Yeni Türkiye’nin Kodları ve Yerel Yönetimler
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile girilen yeni dönem, yani Yeni Türkiye 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde ve Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Genel Başkanlığı ve Başbakanlığında, sayılı günler içinde başlayacak.
Kamuoyu Sayın Davutoğlu’nun pozisyonunu kabullendi. Oyun yeniden kuruluyor. Ak Parti teşkilatları ve Ak Parti’de siyaset yapanlar Erdoğan – Davutoğlu ikilisine göre pozisyonlarını belirliyorlar. Diğer partiler ve kurumlar da bunu kabullenme sürecindeler.
Bunlar Türkiye ve Konya açısından son derece olumlu gelişmeler. Ülkemizin önü açık. Dünya liderleri de durumu kabullendi. Çok değil, birkaç hafta önce ‘Obama Erdoğan’ı muhatap almıyor, Erdoğan ancak Kerry ile görüşebiliyor’ diyenlerin iddiaları dünya liderlerinin tebrik telefonları ile boşa çıkmışa benziyor. Bilmiyorlar ki, Batı reel politika yapar, küçük olaylara takılıp kalmaz.
Seçim sathı mailinde bu kadar kutuplaştırılan toplum, 13+F koalisyonunun agresif söylemlerine ve çevremizdeki bu kadar olumsuzluklara rağmen, % 52 oyla Başbakan Erdoğan’ın arkasında saf tuttu. Erdoğan halkın güçlü desteğine mazhar oldu. Batı bütün ikiyüzlülüğüne rağmen, halk kimin arkasındaysa, uzun dönemde onu karşısına alamaz. Zira, demokrasi Batı tarafından icat edilen bir şey ve uzun dönemde kendi kamuoylarını bir kenara bırakarak, demokratik olmayan uygulamaları destekleyemezler.
“Erdoğan sonrası Ak Parti, ANAP’laşır” diyenler de yanılıyor. Unutulmaması gereken şey, Özal Cumhurbaşkanı olduğu zaman ANAP henüz tam manasıyla kurumsallaşamamış, dört eğilimi birleştirme derdinde bir parti idi. Özal Cumhurbaşkanı olmadan önceki en son seçim olan Mart 1989 Yerel Seçimlerinde ANAP % 21 oy almış ve tüm büyükşehirleri kaybetmişti. Ama bugün Ak Parti son derece dinamik teşkilat yapısı, ideolojik bütünlüğü, güçlü liderliği ve yüksek halk desteği ile 2002’de % 36 oyla başladığı demokratik mücadelesinin on ikinci senesinde % 52 seviyelerinde oy alabildi.
Cumhurbaşkanını halkın seçtiği ve Türkiye’de sistem değişikliği anlamına gelen bütün bu gelişmeler aslında ‘bir şerden bir hayrın’ doğduğunu göstermesi bakımından önemli. 367 tartışmaları vesayet döneminin bitirilmesi noktasında ihtiyaç duyulan kıvılcımdı. Halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanı, arkasındaki demokratik destek sayesinde statükoya ve vesayet heveslilerine karşı daha kolay direnebilecekti. Bundan sonra böyle olacak.
Bundan böyle, merkezi devlet teşkilatı ve yerel yönetimler güçlü yönetim yaklaşımına göre şekillenecek. 6360 sayılı kanunla yeniden düzenlenen Büyükşehir mevzuatı bu yaklaşımın yereldeki yansımasıdır. Küçük küçük çok sayıda yerel yönetim birimi (İl Özel İdareleri, köy idareleri ve belde belediyeleri) Büyükşehir belediyesi bünyesinde hayatiyet bulacak. Mesela, Konya’da 30 Mart’ta İl Özel İdaresi’nin yanında 168 belde belediyesi ve 584 köyü de tarihe gömdü. Daha önce 785 olan yerel yönetim sayısı (168 belde+584köy+1İÖİ+31ilçe+1BŞB=785) 32’ye düştü. Yani 31 ilçe belediyesi + 1 BŞB.
Bunun anlamı şuydu: Ekonomik yönden güçlü, yetki ve sorumlulukları açık, halkla iç içe faaliyet gösteren ve her an hesap vermeye hazır mahalli idare birimleri. Daha önceki dönemde sayıca fazla, kaynakları yetersiz ve son derece muğlak mevzuatın verdiği boşluklar içinde bocalayan birimler yerine etkin ve yetkin birimler kurulmak istendi.
