Seyfullah Koyuncu

Seyfullah Koyuncu

Bir tane bile ilacımız yok!

Bir tane bile ilacımız yok!

Yazıma olumsuz bir bilgi ile başlamak istiyorum. Şuanda dünyada Türkiye adına uluslararası düzeyde lisanslanmış bir tane bile ilaç yok!
 
Ekonomik, tarihi ve teknolojik geçmiş anlamında Türkiye Cumhuriyeti ile kıyas bile kabul etmeyecek ülkelerin bile kendine ait ilacı var. Mesela Pakistan adına uluslararası düzeyde lisanslanmış beş tane, Bulgaristan adına sekiz tane ilaç var.
 
Ama uluslararası düzeyde lisansı bize ait bir ilacımız yok!
 
Bu gibi atılımlar bize çok yabancı aslında. Şimdiye kadar Türkiye’nin çok uzak olduğu konulardı bunlar. Geçmişte bu alanda doğru düzgün bir ilerleme kaydedememişiz. Mantığımız hep aynıymış. Üretmekle vakit kaybetme, parayı ver satın al.
 
Aşı ve ilaç meselesi milli güvenlik meselesidir. Biz bu alanlarda dışa bağımlılığı minimize etmeden güçlü bir devlet olamayız. Bundan sonraki süreç için ülkemizdeki kamu ve özel ilaçşirketleri için stratejik bir plan hazırlanmalı, devlet desteği ve koruması bu sektörler için daha fazla sağlanmalıdır.
 
Hatta ülkemizin ilaç endüstrisinde yeni Selçuk Bayraktar’lar bulması gerekiyor. Sistemi sıfırdan bizim kurmamız gerekiyor.
 
Bu sürecin belki de bize verdiği en büyük derslerden biri bu olacak; hassas süreçler başlayınca, para ile satın alınamayacak şeyler var. İlaç gibi, maske gibi, solunum cihazı gibi…
 
İşte bu yüzden, bilim ve teknoloji politikaları, ticari kaygılardan bağımsız olarak ele alınmalı. Meseleye ulusal çıkarlar üzerinden bakmak daha doğru olacaktır.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan 6 Nisan’da yaptığı konuşmada 3 konuya ciddi manada vurgu yapmıştı. Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylerken; biyo güvenlik, siber güvenlik ve gıda güvenliğinin hayati öneme sahip olduğunu vurgulamıştı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üzerinde durduğu bu üç konu yukarıda da bahsettiğim üzere o kadar önemli ki, eğer kendiniz üretmiyorsanız; solunum cihazı, maske, koruyucu ekipman gibi malzemelere muhtaç kalıyorsunuz. Eğer bir de Türkiye gibi bir baba devlet size el uzatmazsa hepten sıkıntıya düşüyorsunuz.
 
Yani biliminiz ve mühendisliğiniz yoksa paranız bir işe yaramıyor!
 
Buradan da, bilimin para kazanılacak bir alan değil, paranın bile çözemeyeceği sorunları çözme alanı olduğu ortaya çıkıyor aslında.
 
Bugünlerde dünyanın neredeyse her bölgesinde Covid-19’a karşı derman aranıyor. Ülkeler aşı ve ilaç geliştirme çalışmalarına hız vermiş durumda. Ne yazık ki henüz somut bir gelişme yok. Daha kötüsü ise, sadece sağlık anlamında değil, ekonomik tahribat da gün geçtikçe büyüyor.
 
Yani yine aynı kapıya çıkıyoruz. Paranız var ama biliminiz yoksa bir hiçsiniz. Üstelik bilim olmayınca paranız da eriyip gidiyor.
 
İşte o yüzden Türkiye’nin özellikle son süreçte aldığı reaksiyon çok önemli.
 
Sağlık Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın aşı ve ilaç geliştirme çalışması yapacak olan bilim adamlarına sınırsız destek açıklaması bu adımlardan biriydi.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi