Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Yılmak yok yola devam

Yılmak yok yola devam

İdlib’de yeniden başlayan çatışmalar ve üst üste gelen şehit haberlerinin ardından Suriye meselesinde işler yeniden karışmıştı. Rusya’da yapılan görüşmenin ardından yeniden ateşkes kararı alındı, ne kadar uygulanacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Artık şunu anlamalıyız rahmetli Tanpınar’ın söylediği gibi “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor” böyle giderse de uzun süre daha veremeyecek. Önce bunu bir kabul edip sonra ona göre adımlar atalım.

Gerek kişisel huzurumuz için gerekse ülkemiz adına artık bazı tipleri muhatap olarak kabul etmeyerek bir yerden başlayabiliriz. Romantiklik sınırlarını bile aşıp, kafası güzel bir şekilde sayıklanan barış istiyoruz, savaşa hayır laflarını duymazlıktan gelerek işe başlayabiliriz. Çünkü bu aklı evvellere niçin Suriye’de bulunduğumuzu, bugün orada savaşmazsak yarın kendi sınırlarımız içinde mücadele vermememiz gerektiğini falan kaç kere anlattık kusura bakmasınlar bizim de işimiz gücümüz var…

Suriye yönetiminin sözcülüğüne soyunmuş, ille de rejimle görüşün diyen, kendini uyanık milleti salak zanneden siyasetçilerden de uzak durmak gerekiyor. Yeni değil onlar uzun süredir Avrupa’nın, ABD’nin siyasetçileri. Ülkemizdeki görevleri ise hükümet ne yaparsa ona muhalif olmak, halkı da kandırmak için sabah akşam yeni bir algı operasyonu düzenlemek. Bırakın canları istediği gibi ağızlarından salyalar saçarak konuşsunlar. Kendimizin ruh sağlığı, ülkemizin geleceği için bu tip siyaseti kahvehane masasında memleket kurtarmak sanan, daha söylediğinin üzerinden 24 saat geçmeden kendi kendini düzeltmek zorunda kalan siyasetçileri de duymazdan gelmek en iyisi.

Basın elbette önemli ama yazdığının/söylediğinin yüzde doksanı yalan olan medya organlarıyla da vakit kaybetmemek gerekiyor. Bırakalım yetkililer onların yalanlarıyla ilgili gereken açıklamaları yapsınlar. Biz işimize bakalım. Bu saatten sonra gazeteciliğin ne olup, ne olmadığını tekrar anlatacak değiliz. Az çok bu işin içinde yer alan bir kişi özel kanunla korunan Millî İstihbarat Teşkilatı ile ilgili kendisine sızdırılan bilgilerle kafasına göre haber yapamayacağını bilir. Yapıyorsa da bedelini öder. Bunun öyle basın özgürlüğüyle, ifade özgürlüğü ile de bir alakası yoktur. Bir kişi dün FETÖ’cüler tarafından haksız yere tutuklandı, bugün yanlış yapmaz diye bir şey yok. Kaldı ki yapılan haberle ilgili her şey ve kanun maddeleri ortada.

Sosyal medyada, bir sabah uyanıp gözlerini Norveç’te açmışsın gibi saçmalayan, ülkesinden nefret eden tiplerden de uzak durmak gerekiyor. Ülkesini sevmeyip, burada yaşamak istemeyenler bir zahmet o hayran oldukları ülkelere kapağı nasıl atarız diye düşünsünler. Çünkü içleri geçmiş ve bıkmış halleriyle kendilerine bir faydaları olmadığı gibi sürekli mızmızlanarak çevresindeki insanlarında enerjilerini sömürüyorlar. Kabul etseler de etmeseler de ülkemizin durumu bu. Biz psikopat değiliz, savaşmaktan askerlerimizin şehit olmasından, karşı taraftan insan öldürmekten falan zevk aldığımız yok. Bir zaruret halindeyiz ve bu halin şaka kaldıracak bir tarafı yok. O yüzden elimizden geleni yapıp gerek hükümete gerekse de askerlerimize destek olmak zorundayız.

Ülke kritik bir süreçten geçiyor diye her şeyi sineye çekip hükümeti eleştirmeyelim demiyorum. Ekonomi, eğitim sistemi, iç politika başta olmak üzere birçok alanda hükümeti eleştirebiliriz, eleştirmeliyiz de. Makul, mantıklı yapılacak eleştirilerle bir yere varabiliriz. Lakin dış politikada hükümeti ve askerlerimizi zor durumda bırakacak, düşmanın ağzıyla da konuşmamalıyız. Bir taraftan savaşmayalım deyip, diplomasi yürütülünce adamın ayağına gittiler demekte, düne kadar Suriyeliler defolsun gitsin deyip, kapılar açılınca da mağdur insanları ülkemizden kovuyoruz diye konuşmakta aynı derece saçmadır. Bu saçmalıkların altına sıradan insan değil sözüm ona siyasetçi, gazeteciler imza atıyorsa saçmalığın değeri de artıyor.

Boş konuşmaya, boş lakırdıları dinlemeye vaktimiz yok. Bu günler de elbet bir gün geçecek ama kısa zamanda da bu gerçekleşmeyecek. Önce bunu bir kabul edelim. Yapmamız gereken tek şey yılmadan bu ülkeye ve geleceğimize inanıp yola öyle devam etmektir. Gerisi meçhul çünkü ağzı olan konuşup milletin huzurunu bozmanın derdinde. Bizim derdimizde davamızda çok başka…  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi