“SANA NE!”
Cumhurbaşkanı, 23 Kasım 2016 tarihinde Türkiye’nin dahili nizamına müdahil olacak şekilde bir karar alan Avrupa parlamentosuna cevap verdi ve dedi ki, “sana ne !”
Cumhurbaşkanının bu cevabı ve duruşu 1839 tarihinden beri Türk milletinin hasretle beklediği bir tavırdır.
2 Haziran 1964 tarihinde ABD başkanı Johnson’un ismet Paşa’ya gönderdiği mektubu düşünün. Bu mektuptan üç gün sonra İsmet Paşa’nın palam paldıras Amerika’ya giderek takındığı müstemleke tipi davranışı düşünün.
Çoban Sülü’nün (9. Cumhurbaşkanı) Batı’nın Türkiye için biçtiği elbiseye “sadakat” göstermek üzere “yüz sene daha Vahdettin’e hain dememiz lazım” lafını tahattur ediniz.
Ecevit’in başbakan olduğu tarihte Amerika’da Amerikan başkanının karşısındaki pespaye duruşu bir hatırlayın.
Ana muhalefet partisi mevkiindeki zatın, Tanzimat’tan beri alışkanlık hale gelmiş olan Batı karşısındaki zelil mevkiini hatırlatıcı sözlerine bakınız.
Ve Türkiye Cumhurbaşkanının 27 Kasım 2016 tarihinde sadece Amerika’ya değil, bütün Avrupa’ya “sana ne !” restini mukayese ediniz.
Cumhurbaşkanının duruşu, Türk milletinin yüzyıllar hasretle beklediği tavırdır. Tanzimat’tan beri Batı’nın kuyruğuna sokulmayı vecibe addeden ve Türk milletini temsil etmeyen mütehayyizan zümresinden kurtulmanın sürurunu yaşamaktadır milletimiz.
Hududunun dışındaki itibari, içerdeki itibarı kadar ve hatta daha yüksek olan tek ülkedir Türkiye.
Türkiye ve Türk milleti kökleriyle buluşmak temayülündedir. Milletimiz, şuraya –buraya uşak olmak zilleti eşiğini aşmıştır.
Milletimiz, kendisini hasretle bekleyen Türk-İslam dünyasıyla zihnen ve fikren buluşmanın arefesindedir.
Türk milleti Müslümandır ve Müslüman kalacaktır.
Türk milleti sadece Müslüman değildir. Aynı zamanda İslam dünyasının şerefli bir temsilcisi ve hizmetkârıdır.
…
KUDURMAK
Diyelim ki, bir siyasi partiye mensupsunuz. Bir türlü iktidara gelemiyorsunuz. Millet size kâfi rey vermiyor. Halkın temel değerleriyle mesafelisiniz. Veya parti olarak öyle değilsiniz ama halk, sizi öyle zannediyor. Ya da eskiden Türk milletinin temel değerlerine karşı sizin partiniz bazı operasyonlar yapmış. Millet o operasyonları unutamadığından sizin partinize rey vermiyor.
Muhalefettesiniz.
Demokrasi tarihinde hiçbir muhalefet partisi oy kaybetmez. Hem muhalefettesiniz hem de reylerinizi yükseltemiyorsunuz.
Sadece bu kadar olsa yine iyi. Yani hem muhalefet partisine mensupsunuz hem de oylarınızı yükseltemiyorsunuz. Üstelik muhalefette olduğunuz halde rey tabanınızda kaymalar var.
Şimdi yapılması gereken nedir?
15 Temmuz darbe teşebbüsü sadece fetö yapımı değildir. Bu menfur vakanın müsebbipleri bir koalisyondur.
15 Temmuz’da irtikap edilen bir kudurmadır.
Devlet, milletimizi bu kudurmuşlardan kurtarmalıdır.
…
BİR DİLENCİ BAŞ İMAM
Tek partili dönemde ve çok partili dönemin başlarında din görevlilerinin özlük haklarının oldukça düşük olduğu biliniyor. Bu bir sır değildir.
Bu konuda birçok örnekler verilebilir.
Bunlardan birisi 27 Aralık 1947’de Erzincan milletvekili Abdülhak Fırat tarafından TBMM’de gündeme getirilmiştir. Fırat’ın belirttiğine göre Bursa’da bir başimam dilencilik yapmaktaydı.
Fırat’ın konuyla ilgili sözleri şöyledir:
“Bir yaz Bursa'ya gitmiştim. Oradaki âbidatı (abideleri) camileri geziyordum. Bir tatil günü büyük bir camii geziyordum, benim gibi birçok ziyaretçi de vardı, onlara katılmıştım. Camii gezdim. Dışarıya çıkarken kapının tarefeyninde (iki tarafında) bir takım adamlar boynu bükük bir halde duruyorlar; geçen herkes onlara tasadduk (sadaka) ediyordu. Kendi varlıklarına göre bir şey veriyorlar. Ben de verdim. Fakat bendeniz verirken gayet güzel ve düzgün bir iki kelime söyledi, nazarı dikkatimi celbetti (çekti). Sordum: Siz kimsiniz? Bu insan bana caminin başimamıyım dedi. Artık bu su götürmez hakikatin diğer taraflarının takdirini sizlere bırakıyorum”. TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 8, c. 3, Birleşim 27, (27.12. 1946), s. 821; Ayrıca bkz. Albayrak, 1973, 235 (Kaynak : Ömer AKDAĞ, Çok partili Dönemin başlarında CHP’de Laiklik Anlayışının Değişmesi, s. 123).
Her zaman söylüyoruz, tekrar söyleyelim;
Büyük milletler büyük imtihanlar geçirirmiş.
Bizim milletimiz de büyüktür ve büyük imtihanlar geçirmiştir.
Ülkemizde görev yapan imamlarımıza en kalbî hürmetlerimi arz ederek takdim ederim.