Seyfullah Koyuncu
Seyfullah Koyuncu Bu nasıl iş ‘Ahi’?

Bu nasıl iş ‘Ahi’?

Arapça bir kelime olan Ahi, “kardeş/kardeşim” anlamına geliyor.
 
Bazı araştırmacılar ise, Ahi sözcüğünün Türkçe’de cömert, eliaçık, yiğit anlamına gelen “akı” sözcüğünden türediğini ifade ediyor.
 
Ama kesin olan bir şey var ki ‘Ahi’ kültürü Anadolu’nun mayasını oluşturuyor.
 
Anadolu yüzyıllarca ahilik sayesinde ayakta durmuştur.
 
Ticari ahlakını düzenleyen Ahilikle ilgili olarak hep duyduğumuz bir cümle vardır ya hani; "Ben bugün çok satış yaptım, karşı dükkandaki arkadaş daha siftah bile etmedi, ben sana bir şey satmıyorum, git ondan al!" diye.
 
İşte bu bir "Ahi" ahlakıdır. Birkaç iyi örneği saymazsak, günümüzde kendi müşterisini karşı komşusuna gönderen esnaf sayısı ne kadar da azalmıştır.
 
Ahilik Teşkilatının yerini bugün Odalar ve Borsalar almakla birlikte, eski ahlak ve ticaret anlayışını günümüzde görmemiz oldukça zor. Rekabetin hatta haksız ve acımasız rekabetin başını alıp gittiği günümüzde ne kadar da uzağız Ahilik ahlakına.
 
Oysa bizim bugün, acımasız kapitalizmi bir kenara bırakıp, Ahilik Kültüründen bir şeyler almamız gerekiyor.
 
Bunun için de hepimize düşen çok büyük görevler var. Ahiliğin faziletlerinden olan cömertlik, paylaşma, dürüstlük kavramları sadece esnafı bağlayan güzel ahlaklar değil sonuçta.
 
Ne yazık ki günümüzde ticari ahlak yerlerde sürünüyor. Esnafımız bugün; karşılıksız çek verir, borcunun üstüne yatar, işçisinin üç kuruşuna göz diker, fazla mesai yaptırıp hakkını vermez, alın terinin karşılığını günlerce aylarca sonra öder, hatta ödemez, bazen de çürük ve bozuk mal sokuşturur oldu. Günümüzde pek çok kişi ne yazık ki emeğinin hakkını tam manasıyla alamıyor.
 
Çünkü İslami motiflerle bezenen Ahilik kültürünü kaybettik. Haramı, helali sorgulamaz olduk. Alev Alatlı’nın o güzel cümlesi ne kadar da çok anlam ifade ediyor günümüzde. ‘Her yasal olan helal değildir.’ Ne yazık ki harama helale bakmaz olduk. Ticari ahlakta çöküş, freni boşalmış kamyon gibi bayır aşağı gidiyor.
 
Ahiliği kaybettik ve yerine hiçbir şey koyamadık…
 
Her ne kadar ahiliğin yerini tutmasa da; günümüzde Batı ülkeleri ‘Sendika’ anlayışıyla modern bir ahilik düzeni kurmaya çalıştılar. Özellikle emek hakkı konusunda bir düzene sahipler. Kısmen de başarılı oldular. En azından ülkemizle kıyaslayınca ticari ahlakın bizdeki kadar da rüküş duruma düşmediğini belirtmemiz gerekir.
 
Tüm bunları göz önünde tutunca Konya'da, Selçuklu Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Uluslararası Ahilik Fuarı ve İş Ahlakı Zirvesi" çok büyük öneme sahip benim nazarımda.
 
Cumhurbaşkanlığı makamının himayesinde düzenlenmesi de bu işin ne kadar önemsendiğini gösteriyor. Peki gerçekten de acaba önemseniyor mu?
 
Öncelikle organizasyonla ilgili olarak olumlu izlenimlerimi belirttikten sonra, bir gazeteci olarak yazmazsam edemeyeceğim birkaç konuyu da ele alacağım.
 
Dün, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan da zirveyi ziyaret etti. Bakan hanım, zirvede ürünlerini sergileyen esnaflarla tek tek ilgilendi. Ürünleri inceledi, esnafın halini hatırını sordu. Oldukça ilgiliydi. Kendisiyle daha önce yakından karşılaşmamıştık hiç. Oldukça sevecen ve güleryüzlü bir insan.
 
Bakan Pekcan sergi alanlarında ürünleri incelerken benim dikkatimi çeken kişi Başkan Uğur İbrahim Altay oldu. Başkan Altay’ın neredeyse Bakan Pekcan kadar ilgi gördüğüne şahit oldum. Hatta protokolden epey geride kaldı. Çünkü esnaf ve özellikle de çocuklar Başkan Altay’la fotoğraf çekinme yarışına girmişlerdi.
 
Özet olarak, Selçuklu Kongre Merkezi’nde oldukça renkli görüntüler vardı. Buradan bakınca başarılı bir programdı diyebilirim. Fakat yukarıda da bahsettiğim gibi, bir gazeteci olarak yazmazsam edemeyeceğim birkaç konuyu ifade etmem gerekiyor.
 
Uluslararası Ahilik Fuarı ve İş Ahlakı Zirvesi’nin açıldığı gün de, dün de programlara katıldım. Açılışın yapıldığı gün programa öğrencilerin bir hayli ilgisi vardı. Salonda yer bulmakta zorlandık. Fakat program başladıktan sonra salon resmen bomboş kaldı. Daha protokol üyeleri bile sahneye çıkmamıştı. Sanırım öğrenciler biraz zorla getirilip, salon kalabalık görünsün diye dolgu malzemesi olarak kullanılmışlar.
 
Oysa bizim şuanda en çok ihtiyacımız olan cömertlik, paylaşma, tevazu gibi hasletleri bu gençlere anlatabilmemiz gerekiyordu. Göstermelik işler yapıyoruz ne yazık ki.
 
İşin daha kötü tarafıyla ise Bakan Pekcan’ı beklerken karşılaştım. Saat 11.00’de başlayan paneli izlemek için salona girdim. Üşenmedim saydım. Koskoca salonda sadece 14 kişi vardı. Bu Konya’ya hiç yakışmadı. Hele ki Cumhurbaşkanlığı Himayelerinde düzenlenen programa hiç mi hiç yakışmadı.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi