Yaşar Kaplan Geçti, Bu Dünyadan…
1980’de Türkiye’de darbe oldu. Birçok acılar yaşandı.
Darbenin etkisi Kenan Evren’in kendini Cumhurbaşkanı seçtirdiği yıllarda da devam etti. Arkasından Özal’lı yıllar… Alaca bir özgürlük. Sonrası, 28 Şubatlar… Taki,2002 yılına gelinceye kadar…
Kenan Evren dönemleri, anayasanın 163üncü maddesinin Müslümanlar üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandığı günlerdi. Bu madde, Türkiye’de Müslüman kesimin düşünce özgürlüğünü olabildiğince kısıtlayan bir madde idi. Konuşan, yazan birçok insan bu maddenin gereği olarak susturulur ve hapishanelere tıkılırdı. Birçok insan geçti, bu çemberden..
İnsanlar özgür bir şekilde yazıp konuşamadığı zamanlarda meramlarını edebiyat ve sanat yoluyla anlatmayı denerler. Böylesi zamanlarda birçok edebiyat ve sanat dergisi çıkar. Hikâye, şiir, deneme ve romanların dili muğlaktır, istiare ve metaforlar kullanılır, herkes kuşdiliyle konuşur. Kahramanlar, bu ülkenin insanları değil, ya kaf dağının insanları ya Mısır’ın, Çin’in, Mançurya’nın insanlarıdır. Minyeli Abdullah misali..
İşte 80 sonrası Türkiye’de de Müslüman kesimin önemli oranda sanat ve edebiyat dergileri yayınlamaya başlanmıştır. Mavera, Diriliş, Edebiyat, Aylık Dergi, Güldeste… Bunlardan bazılarıdır. Merhum Yaşar (abimiz) Kaplan da gazete formatında edebiyat, sanat ve düşünce ağırlıklı olarak Aylık Dergiyi çıkarmaya başladı. Kendisi Ankara’da kalırdı. Aylık Derginin birçok sayısı Hayra Hizmet Vakfı’nın Hibaş matbaasında Konya’da basılmıştır. Bu konuda matbaanın sorumlusu Abdülmuttalip Yıldırım beyin birçok katkısı olmuştur. Yaşar Kaplan geldiği zaman Güldeste kadrosu olarak matbaaya koşar, orada hem sanat, edebiyat ve hem de ülke içi ve dışı düşünce ve siyaset alanındaki gelişmeler üzerinde sohbetler yapılırdı. Bu sohbetlerin baş konuşmacısı ise, Yaşar Kaplan Ağabeyimiz olurdu. Tabii ki bu konuşmalar sadece matbaada yapılmaz, evlere de taşardı. Konya’mızın düşünen, derdi olan birçok insanı evlerde yapılan bu toplantılara katılırdı. Yine bu toplantıların sohbet konuşmacısı Yaşar Kaplan olurdu. Çok ciddi ve çok disiplinli bir insandı. Bir defasında tam da sohbetin koyulaştığı bir zamanda bir arkadaşımız sigara yakmıştı. O gün Yaşar abimiz, bu arkadaşın tavrını celalli bir şekilde saygısızlık olarak nitelendirmiş ve eğer içmeye devam edecekse, ona tuvaletin yolunu göstermişti.
Yaşar Kaplan, hikaye, deneme ve çeviri alanında birçok eser bıraktı, ardında.. Hem bu eserlerin bazılarında ve hem de Aylık Dergide yazdığı yazılarında müstear isimler kullanmıştır. Aylık Derginin iki sayısı dolu dolu şiir özel sayısı olarak çıkmıştır. Bu sayılarda bizim de şiirlerimiz yayınlanmıştır. Benim şiirlerim ve deneme yazılarım mütemadiyen bir grup edebiyatsever arkadaşımızla birlikte çıkardığımız Güldeste’de yayınlanmıştır. Yaşar Kaplan, Aylık Dergiden sonra Hüner ve Bu Meydan dergilerini çıkarmıştı. Yine Hüner dergisinde benim de makalelerim yayınlanmıştır. Bu son iki dergi özgürlük ortamının yumuşamaya başladığı yılların ürünleriydi. Edebiyat dergisi olmaktan ziyade, haber-yorum, düşünce, siyaset ağırlıklı ve İslam dünyasında olup bitenler üzerine yazıların yer aldığı bir dergi hüviyetinde idi.
Yaşar Kaplan yazdığı yazılardan dolayı tutuklandı, mahkûm oldu. Dergi çıkarmayı bırakmak zorunda kaldı, ama bazı günlük gazetelerde yazılar yazdı. Evlilikleri iyi gitmedi. Birkaç evlilik yaptı, boşandı.. Bizatihi bana bu konuda yüzünün gülmediğini söylemiştir. O, davası, derdi olan bir adamdı. Mertti, cesurdu, dürüsttü. Oldukça da mütevazı idi.. Hep gariplerden, gurabadan, sadelikten yana olmuştur. Dostlarıyla halleşmeyi, elinde olanı onlarla paylaşmayı seven bir gönül insanıydı. Türkiye’de işlerin iyi gitmediğini gördüğü ve özgürlük alanının olabildiğince daraldığı yıllarda Almanya’ya hicret etti. Bir nevi kendini unutturdu. Ben şahsen, Almanya serüvenini bilmiyorum. Neredeyse bir fetret dönemi yaşandı. Mutlaka onun Almanya’da dost çevreleri olmuştur. Bir gün birisi çıkar da onun faaliyetlerini bir güzel anlatır. Altı ay önce onu iyi tanıyan ve ilişkilerinin sürdüğünü bildiğim bir arkadaşla Yaşar Kaplan üzerine konuşmuştuk. Artık Türkiye’ye gelmesi gerektiğini söylemiştik. Bir de Yaşar Kaplan’a bizim çevreler tarafından sahip çıkılmadığını da dile getirmiştik. Bunun sebebi, belki de Yaşar Kaplan’ın yer bildiriminin bütün bir ümmet coğrafyası olmasından kaynaklanıyordu. O, düşüncelerini dile getirirken, hesap yapmazdı. Eğer şöyle konuşursam, falanlar ne der, demez, bir Müslüman aydın olarak daima Allah ne der hesabı yapardı. Maalesef geçtiğimiz günlerde onun Hakka vuslatını üzüntü ile öğrendik.
Tek kelime ile, Yaşar Kaplan garip geldi ve garip gitti.. Ne mutlu Hakk’a yakın olan gariplere.. Rabbim rahmet eylesin, mekanı cennet, makamı âlî olsun!..