Alkışı duydum, ihaneti gördüm
Duman kalktı, perde indi, şapka düştü kel göründü. Artık kimse Batı zihniyetinin medeni olduğunu iddia etmemeli. Edenlerin akılları sorgulanmalı, insanlıkları gözden geçirilmeli, niyetleri iyi okunmalı. Amerikan senatosunda bir milletin evini barkını talan eden, çocuğunu çoluğunu katleden, namusunu kirleten, yeme içme hakkını gasp eden, temel gıda, temizlik, su, ilaç gibi en doğal ihtiyaçlarını engelleyen, olanı da imha eden insanlıktan yoksun bir mahlûku ayakta alkışladıkların artık söylenecek bir söz kalmamıştır. O görüntülerden sonraki dünya, önceki dünyadan çok daha karanlık, kirli ve mücrimdir. Saydığım bütün pisliklerin tezahür etmesinde çok daha adice bir eylemdir o alkışlar.
Batı, doğuya dönüp geri kalmışlar demesin, bize bakıp barbar demesin, şuraya buraya yeltenip de demokrasiden, insan haklarından bahsetmesin bundan böyle. En önemlisi de Batı dışında görülenler bunların bu oyunlarını yemesin artık. Dünya bu zulmü de bu zulme ses çıkarmamayı da kaldıramaz gayrı. Zulüm yapanlar zalimdir doğru, zulmü alkışlayanlar daha büyük zalimdirler bu da doğru. Ancak bütün bunar olup biterken sesini çıkarmayanlar daha zalimdirler ki zulmü kendilerine yapmaktadırlar.
Zamanın behrinde bir terzi varmış. Bu terzi birçok ülkenin insanlarına zulmeden bir orduya üniforma dikermiş. Bir gün dükkânına âlim bir insan gelmiş. Terzi, bu âlim insana şöyle bir soru sormuş. “bildiğiniz üzere ben insanlara zulmeden ordunun kıyafetlerini dikiyorum. Bunu yapmakla ben de zalim oluyor muyum?” âlim insan şöyle cevaplamış bu soruyu: “bu zalimlere kıyafet dikerek sadece sen değil, sana iğne satan adam bile zalim olmuştur.”
Evet, durum budur. Bugün bu zalimlere en şiddetli cevabı vermek dururken, onların ürettiği ürünlere uygulanmak istenen boykota bile uymayan, bunlarla bir yere varılmaz diyerek olayı basitleştirmek isteyenlere ne demeli bilemiyorum. Namussuzların naralar atıp dünyayı kasıp kavurdukları bir çağda yaşıyoruz maalesef. Ama bundan daha vahim olan namusluların susup kabuklarına çekilmiş olmaları. Hal böyle olunca da bunların cüreti artıyor, şımarıklıkları her alana yayılıyor. Kuran yakanlara ses çıkarmazken onlara tepki gösterenleri taciz ediyorlar. Maçtan sonra bozkurt işareti yapan futbolcuya ceza verirken, olimpiyat açılışında Lbgt gösterisini kendileri organize ediyorlar.
Bardak taşalı çok oldu. Sabır taşları paramparça olalı çok zaman geçti ve artık köpek tazıyı geçti. Bu böyle gitmez, gidemez. Mazlumların ahı sadece zalimleri yıkmaz, onlara sessiz kalanların da huzurunu alır elinden. Bir taraf yiyecek ekmek bulamazken, çocuğuna ilaç bulamazken bir taraf malum kafelerde oturup çayını kahvesini içemez, tatil beldelerinde gününü gün edemez. Ederse bir gün gelir aynı ateşin kendisini yaktığını da görür. Biliyorum bu sözler çaresizlik kokuyor, ama dünyaya baktığımız zaman bu çaresizlik duygusunun her yere pompalandığını, fert fert herkesi esir aldığını görüyoruz. Benim bu sözlerim bir çaresizliğin ifadesinden çok köprüden önce son çıkış uyarısıdır. Dünya hayal dahi edemeyeceğimiz bir kötülüğe doğru hızla sürükleniyor. Sadece Filistin’de değil, dünyanın pek çok yerinde insanlara zulmediliyor. İnsanlığın altına bombaların konuyor, ayaklarının altına mayınlar döşeniyor. İyilik her cephede geriliyor, kötülük altın çağını yaşıyor.
Bunu ancak imanlı bir hareket durdurabilir. Bunu ancak iyiliği karakter edinmiş bir toplum çözebilir. Bunu ancak kalbinde sevgiyi, merhameti ve adaleti barındıranlar bitirebilir. Yıllarca bize Batının ne kadar medeni olduğu, yolumuza onlara bakarak istikamet vermemiz gerektiği söylendi, söylenmekle de kalınmadı en acımasız yaptırımlarla insanımız buralara kadar getirildi. Ne yazık ki hala da bu garabetin devam ettiğini görüyoruz. Onlar için duman kalkmadı, perde inmedi, şapka düşüp kel görünmedi. Yazık, alkışı duymayanlarla, zulmü görmeyenlerle, ihanete aldırmayanlarla aynı dünyada hatta ayı ülkede yaşıyoruz. Oysa bir gün bu ateş bu ülkeye de sıçradığında bunlar yanmayacaklar mı? Diyeceksiniz ki o gün gelince bunların hepsi kaçar gider bu ülkeden. Haklısınız, ama bu dünyadaki ateşten kaçabilirler ya öbür dünyada ne yapacaklar? Oraya zaten inanmıyorlar diyebilirsiniz de inanmayanlar da toprak olup gitmeyecekler ki. Herkes o mizana varacak, herkes o hesaba tutulacak ve herkes sonuçlarına katlanacak. Hoş, inandım diyenler de sesini çıkarmıyor ya bizim esas derdimiz onlarla.
Sevgiyle kalın.