Artık bu oyunlara dur deme zamanı…
Artık ülkelerin cephe savaşlarıyla işgal edilmeleri günümüzde başvurulan bir yöntem değildir. Bunun yerine sindirme, korkutma, asimile etme, sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda kriz yaratmak; ayrıca taşeron örgütler aracılığıyla ya da oluşturulan yapay sorunlarla o ülkeyi baskılama, ülkelerin iç dinamikleriyle oynama yöntemleri küresel güçlerin olağan refleksleri olmuştur. ermeni meselesi, 19 ve 20. yüzyılda özellikle Orta ve Yakın Doğu politikasını kendi çıkarları doğrultusunda oluşturmaya çalışan “düvel-i muazzama”nın emperyalist politikalarının bir anahtarıydı. ermeni meselesi, siyasal bir etki yaratmak üzere yaratılmış bir plandı. İster diasporanın gazetelerinde yayınlanan makaleler olsun, ister İngiliz Propaganda Dairesi’nin imal ettiği sahte belgeler olsun hepsi de güvenilir tarihi kaynaklar değil propaganda malzemesiydi. Tarihçiler bu sözde “tarihi belgeleri” incelemiş ve hepsini reddetmişlerdir. Ancak aynı uydurma belgeler, bir ermeni soykırımı yapılmış olmasının kanıtı olarak hâlâ sürekli öne sürülmektedir. Bu yalanlar o kadar uzun bir zamandan beri devam etmiş ve o kadar tekrarlanmıştır ki gerçek tarihi bilmeyenler bu yalanları doğru olarak kabul etmektedirler.
Türk milleti olarak uzun zamandan beri ABD, Fransa, Hollanda, Almanya ve benzeri ülkelerin öncülük ettiği asılsız “soykırım” suçlamalarının muhatabı olmaktayız. Şimdi aynı oyunu Can Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi’nin 1. Yıldönümünde Avam Kamarası’nda oylanan “ermeni soykırımını tanıma yasa tasarısı” oybirliği ile kabul etti. Bugüne kadar kendisinin dışındaki soykırımları tanımamakla ünlü devlet İsrail, meclisinde (Knesset), “ermeni soykırımını tanıma yasa tasarısı”nı aynı tarihte gündeme aldı. Ne garip bir tesadüf değil mi! Yine 18 Mart 2022’de Çanakkale Deniz Zaferimiz’in yıldönümünde İngiltere Parlamentosu’nda “ermeni soykırımını tanıma yasa tasarısı” oylanacak. Kısacası devletimize karşı oynanan oyunlar bitmiyor.
Birinci Cihan Harbi karşısında Osmanlı ordusu seferberlik durumuna geçerken ermenilerin kendi devletlerine hizmet etmeleri gerekirdi. Onlar bunun yerine Rusların yanında oldular. Eğer askerlik görevlerini yapsalardı, belki de Sarıkamış mağlubiyeti yaşanmayacaktı. Daha doğrusu, bu ermeni gençlerinin büyük bir kısmı asker olarak görev yaptı ama katıldıkları ordular Osmanlı Devleti’nin düşmanlarının ordularıydı. Onlar kendi vatanlarını korumadılar. Aksine, kendi vatanlarına saldırdılar. Bazı ermeniler ise kaçtılar ama Rus ordularıyla geri döndüler. Rus işgal güçlerine rehberlik yaptılar ve Rus ordularının öncü birliklerini oluşturdular.
İşte tarihi olayların sonucuna herhangi bir ideolojiyi izleyerek değil, tarihi akıl yoluyla çözümleyerek ulaşabiliriz. Tarihçi için önemli olan nesnel gerçeği ortaya çıkarmaktır. Milliyetçi bir ideolog içinse önemli olan davasının başarıya ulaşmasıdır. Doğru dürüst bir tarihçi önce kanıt arar, sonra kararını verir. İdeolog ise önce kararını verir, sonra bunu destekleyecek kanıt arar. Tarihçi kanıtların güvenirliğini sorgularken, ideolog nereden gelirse gelsin her kanıtı kabul eder ve kanıt bulamadığında kendisi kanıt uydurma yoluna gidebilir. Belki de bulacağı şeylerden korktuğu için kanıtları çok yakından incelemez. Aynı sözde ermeni meselesi gibi. Bu iddialar tarihi temel almıyor; çünkü dokuz asırdan beri Doğu Anadolu’da hüküm süren ermeniler değil. Onların iddiaları milliyetçi ideolojiye dayanıyor. Bu ideoloji ise hiç değişmiyor. 1890’da, 1915’te ve 2022’de de aynı. Tarihi ve orada yaşamakta olan halkların haklarını bir kenara bırakarak Doğu Anadolu’da bir “ermenistan” kurulması gerektiğine inanıyorlar.
Tarih şunu öğretiyor: Türkler gerçeği unutup ermeni soykırımının gerçekleştiğini söylerlerse, ermeni milliyetçileri iddialarından vazgeçmeyecekler. Türkler işlemedikleri bir suç için özür dilediler diye Doğu Anadolu üzerinde hak iddia etmekten vazgeçmeyecekler. Aksine çabalarını daha da arttıracaklar. “Türkler soykırım yaptıklarını kabul ettiler. Şimdi suçlarının bedelini ödemeleri lazım.” diyecekler. Şimdi Türkiye’yi eleştirerek Türkiye’nin soykırımı kabul etmesi gerekir diyenler, o zaman da Türklerin tazminat ödemesi gerektiğini söyleyecekler. Ondan sonra da Türklerin Erzurum, Van, Elazığ, Sivas, Bitlis ve Diyarbakır’ı (Vilayet-i Sitte) ermenilere vermesi gerektiğini söyleyecekler. ARTIK BU OYUNLARA DUR DEME ZAMANI…