaktır.

Öyleyse Müslüman, ticaret ahlakına uygun davranmalıdır. Hz. Ömer (r.a.) valilerine şu genelgeyi göndermiştir: “Yapacağı ticaretin İslamî esaslarını bilmeyen kimse, bizim çarşı ve pazarlarımızda alış-veriş yapmasın.” (Tirmizi, vitr, 21).

“Yalnız ben kazanayım” hastalığına tutulan bir tüccar ne kadar çok kazansa ve zengin olsa da, yine gözü başkalarının malında olur, hayatında huzur bulamaz. Rasûlullah (s.a.v.) bu konuyla ilgili şöyle buyurur: “Mal ve şöhret hırsına kapılan kişinin dinine verdiği zarar, iki aç kurdun bir koyun sürüsüne dalıp verdiği zarardan daha çoktur.” (Tirmizî, Zühd 43).

Vatandaş olarak, esnafımızdan insaf-izan-vicdan ölçüleri ile hareket etmesini ve kazanmayı ihtiras haline getirmeyerek dürüst bir tutum sergilemesini beklerken, aynı tutumu, hatta daha fazlasını da devletten beklemek en doğal hakkımızdır. Esnaf, asgari ücrete yapılan zammın arkasından ürünlerine zam yapma telaşına düşerken, devler de vatandaştan alacaklarına yaklaşık yüzde 60 zam yapmıştır. Yılbaşı itibariyle zamlanan devlet alacakları şunlardır:

-Emlak Vergisi

-Çevre Temizlik Vergisi

-Motorlu Taşıtlar Vergisi

-Veraset ve İntikal Vergisi

-Damga Vergisi

-Özel İletişim Vergisi

-Trafik cezaları

-Ehliyet ve pasaport harçları

-Vergi Usul Kanunundaki cezalar

-Kabahatler Kanununa tabi idari para cezaları

-Araç muayene ücretleri.

Söz konusu maktu vergiler ile ceza, harç ve ücretler, Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesine göre her yılın başında, ‘Yeniden Değerleme Oranı’ kadar artırılıyor.

Üretici enflasyonunun seyrine göre yeniden değerleme oranının son yıllarda enflasyonun seyrine göre oldukça farklı düzeylerde oluştuğu, yüksek enflasyonlu yıllarda mükellefin yükünün ağırlaştığı görülüyor. 2022’de yüzde 36,2; 2023’te ise yüzde 122,93’le tarihindeki en yüksek düzeyin uygulandığı ve mükelleflerin yükünün rekor düzeyde arttığı görülmektedir.

Devletin, esnaf ve ev sahiplerine; “Piyasa ile oynamayın, makulün üstüne çıkmayın” diyebilmesi için, öncelikle kendinin örnek olması, alacaklarına karşı şahin kesilmemesi, makulün üstüne çıkmaması gerekir. Yoksa adama “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” derler.

Fatih, İstanbul’un fethine karar verdiğinde, bunu başarıp başaramayacağını anlamak için milletin birbirine bağlılık durumunu ve esnaf ahlakını yoklamak ister. Kıyafet değiştirerek bir bakkala girer. Bakkaldan bir batman bal ister. Bakkal balı verince bir batman da tereyağı ister. “Ben sattığım bu balın kârı ile ailemin bugünkü rızkını kazandım. Komşum ise henüz siftah yapmadı. Yağı da lütfen ondan alın” der. Fatih, komşu bakkala giderek tereyağını da ondan alır ve birkaç kilo peynir ister. İkinci bakkal da birincisi gibi hareket ederek, peyniri de komşusundan almasını tanımadığı bu müşterisinden rica eder. Bu hali gören Fatih, ellerini kaldırıp Allah’a şükreder. “Fertleri, birbirlerini seven ve düşünen bir milletin yapamayacağı iş, başaramayacağı dava yoktur.” diyerek fetih hazırlıklarına başlar. (Osman Karaçöğür, İslam’da Ticaret Hukuku, s.22-23).

İşte bugün biz böyle ahlakî seviye kazanmış esnafa ve fetih ruhuna sahip bir devlete hasretiz. Komşusunun da kendisi gibi kazanmasını isteyen ahlakî erdeme sahip esnaf, tüketicinin de zarar görmemesini isteyecektir. Bugün henüz zamlı asgari ücret daha ceplere girmeden devlet, alacaklarına zammı yüzde 60 oranlarında açıklarsa, esnafın da ahlak sigortası atacak ve meydanlar doyumsuz, fırsatçı, Allah’tan korkmayan, kuldan utanmayan esnaflar tarafından dolup taşacaktır.

Dürüst esnafımızı ve devlet idarecilerimizi, her zaman başımıza taç edinmekte ve ahlak yoksunu esnaftan ve vatandaşını söğüşlemeyi siyaset haline getirmiş olan politikacılardan ayrı

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi