Demokrasiden Kaçış Planının Anatomisi: Kara Muhalefet
Demokrasiyle yönetilen ülkelerde iktidar halkın seçimiyle işbaşına gelir. Muhalefette parlamentoda temsil edilme hakkını elde eden ve sağlıklı demokrasilerde iktidarın politikasını eleştiren ve farklılık sunan partilerdir. Sağlıklı muhalefet partisinin görevi iktidarı denetlemektir. Ne yazık ki bizim ülkemizdeki muhalefet partilerinin demokrasi anlayışları demokrasi ile uyuşmamaktadır. Öyle ki bizdeki ana muhalefet partisi, “Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim” diyecek kadar demokrasiden uzaktır. Yanlışları eleştirmek görevleri iken onlar milletin yararına olacak olan doğruları bile kabul etmeyeceklerini söyleyecek kadar milletten uzaklar.
Ulu önder Mustafa Kemal’in partisi olan bugünün ana muhalefet partisi ülkesinin partisi olmak yerine fetö terör örgütünün ve Kandilin sözcülüğüne soyundu. Mitinglerinde Mustafa Kemal’in fotoğraflarını bulundurmak yerine Kandil sloganları atmayı tercih ediyor. Bu da yetmezmiş gibi Chp’nin genel başkanı olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmayı hedefleyen fetö terör örgütünün ağzıyla konuşmaya yeniden başladı. Bu terör örgütünün televizyonunda daha önce yaptığı iftiralara yeniden başladı. Daha önce 19 Mart 2014 tarihinde FETÖ’nün televizyonu STV’de Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu ile canlı yayında Kılıçdaroğlu: “Emin olun yurtdışına kaçmaktan başka bunun bir çaresi yoktur. Erdoğan için söylüyorum. Kaçsa da onu bu ülkeye getireceğiz.” dedi. 15 Temmuz gecesi hain kalkışma sırasında Fetö terör örgütünün televizyonunda Tayyip Erdoğan yurt dışına kaçtı diye haberler yaparken Cumhurbaşkanımız hainlerle mücadele ederek vatanını savunurken Kılıçdaroğlu televizyon karşısında kahvesini yudumluyordu. Yani Türkiye Cumhuriyeti’ne diş bileyenlerin hain planlarının başarıya ulaşıp ulaşmayacağını takip ederek onların siyasi kanadı oldu. Kaçış Planının anatomisi iftirası ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı yurt dışına kaçak yalanını söyleyerek yine aynı yalanlarına başladı. Yalan çünkü söylediklerinde hep isim vermeyeceğim diyerek yuvarlak cümleler kuruyor. Yabancı gizli servislerin ve Fetö terör örgütünün elline tutuşturduğu ve gerçekliği teyit edilmemiş belgelerle Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na iftira atacak kadar demokrasiden uzaklaştı. Kılıçdaroğlu, “Onlar kaçacak yer ararken, bizim başka memleketimiz yok. Biz bir yere gitmiyoruz, bu devleti birlikte ayağa kaldıracağız. Başını dik tut sevgili halkım. Sen varsın ve daha iyisini hak ediyorsun. Geliyor mutlu, huzurlu günler!” diyor. Daha önce de hep yabancı servislerden aldığı belgelerle Recep Tayyip Erdoğan’ı lekelemeye çalıştı. Ancak hep eline tutuşturulan belgeler asılsız çıktı. Yenilen pehlivan misali iftiralara devam ediyor Nasrettin Hoca misali bir yalan söylüyor ya tutarsa. Her fırsatta ülkesini dış mihraklara şikâyet edecek ve başka memleketimiz yok diyecek. Türk milleti artık bu laf-ı güzaflara inanmamakta. Seçimler yaklaştıkça millete sunacakları projeleri olmadığı için iktidarı karalamayı tercih ediyor.
Demokrasilerin gereği olan muhalefet görevi yerine kara muhalefet olmayı tercih ediyor. Doğal sonuç olarak da her gittiği yerde vatandaşlarının tepkisiyle karşılaşıyor ve karşılaşacak aynı Düzce’de olduğu gibi. Ardından da demokrasilerin en temel özelliği olan ifade özgürlüğünü hiçe sayarak onları eleştiren vatandaşın ağzını kapatarak yaka paça uzaklaştırılmasına sessiz kalmayı tercih ediyor. Sonra da ifade özgürlüğünden dem vurur. Şimdi nerede demokrasi nerede özgürlük.
Sayın Kılıçdaroğlu daha önce de Cumhurbaşkanımız için Sudan’a kaçacak dedi tutmadı ve sonuç olarak seçimleri kaybetti. Ardından paralar Man Adaları’na kaçırılıyor dedi ama yine iftira çıktı ve seçimleri kaybetti. Yani yine aynı senaryo aynı sonucu bekliyor. Kısacası tarih tekerrürden ibarettir.