Atanur Pala
Atanur Pala Bir Ayakbağı Olarak Krawhat?

Bir Ayakbağı Olarak Krawhat?

Asri zamanların gündelik hayatı eski zamanlara göre çok daha zor, riskli, kompleks ve komplekslerle dolu. Henüz sabah ve güneş üzerinize henüz doğmak üzere. Kahvaltının ardından giyinmek üzere gardroba yöneldiğinizde içinizi bir sıkıntı basar.Gömlek ve takım elbise seçiminin ardından yapmanız gereken kravat seçimi her ne kadar ‘’seçim’’ hususunda hayat sizi tecrübeli kılmışsa da yaptığınız en zor ve riskli seçimlerden biridir.

 

Risk büyük, zira yapacağınız yanlış bir seçim, üzerinizdeki renk kompozisyonunu bozmakla kalmayıp, ürettiği kravat kaynaklı kompleks nedeniyle koca bir gününüzü de rezil edebilir. Riskin kravat seçimi ile sınırlı olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kravat seçimi kadar kravatı bağlamak ve boynunuza takabilmek de ayrı bir risktir.  Bunu başarabiliyorsanız, kravatı yakıştırabiliyorsanız düzenle barışık bir insan olarak hayat boyu bir sıkıntı çekmezsiniz. Etrafımızda gömleğin iki yakasını bir araya getiremeyip, üzerine de kravat yakıştıramayan çokça insan vardır ve ne gariptir ki sanki Şair Küçük İskender’in deli gömleğini giymiş  bu insanların çoğunun da hiçbir zaman iki yakaları bir araya gelmemiştir.

 

Düzen, düğüm ve kravat üçlemesi  üzerinde etraflıca düşünmeyi sonraya bırakmak üzere gelelim kravatın boyu meselesine; ne uzun ne kısa, menziliniz kemer hizasıdır ve bu menzili tamtamına tutturmak durumundasınız. Arada bir astar kısmını kontrol etmenizde de fayda var, zira hassas bir giyim eşyası olması nedeni ile siz farkında olmadan astarın dışarı çıkma ve sizi ayıplamaya  hazır gürühun gözüne ilişme ihtimali çok yüksek. Eğer kravatınız mikro fiber kumaştan ise cebinizde mutlaka bir çakmak taşıyın, zira olmadık bir anda iplikler ve ipliklerin yanında da itibarınız  uçuşmaya başlayabilir. Hazırsanız artık gündelik hayata karışmak üzere dışarı çıkabilirsiniz… Asri zaman hayatı gerçekten zor; düğümle kaim bir Boyunbağı düğümleyiveriyor daha başlamadan gündeLik hayatı.

 

İlginç bir hikayesi var kravatın; 30 yıl savaşlarına katılmak üzere Fransa seferine çıkan Hırvat askerlerinin eşlerinin ve annelerinin kendilerini Hatırlatsın ve uğur olsun diye askerlerin boyunlarına Taktıkları boyun bağları, kral XIV Louıs ile Fransız aristokrasisinin vazgeçilmez giyim eşyasına dönüşüyor. Bizde ise ilk kullanan Sultan Abdülmecid. İlk kullanan bir  padişah olunca tıpkı Fransa’da olduğu bizde de aristokrasinin ve bürokrasinin simgesi olarak giriyor hayatımıza.Giriş noktası bürokrasi ve elitizmin soğuk yüzü olunca, düzen üniformasının bir aksesuarı olarak kravat, itibar için kullanılıyor olsa da, hiçbir dönem itibar kazanamamıştır toplumda. Adı üstünde, bir boyunbağıdır kravat.

 

Boynu sıkıp bağlarken, insanın zihninde üretttiği devletçi ve bürokratik komplekslerle, insanın yaratıcılığına ne denli ket vurduğu meselesi kişisel gelişim uzmanlarının özel ilgi alanı olmalıdır. Boynu bağlarken ibresinin mütemadiyen aşağıyı göstermesi, meselenin sadece boyunla sınırlı olmadığının, aynı zamanda kravatın gözünün ayaklarda da olduğunun bir göstergesidir. Bu bakımdan kravat sadece bir boyun bağı değil, aynı zamanda ayak bağıdır da.

 

Ama ne var ki, eğitim hayatından emekliliğe kadar uzanan uzun hayat maratonunda hep yanımızdadır kravat. Ancak son dönemde kravatsız da bir iş hayatı olabileceğine dair bir algı oluşmuş olacak ki, meselenin farkına varan bazı firmalar Cuma günlerini kravatsız çalışma günü ilan etmeye başladılar. Hatta işi biraz daha büyüterek yaz uygulaması başlatan firmalar da mevcut. Herkesin yakından tanıdığı ünlü bir firma, ‘’yazın kravat takmak zorunda değil çalışanlarımız’’ açıklamasını yaparken aslında bir bakıma da ‘’çalışanlarımız maalesef,kışın istemedikleri halde kravat takmak zorundalar.’’ Demek sureti ile farkında olmadan meseleyi de özetlemiş oluyor. Orson Welles kravatı neden sevememişti? Sevseydi eğer, Ne kendisi Orson Welles olabilirdi, ne de Yurttaş Kane varolabilirdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Atanur Pala Arşivi