Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Yine yeni yeniden kandırılmaya devam

Yine yeni yeniden kandırılmaya devam

Klasikleşmiş eylül yazıları olurdu, tabiattaki değişimden, sonbaharın güzelliklerinden edebi bir şekilde bahsedilir, çokça ölüm hatırlatılıp, hayatımızı sorgulamamız gerektiği öğütlenirdi. Mevsimlerin değişimden eylül ayı da nasibini aldı, kendisini ağustos zannediyor(!) Gündemimizin de bu geçişkenlikten farkı yok. Yeni adli yıl başladı, eğitim-öğretim yılı başlıyor biz ise ısrarla görmezden gelmeye devam ediyoruz. Öğretmenlerimiz eğitimin kalitesinden, sınav sisteminden şikâyet edeceklerine kendi maddi hakları için eylem yapıyor. Hâkimlerimiz savcılarımız, avukatlar, ceza yasalarının yetersizliğini gündeme getirmek yerine açılış konuşmalarında klasikleşmiş söylemlerinin ötesine geçemiyorlar. Başında yeni ile başlayan şeylerin hiçbiri yeni değil, kaldığı yerden devam ediyor, bizi kandırıyorlar sizin anlayacağınız(!)

Geçen hafta öğretmenlerin eylemi çok tartışıldı. Eylemde öğretmenlerden ziyade içlerine sızmış provokatörlerin davranışları ön plândaydı. Daha sonra bunların kamuda öğretmen olmadıkları, bir kısmının profesyonel eylemci olduğu falan ortaya çıktı. İnanın öğretmenlerimiz için üzülüyorum. Eğitim ve öğretimde sistem ve müfredat bazlı çok sayıda sıkıntı var. Öğrenci kalitesi her geçen yıl düşüyor. Sınav sistemimiz ise tam bir komedi. Öğretmenlerimizin, haklarını arayan sendikaların yüksek sesle bunları dile getirip, Milli Eğitim Bakanlığı üzerinde baskı kurması gerekiyor. Gerek müfredat, gerekse sınav sistemindeki saçmalıkları tekrardan dile getirmek istemiyorum. Çünkü bir çözümü olmayacağını bile bile daha önce çok yazdık. Merak eden biraz arşivi karıştırıversin.

Öğretmenlerimizin bir kısmı ise kendilerine maddi anlamda yeni haklar sağlayacak sınavın yapılmaması için eylem yapıyor, sosyal medyada gündem oluşturmaya çalışıyorlar. İstedikleri şey uzman, başöğretmen unvanlarının sınavsız şekilde, belli yılı dolduran her öğretmene verilmesi. İyi de kendilerine güveniyorlarsa sınavdan neden çekiniyorlar ki. İşin en önemli artısı bakanlık sınavda kontenjan olmadığını, başarılı olan her öğretmene yeni kadrosunun verileceğini söylüyor. Kamunun diğer alanlarında 500 kişinin girdiği görevde yükselme sınavlarında bile böyle sınırsız kadro verilmiyor. İki-üç aşamalı sınavda başarılı olsanız bile sıralamaya giremezseniz hak ettiğiniz kadroyu alamıyorsunuz… Burada ise 100 binlerce kadrodan bahsediyoruz.

Her meslekte olduğu gibi öğretmeninde iyisi-kötüsü oluyor. Sonuçta insandan bahsediyoruz. Hemen aklınıza okul hayatınızdaki size göre iyi ya da kötü öğretmenleri getirebilirsiniz. Gerçekten sürekli kendini geliştiren, öğrencilerine daha faydalı olmak için araştırmalar yapan öğretmenlerin olduğu gibi 30 yıl önceki üniversite bilgilerinin üzerine yeni bir şey eklemeyen vasat öğretmenlerde var. Şimdi bu ikisine de tekrar aynı kadronun verilmesi haksızlık değil mi? Sırf yılı fazla diye her öğretmeni başarılı mı kabul edeceğiz. Bugün ortalama 25 yılın üzerinde olan öğretmenlerin büyük çoğunluğu KPSS gibi bir sınava tabi tutulmadan öğretmen oldular, yıllardır görevlerini yapıyorlar. Sınava girmek zorunlu değil, kendine güvenen gelişime açık olanlar sınavda başarılı olur, yeni kadrolarını alırlar. Diğerleri ise aynı şekilde işlerini yapmaya devam ederler. Sistemi kötülerler, öğrencileri kötülerler, kendilerine ise hiç bakmazlar. Bütün öğretmenleri aynı kefeye elbette koymuyoruz. Onlar kendilerini çok iyi biliyorlar. Olan bunların yanında canını dişine takan öğretmenlere oluyordu. O kadar çabalamalarına rağmen maddi, manevi olarak aynı değerlendiriliyorlardı. Bu sınavla inşallah emeklerinin karşılığını maddi olarak da alacaklar.

Yeni adli yıl başladı. Mahkemelerin yükü oldukça fazla. Ceza kanunundaki yetersizlikler yüzünden suçlulara hak ettikleri cezalar bir türlü verilemiyor. Adli yılın açılışında ise yeni anayasa gündeme gelirken ceza kanununda bir düzenleme gündeme gelmedi. Toplumun tepkisine göre torba yasalarla düzeltilen tek tük kanunlarla bir yere varamayız. İşin sonunda suçlu hâkim, savcılarımız oluyor. Hâlbuki yapacakları fazla bir şey yok, vicdanlarına sığmasa da ellerindeki kanunlara göre karar vermek zorundalar. Tek yapabildikleri üst sınırdan ceza verebilmek oluyor o kadar. Dolandırıcılık, hırsızlık, ölüm, yaralanmalı trafik kazaları başta olmak üzere çok sayıda suçun cezası yetersiz. Bir de işin içine denetimde serbestlik saçmalığı girince çoğu zaman suçlular adliden çıkıp gidiyorlar. Barolar ideolojik çatışmaları nedeniyle bu durumu gündeme getirmiyor. Yeni dönemde hâkim ve savcıların gerek bakanlık gerekse meclis üzerinde baskılarını artırmaları lazım.

Başına yeni eklenen her şey yeni olmuyor. İşin içine bir de kronikleşmiş sorunlar girince ‘yeni’ bir kelime olarak sırıtıyor. Eğitim, adalet en hayati unsurlardan. Madem yeni bir dönem başlıyor o zaman gerçekten yenilikleri görelim. Yeniden kendimizi kandırmayalım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi