CEMAAT VE TOPLULUK
Cemaatler, tarikatlar veya topluluklarla alakalı değerlendirmeler yapılırken iki hususun dikkate alınması, meseleyi vuzuha kavuşturur kanaatindeyim;
1. Tanzimat öncesi döneme dair (klasik dönem) asgari bilgi sahibi olunmalı. Bu dönem Türkiye'nin hakiki mazisidir. Türkiye cumhuriyetinin hepimiz mensuplarıyız. Unutmamalıdır ki, Türkiye cumhuriyetinin içine dolduran halk, gökten zembille inmedi. Kemalist bir zihinle (yani, sıfır kilometre bir halk tahayyül etmek) tarikatlar, cemaatler ve dinî oluşumlar anlaşılamaz.
Menfur 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra bazı çevreler, bu hain teşebbüsün müşevviki olan ve Amerika’da beslenen şarlatanın kirletmiş olduğu “cemaat” kavramına istinaden, ülkemizde bu nevi teşekküllerin (cemaat ve toplulukları) müstakbel feto olabileceği değerlendirmesinde bulunmaktalar.
Bu değerlendirme her yönüyle sakattır ve iyi niyetli değildir.
1960 darbesinin müşevviki CHP idi. Bu kafaya kalırsak bütün siyasi partiler kapatılmalıydı. Dikkat ederseniz Türkiye’de yapılan bütün darbeler “Atatürkçülük” adına yapılmıştır. En son 15 Temmuz darbesini yapan konseyin adı da “Yurtta sulh konseyi” idi. Ama hiç kimsenin aklına Atatürkçülükle alakalı müesseselerin kapatılması gelmemiştir.
2. Ehl-i sünnet hakkında asgari sahih bilgi sahibi olunmalı. Bu asgari zemin teşekkül etmeden yapılan değerlendirmeler, zihinlerde bin yıllık Müslüman Türkün temel değerlerinde şüphe uyandırıcı sorular bırakmaktan başka bir şeye yaramaz.
Sonuç olarak;
Türk milletinin bin yıldan beri benimsemiş olduğu temel değerler en sağlıklı şekilde verilmelidir. Sapık cereyanlar her dönemde maalesef olagelmiştir. Feto başta olmak üzere ülkemizde bir kısmı marjinal sapık akımların dışardan beslendiği bilinmektedir. Hiçbir ülkenin hudutları dışında hükümranlığı olamayacağına göre;
Yapılması gereken, bünyeyi kuvvetlendirmektir. Devlet-millet bütünlüğünü temin etmektir. Milletimizin temel değerlerine devletin zirvesinden vatandaşlarımızın bütün fertlerine kadar hassasiyet gösterilmesidir.
Memnuniyetle görüyoruz ki, son 20-30 yıldır milletimizin temel değerlerine sahip çıkılmakta ve hassasiyet gösterilmektedir.
Türk-İslam devlet telakkisinde insanların inanç tercihlerine müdahale edilmez. Tek partili dönemde yapılan bazı hatalı tatbikatlar Türk milletini ümitsizliğe sevk etmemelidir. Tek partili dönem Türk-İslam tarihinde bir istisnadır. O dönem gelmiş ve geçmiştir. Milletimiz o zor dönemi bir imtihan olarak değerlendirmiştir. 1950’den sonra Türk milletinin temel değerleriyle uğraşanları veya onların takipçilerini sandıkta “paylamıştır”. Günümüzde de milletimiz, temel değerlerimizle kavgalı olanları “hizaya” getirme tedrisatı devam etmektedir.
Son bir not; Osmanlı Cihan Türk devletinin rehber edindiği iki temel kriter vardı; AKIL VE TECRÜBE.
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde (tek partili dönem) yapılan en fahiş hatalardan biri tecrübeyi ihmaldir. Akıl kullanılmaya çalışılmış fakat tecrübe, Osmanlı tecrübesi yok sayılmıştır. Osmanlı’yı yok saymak, Osmanlı hakanlarına hakaret etmek, sadece bunu yapanların menfur addedilmesine sebebiyet vermiştir.
Türk Milleti Atalarını Sever ve Sahip Çıkar.
Merhum Ömer Lütfi Mete’nin dediği gibi “Allah var keder yok”.