Sünnetsizliğin sonu, sizi deizme götürür
Son zamanlarda gençlerin deizme kaydığını, buna da “Uydurulmuş dinin” sebep olduğunu ifade eden söylemlere bizleri inandırmaya çalışıyorlar. Kur’an’ı tahrif ederek kafalarına göre yorumlayan ve “Bize bu Kur’an yeter” ifadesiyle kendi uydurduklarına “İndirilmiş din” diyen asrın önde giden hilkat garibelerinden biri, durmadan zikzaklar çizen fikrî ve imânî hayatında bugünkü noktaya gelene kadar altyapısını Sünnete karşı duruşuyla şöyle oluşturmuştur:
“Tarih boyunca dünyada hiç gazete yokken, bu coğrafyalarda, dünyanın en çok satan gazetesi ‘fısıltı gazetesi’ idi. Peygamberinin diline 1,5 milyon hadisi uydurup koyan tipi, sözlü kültür üretti.”
“Rüyamda peygamberimizi gördüm ve hadislerin durumunu sordum. Buhârî ve Müslim dâhil olmak üzere büyük çoğunluğa ‘Bunlar uydurmadır’ dedi.”
“Sözlerine ‘Allah Rasûlü dedi ki’ diye başlayanlar, en büyük şaibeyi bulaştıranlardır. O demedi… Duydun mu? Yok. Ondan duyanı duydun mu? Yok. Ondan duyanı duyanı duydun mu? Yok. Ondan duyanı duyanı duyanı duyandan duydun mu? Yok. Zaten rivayet zincirinde en az beş adam var. Eğer bu haberi Ahmet b. Hanbel rivayet edecekse yedi oluyor. Eğer Buhari rivayet edecekse sekiz oluyor. Daha başkası rivayet edecekse dokuz, on, onbir, oniki kişi rivayet etmiş oluyor. Allah’tan kork yahu… Ben şuradaki arkadaşımızın kulağına ortalama bir hadis metni kadar biz sözü söylesem ve arkadaşa da, ‘kulaktan kulağa oyunu oynuyoruz, kapıdaki söyleyecek bana’ desem; ne çıkar biliyor musunuz? Çıkan söze kahkaha ile gülersiniz. Allah’tan korkun. Peygamberinize iftira etmekten utanmıyor musunuz? ‘Kim benim adıma yalan söylerse cehennemdeki koltuğuna hazırlansın’ buyuruyor. Bu sözden dolayı sahabe içerisinde insaflı ve akıllı olan insanlar ömürlerinde hiç rivayet etmemiştir. Rasûl’ün yanında yirmi üç sene geçirmiş, yirmi üç tane rivayet etmemiş. Sen Allah’tan korkmaz (Ebû Hureyre) gelmişsin karın tokluğuna on dokuz ay geçirmişsin, bize 5400 tane hadis yumurtlamışsın. Allah’tan da korkmamışsın. Bunun da yarısını Yahudi kültürü üzerinden yapmışsın. Peygamberimize iftira edeceksin biz ağzımızı açmayacağız öyle mi?”
Hadis kitaplarını “Paralel Kur’an” diye vasfeden bu hadis inkârcısı, kinini öfkeyle mezcederek şöyle höykürüyordu Dırar Mescidinin minberinden: “Ben lafı eskiden çok dolandırırdım, şimdi lafı küt diye koyuyorum. Hadis usulü, yalan söyleme usulüdür. Tamam mı? Yalanı tumturaklı söyleme usulüdür. Öyle bir usul filan yok ortada…”
Fosilcinin bu ifadelerini ben şöyle anlıyorum: Eskiden de ben Sünnete aynı gözle bakardım ama içimdeki duygularımı dolandırarak ifade eder, münafık taktiği kullanırdım. Şimdi gâvurluğumu açıkça ifade ediyorum.