Peki, Konya’daki yerel yönetimler buna uygun mu? Hesap veriyorlar mı? Kaynaklarını verimli bir biçimde kullanıyorlar mı? Yeni döneme hazırlar mı? 30 Mart sonrası geçen beş aylık dönemdeki performansları tartışmaya açık. Sözgelimi, şu soruların cevabı mutlaka verilmelidir: Konya Büyükşehir Belediyesi yeni döneme dönük neler yaptı? Hangi örgütlenme modelini benimsedi? İnsan kaynakları buna hazır mı? Kimleri kazandı? Yoksa ‘eski tas, eski hamam mı’? Kamuoyu bilgilenmek istiyor... Kendine emanet edilen 1 milyar lirayı nasıl harcamayı ve bu konuda bizlere nasıl hesap vermeyi düşünüyor? Bir planı var mı?
Konya’daki nüfusu 50.000’in üzerindeki belediyelerimiz Belediye Kanunu 41. madde ile getirilen Stratejik Plan konusunda 30 Mart’tan beri ne yaptılar?
“Belediye başkanı, mahallî idareler genel seçimlerinden itibaren altı ay içinde; kalkınma plânı ve programı ile varsa bölge plânına uygun olarak stratejik plân ve ilgili olduğu yıl başından önce de yıllık performans programı hazırlayıp belediye meclisine sunar.
Stratejik plân, varsa üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanır ve belediye meclisi tarafından kabul edildikten sonra yürürlüğe girer.”
Büyükşehir Belediyemiz Stratejik Planını yaptı mı? Yaptıysa kimlerden katkı aldı? Veya, Meram Belediyesi’nin bugünlerde billboardlarında ilan ettiği ve beş yılın sonunda ulaşmak istedikleri hedefi gösteren, yani beş yıl sonra Meram’ın kazanacağını söyledikleri ‘Kent Kültürüne sahip’ olma hedefi ne anlama geliyor? Meram’da çok uzun yıllar yaşayan biri olarak Meram’ın zaten bir kent kültürünün bulunduğunu düşünüyorum. Yok olduğunu söyleyense Meram Belediyesi. Garip bir çelişki…
Nitekim 11 Temmuz 2014’de davetli olarak katıldığım, 12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Vizyon Belgesi’ni açıklandığı İstanbul – Sütlüce’de yapılan toplantıda ismini zikretmek istemediğim çok önemli bir kişi ‘yerel yönetimlerde de erken seçim olabilir’ esprisi yaptı. Espri çünkü, mahalli idare seçimleri beş yılda bir yapılır, Anayasa tarafından belirlenen bir süreleri var. Ama, benim anladığım Ak Parti’nin özellikle kendi partisinden seçilen belediyelerin performansını çok yakından takip edeceği. Gene öğrendiğim kadarıyla, belediye başkanlarının da bir karnesi olacak. Parti, 10 Ağustos’a kadar bu konuya çok eğilemedi, ama bundan sonraki dönemde bu konuda çok sıcak gelişmeler olabilir.
Öte yandan, Yeni Türkiye’de Cumhurbaşkanı sorumluluğunun bir kısmını Başbakan ile paylaşacak. Devlete ait hayati konular Cumhurbaşkanının sorumluluğunda, hükümet politikalarıysa Başbakanda olacak. Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan aslında eskisi kadar yorulmayacak, büyük proje ve meselelere eğilecek. Nitekim yaptığı en son açıklamada Erdoğan ‘Milletvekillerini de denetleyeceğim’ dedi. Yukarıda söylediğimiz gibi buna belediye başkanları da eklenebilir, özellikle de Büyükşehir belediye başkanları.
Yeni dönem Türkiye açısından çok iyi olacak. Yoğun gündem içinde çoğu zaman detaylara takılıp kalan Erdoğan, biraz daha yükseğe ve tüm Türkiye’yi net bir biçimde gözleyebileceği hâkim bir konuma yükselecek. Aktif bir Cumhurbaşkanı olarak halktan aldığı oyun bir tezahürü olarak, bizim adımıza hesap soracak, denetleyecek ve gerekli adımları atacak. Bu bir bakıma kamu denetçiliği anlamına da geliyor.
Sayın Davutoğlu ise, paralelle mücadele, çözüm süreci, uluslararası politika, ekonomik kalkınma ve refah gibi konulara ağırlık verecek. Siyasette gençleşme, yeni aktörlerin piyasaya çıkması ve dinamizm yeni dönemin sihirli kelimeleri. Yeni dönem Türkiye için çok iyi olacak.