Açıklanan enflasyona güvenelim mi?
Ülkelerin resmi istatistik kurumları tarafından açıklanan tüm veriler, herkes tarafından kabul edilen resmi rakamlardır ve ülkelerin tüm alanlardaki karşılaştırmalarında, bunlar kullanılır. Hem ülke içindeki yıllar, yarı dönemler, çeyrek dönemler ve aylar, hem de ülkeler arası anlık ve süreçler itibariyle karşılaştırılmasında, devletin kurumları tarafından ilan edilen istatistikler baz alınarak değerlendirmelere gidilir. Piyasaların gelişimi ve gidişatının anlaşılması bağlamında fikir ve yorumda bulunabilmek için, öncelikle ekonomiyle ilgili kamuoyuyla paylaşılan verilerin doğru, yeterli sayıda ve bilimsel kriterlere göre uygun olması büyük önem taşımaktadır ki, halk tarafından güvenilsin ve kabul görsün. Aksi halde doğru bile olsa değil ekonomiyle ilgili, açıklanan hiçbir veriye güven duyulmayacağı açıktır. Ülke fark etmeksizin bir devletin istatistik kurumuna yönelik sarsılan güven olgusu, dalga dalga diğer ülkelerin de verilere şüpheyle bakmasına neden olacağı muhakkaktır.
Ülkemizin resmi istatistik kurumu bilindiği üzere Türkiye İstatistik Kurumudur (TÜİK). Geçmişi 25 Nisan 1926 tarihli Merkezi İstatistik Dairesi adıyla Başbakanlığa bağlı olarak kurulan, İstatistik Umum Müdürlüğü (1930), İstatistik Genel Müdürlüğü (1945), tekrar İstatistik Umum Müdürlüğü (1952), İstatistik Genel Müdürlüğü (1960), Devlet İstatistik Enstitüsü (1962) gibi değişik isimler alan kurum, 2005 yılından itibaren Türkiye İstatistik Kurumu adıyla faaliyetlerine devam etmektedir[1].
Ülkemizin ekonomik, sosyal, kültürel ve toplumsal konularda verileri açıklama görevini üslenen resmi kurum konumundaki TÜİK’in, ham verileri toplama, işleme, hesaplama ve açıklama süreci, EUROSTAT için belirtilen ilgili uluslararası ve bölgesel standartlarına önemli ölçüde uygundur. Yani TÜİK’in enflasyonu hesaplama sürecinin Eurostat kurallarına uygun olduğu görülmektedir. O zaman ülkemizde enflasyonun açıklandığı her ayın 3’ünde saat 10:00’da (normal durumlarda - resmi günler (dini, resmi tatil), hafta sonu tatili vb.)[2], Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan 86 milyon nüfusun çok büyük kesimi, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon (TÜFE, Manşet Enflasyonu) rakamlarına önemli oranda bir güvensizlik ve şüphe ile bakmaktadır? yada madem enflasyon hesaplamaları Eurostat normlarına göre yapılıyorsa, batılı ülkelerin resmi istatistik kurumlarının açıkladıkları verilere güven duyuluyorken, neden TÜİK’in üzerinde sürekli şüphe bulutları dolaşmaktadır? türünden soruların cevaplanması mecburiyet arz etmektedir. Küresel ölçek ortalama enflasyon oranının yaklaşık %6 civarında seyrettiği günümüzde, TÜİK tarafından Ekim ayı aylık %2.88, yıllık ise %48.58 olarak açıklanan enflasyonun düzeyinin facia derecede yüksek olduğu ortadadır. Esas dikkati çekilmesi gereken nokta, tüketicilerin büyük bir kısmı ile sabit ve düşük gelirlilerin (memur, işçi, emekli, vb.) yüksek enflasyondan olumsuz etkilenip satın alma güçlerinin azaldığı, hatta talep esnekliği sert olan hammadde, ara mal, mal hizmet üretici ve satıcılarının enflasyonist ortamı lehlerine çevirerek gelirlerini reel olarak artırdıkları da bir realitedir. 12 ana, 43 alt grup ve 406 mal ve hizmeti sepetin içine alarak TÜİK’in hesapladığı enflasyon verilerine olan güvensizliğe yol açan faktörlerden birisi muhalefet partilerinin iktidar partisini yıpratmak amaçlı politikaları olmakla birlikte, asıl neden halkın büyük çoğunluğunun kullandığı talebin fiyat esnekliği sert olan (0 < ep < -1; ep = fiyat esnekliği) mal ve hizmet giderlerinin (temel gıda, giyinme, barınma, ısınma, elektrik, su), gelirleri içindeki payının %65’ler civarında iken TÜİK’in hesaplamalarında %35’ler düzeyinde yer verilmesidir. Bu iki oran birbirine eşitlenmediği müddetçe, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları üzerindeki şüpheler haklı olarak bitmeyecektir.
[1] Tarihçe, https://www.tuik.gov.tr/Kurumsal/Tarihce, ET: 16.11.2024.
[2] Tüketici Fiyat Endeksi, Ekim 2024, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Tuketici-Fiyat-Endeksi-Ekim-2024-53619, ET:16.11.2024.