Sünneti ve sünnetin sözlü ifadesi olan Hadisleri böyle alaya alarak, bu uğurda yapılan ve bütün ilim dünyasının hayran kaldığı hadislerin, Peygamberimize aidiyeti ile ilgili yaptığı usul çalışmasını “Kulaktan kulağa oyunu” diyecek kadar cehlini ortaya koyan ve geçmiş ulemaya kinini din edinen bu fosilcinin sonunda deizme güzellemeler yapması gayet doğaldır. Peygamberi by-pas ettikten sonra geriye “Kur’an kalır ve bu da bize yeter” dersiniz. Sadece Allah’ta odaklanırsınız, Allah’ın inanılmasını istediği diğer esaslardan kendinizi sıyırırsınız. Deistler de öyle yapıyor. Allah hariç diğer esasları inkâr ediyorlar. Fosilci modernist de, Sünneti ve onun sözlü ifadesi olan hadisleri inkâr ederek Peygamberi saf dışı etmek suretiyle deizmin değişik bir versiyonunu ortaya koymuş olmuyor mu? Ona göre insanlar, özellikle gençler, “Uydurulmuş din”den bunalacak ve Allah’a inanç hariç bütün dinî değerleri inkâr edecek. Sonunda benim icat ettiğim “İndirilmiş din” ile tanışacak ve kurtuluşu bulacak. Onun için deizme kaymak iyidir. İnsan sorgulamaya başlamıştır, sonu cehennemden âzâd olmaktır… Uygulamaya bakarsan durum tersine işlemiştir. Etrafındaki aklıselim sahibi hoca ve müntesipler, bu fosilcinin giderek sırât-ı mustakîm dışı söz ve fillerini sorgulamışlar, birer birer etrafından ayrılmışlardır. Türkiye’nin her il ve ilçesi konferans vermesi için ona, salonlarını açarken şimdi istenmeyen adam ilan edilerek kapılarını kapatmıştır. Kendi televizyonu da -desteksiz kaldığı için- kapandığından dolayı, İslam’a karşı duruşlarıyla bilinen malum televizyonlarda zehrini kusmaya devam etmektedir. Yani marjinal bir yapıya dönüşmüştür. Dolayısıyla deizmden ona ekmek çıkmaz. Bu tür marjinal sapmalar, geçmişte bir süre varlığını gösterdikten sonra tarihin çöplüğünü boylamıştır. Bunların akıbeti de biiznillah tarihin çöplüğünde yerini almaktır.
Bu konuda son geldiği nokta ile ilgili olarak geçtiğimiz günlerde bir tv kanalında açıklamalarda bulundu. Bu fosilci; "Gençlerin deizme yönelmesi sizi endişelendiriyor mu?" sorusuna, “Bu olumlu bir gelişme. Sorgulayan bir akıl en büyük kazanımdır. Deist olmadan önceki inanıyormuş gibi yapma olayı felaketti. Bir zombi ile karşı karşıyasınız. Bir fake ile karşı karşıyasınız. Anlatabiliyor muyum? İnanmıyor. Hiçbir şeyi yok aslında. Ne Allah'ı ne Peygamberi ne dini ne imanı. Ama Allah'ı da dini de imanı da çaya çorbaya limon gibi sıkan bir tip düşünün. Dolayısıyla bu bir kazanım. Yani sorgulayan bir akıl en büyük kazanımdır. Gerçek, acıtıcı olsa da iyidir… En çok pişman olduğum şey bir dönemimi İslamcı olarak geçirmek. Bu 70-80-90'lı dönemler/yıllar, çünkü ben kökten geliyorum. Milli Türk Talebe Birliği, Akıncılar gibi.”
Kendi sapık görüşlerini, "İndirilmiş din" diyerek satan, fosilci bezirgân, sonunda böylece ağzındaki baklayı çıkararak safını iyice netleştirdi. Ne diyelim? Kişi fikir ve din tercihinde hürdür. İla cehenneme zümera. İşin asıl ilginci, hâlâ bu sapkın fosilcinin peşine takılan, celladına âşık müntesipleri var. Bunlara ne demeli? Bütün bu itiraflara rağmen bu zatı "hoca" tanıyıp peşine takılanlar ile Hindistan'da ineğe tapan ve inek dışkısıyla banyo yapan hinduların akıl seviyesi arasında ne fark var? Göreceksiniz bu hindû akıllılar, bu sözlerle ilgili pişkin pişkin teviller yapacak veya sahiplenerek yollarına devam edecektir. "Ben Peygamberim" dese yine peşinden gidecek akıl ve iman fukaraları bulunacaktır. Sahte rasul İskender Evrenesoğlu'nun peşine gidenler olduğu gibi. Nitekim Bursa'da binlerce kişi o mel'unun cenaze namazını kılmıştı. İnsan denen meçhul böyle ilginçtir işte... Ne yapalım? "Dileyen iman etme, dileyen inkâr etme" hakkına sahiptir. Yani cehenneme gitme özgürlüğü de vardır insanın... İyi ki ahiret var, iyi ki hesap var, iyi ki cennet ve cehennem var. Ama cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil. Allah, onlardan kurtulmak isteyenleri bu zilletten kurtarsın.