Bisiklet üzerinden Konya’ya çakmak
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin güle oynaya camiye gel isimli projesinin önemi, güzelliğiyle ilgili bir yazı yazıp, yetkililere teşekkür edecektim. Fakat yoğun gündem nedeniyle bir türlü fırsatı bulamamıştık. Bu hafta proje ile ilgili yapılan bir haber ise bütün emeğe gölge düşürüp, yine ülke genelinde olumsuz bir Konya imajı oluşturmak isteyenlere istedikleri malzemeyi verdi.
Yerel bir gazetemizde hediye bisikleti satışa çıkardılar diye bir haber yer aldı. Habere göre velisiyle birlikte 40 gün boyunca sabah namazına giden çocuklardan bir kısmı artık çocuğun kendisi mi yoksa velisi mi belli değil, bisikleti internet üzerinden satışa çıkarmış. Benim ilgimi haberden daha çok haber için yapılan yorumlar çekti. Bir kısım yorumlarda böyle bir meseleyi haber yaptığı için gazete eleştiriliyordu. Bence asıl eleştirilmesi gereken konu haberin yapılması değil, içeriğidir. Çünkü konu ilginç, haber değeri taşıyor. Lakin masa başında haber yerine yorum metni yazarak değil, düzgün bir şekilde işlenmek kaydıyla iyi bir haber olabilirdi. Yapılan haber bu haliyle belediyenin bin bir emekle yaptığı projeye gölge düşürmüş, 40 gün boyunca sabah namazına gitmiş binlerce insanı zan altında bırakmış ve yeminli Konya düşmanlarına fırsat vermiş oldu. Farklı sosyal medya ortamlarında “İşte Konyalıların gerçek yüzü bu.”, “Dindarız diye geçinirler, para için namaz kılarlar” vb. çok sayıda yorum var.
Haberi yapan arkadaşı tanımıyorum. Haberi yaparken ki niyeti neydi bilmiyorum. Fakat internet haberciliğine göre oldukça başarılı bir habere imza attığı kesin. Haberini binlerce kişi okudu. Koskoca Sözcü Gazetesi(!) bile onun haberini paylaştı. Kendiyle ne kadar gurur duysa azdır. Diğer taraftan 3-5 kendini bilmez yüzünden binlerce kişi zan altında kalmış ne önemi var ki… Reklamın iyisi-kötüsü olmaz derler ama haberin iyisi kötüsü olur. Tabi ki ilk önce yorumu haber diye yayınlamamak gerekir. Burada kimseye habercilik dersi verecek değilim ama bir gazetede haber yayınlanıyorsa o haberin asgari haber yazım kurallarını taşımasını beklemekte hakkımız. Haberin başlığının yanında büyük harflerle önce ahlak dersi verilse daha iyi olur alt başlığı kullanılmış. Buradan bu projeye katılanların yeterince ahlaklı olmadıklarını, sırf çıkar uğruna namaz kıldıklarını öğreniyoruz. Peki, gerçek öyle mi? birkaç örnek vereyim siz karar verin.
Projeyle 44 bin 400 çocuk velisiyle birlikte 40 gün boyunca sabah namazına gitmiş. Bazı aileler sadece veli-çocuk değil, maaile namaza gidiyordu. Yani ortalama yüz bin civarında bir kişiden bahsediyoruz. Sadece çocuk üzerinden bile gidersek rakam 44 bin 400. Peki ilanla bisikleti satışa çıkaran kişi sayısı kaç kişi? Bilmiyoruz çünkü araştırmacı-gazeteci arkadaşımız haberinde sayıya yer vermiyor, bazı deyip geçiyor. Nasıl olsa haberde kullanılabilecek birkaç ilan görmüş ya, masa başından kopyala-yapıştır olsun sana haber, gelsin tıklar. İşin sonunda Sözcüye referans olmak var… Diyelim ki satışa çıkaran kişi sayısı 5-10 veya 50-100, hatta 400 olsun. 44 bin kişi yanında 400 yüzde bir bile yapmıyor. Her projede yüzde bir hata payı olur. Bunun için hem projeyi gölgelemeye hem de binlerce insanı zan altında bırakmaya gerek var mı?
Haberi yapan arkadaş iyi niyetli olsa ilk önce o ilanı verenlere ulaşıp, neden bisikleti satışa çıkardıklarını sorardı. Ardından belediyeyi arayıp, durumu anlatıp, ne düşündüklerini öğrenirdi. En sonunda da uzmana, örneğin sosyologa haberi anlatıp bir uzman görüşüyle haberi zenginleştirip, faydalı bir şey ortaya koyabilirdi. Lakin bütün bunları yapmak için biraz emek vermek, zaman harcamak gerekiyor. İnternet haberciliği ise hız demek, içerikten ziyade tıklanmaya bakıyor. Fotoğrafın altına yorum yazıp, çarpıcı bir başlıkla yayınlamak ise çok kolay.
Haberi yapan arkadaşı tanımıyorum ama o gazetede tanıdığım çok değerli bir insan var. O ağabey, bu haberle ilgili önümüzdeki günlerde bir yazı yazıp, konuyu etraflıca değerlendirecektir. Bu projede emeği geçenlere teşekkürümüz ise yine bir başka yazıya kaldı…