Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Uşak hep vatandaş oluyor

Uşak hep vatandaş oluyor

Koronavirüs ile imtihanımız Ramazanda da devam ediyor. Çok şükür iyi yoldayız, yavaş yavaş toparlanmaya doğru gidiyoruz ama yine de insanın morali bozulmuyor değil. Korona günlerine hazırlıksız yakalanınca birçok şeyden mahrum kaldık.

 Konyalı olarak Ramazan denince aklımıza ilk gelen şeylerden birisi de şebittir. Şebit ama ille de annemin yaptığı olmalı. Virüs ülkemizde yayılmadan son olarak mart ayının başında Konya’ya gelmiştik. Nisan’ın ortasında tekrar gelir, şebitimizi yapıp götürürüz diye düşünmüştük. Tabi ki düşünmekle her şey olmuyor. Bırakın şebit yapmayı neredeyse bir buçuk aydır Konya’ya adım atabilmek bile mümkün olmadı. 20 küsur senelik profesyonel bir oruç tutucu olarak ilk defa annemin şebitleri olmadan bir Ramazana başladık. Artık duamız en azından yolların açılmasıyla Ramazanın son günlerini Konya’da geçirmek olacak.

Bizim şebitimize tam benzemese de yufka dedikleri şeyden Ankara’dan aldık, onunla idare ediyoruz. Nimeti eleştirmek elbette olmaz ama alışkanlık, damak tadı diye bir şey de var. Yufkaları şebite, özellikle annemlerin imece usulü yaptıklarına benzemiyor. Şebitin yanında alternatif olarak sahurlarımızı renklendiren ev yapımı erişteden bahsetmiyorum bile. Korona günlerinde daha ne göreceğiz diye artık düşünmemize gerek kalmadı. Acı eşiğimiz yükseldi, olmaz denen çok şeyi normal karşılar olduk. Sözüm size hemşerilerim, ailenizin memleketinizin ve elbette şebitinizin kıymeti bilin…

***

Gazetemizde Seyfullah Koyuncu son birkaç yazısında virüsü ve Ramazan’ı fırsat bilip zam yapanları eleştiriyor. Eleştiriyor ama beyhude bir çaba. Anca içini boşattığıyla kalacak. Onun yazılarıyla ne ahlaksız, tüccar zihniyetindeki sözde esnaflar kendine gelecek ne de marketlerde bir indirim olacak. Göreve çağırdığı isimlerin ise yapabileceği bir şey yok. Çünkü bizim ahlaksız tüccarımız işini bilir…

Devletimiz bu fırsatçılarla mücadele konusunda maalesef yine yetersiz kalmıştır. 2018 yılında Amerika ile yaşanan rahip krizinin ardından ekonomimizde yaşanılan sıkıntıları fırsat bilen tüccarlar ve marketler elbette koronavirüsü de es geçmediler. Sorsan o kadar çok bahane de üretirler ki hallerine acıyıp aldığın ürünün üzerine birkaç lira daha vermek istersin(!) Açık söyleyeyim Ticaret Bakanlığının yaptığı denetimlerden, kestiği sembolik cezalardan bir şey çıkmaz.

Çünkü bakanlık kanun, mevzuat, serbest piyasa falan derken resmen ipe un sermektedir. 2019 yılında sırf denemek için fahiş zam yapan bir firmayı bakanlığa şikâyet etmiştim. Sonuç elbette sıfır oldu. Çağrı merkezindeki hanımefendi şikâyetimin incelendiğini söylerken nedense firma hakkında ceza kesilip kesilmediği ile ilgili bir cevap vermeyip topu çevirerek geçiştirmeyi tercih etmişti. Ben de bakanlığa sözünü geçiremeyip çağrı merkezinden hıncını almaya çalışan huysuz ihtiyarlara dönüşmek istemediğimden mevzuyu kapatmıştım.

Şimdi bakanlığı arayıp sorsak ekiplerimiz bilmem kaç noktada denetim yapıyor, şu kadar ceza kesiyoruz falan gibi bir açıklama yapar. Yapar ama yapılan açıklamanın bir hükmü yok, çünkü vatandaşın cebine yansımıyor. Aslında bakanlık her şeyi kenara bırakıp neredeyse her mahallede bir şubesi olan üç-dört harfli market zincirlerini incelemeye alsa yeter. Türkiye çapında toplam yirmi bine yakın şubesi olan bu üç market zincirine bakanlık mesela “Kardeşim sizin kalp gözünüz mü açık başta temel gıda ve ihtiyaç maddeleri olmak üzere birçok şeyde fiyatlarınız kuruşu kuruşuna aynı, zammı bile aynı gün aynı fiyattan yapıyorsunuz hani rekabet, hani serbest piyasa” dese yeterli. Geçmişi bir kenara bırakalım bu market zincirleri son iki ayda temel gıda ve ihtiyaç maddelerine ne kadar zam yapmış bakanlık bunun hesabını sorsun yeter. Çünkü diğer marketler ve küçük esnafta onları referans alarak fiyat belirliyor. Tarım Bakanlığı da aynı şekilde yapabiliyorsa kendi özeleştirisini yapsın. Çünkü Tarım Kredi Kooperatifi mağazalarındaki ürünler bu ismini vermediğimiz üç-dört harflilerden bile daha pahalı.

Neticede boş konuşuyoruz, nasıl olsa değişen bir şey olmayacak. Ticari ahlaksızlık Ramazan falan dinlemeden devam edecek. Çünkü bunlarda bahane bitmez, hepsi suçu bir diğerine atıyor. Aşçı bahçıvana, bahçıvan şoföre, şoför uşağa, sonra hepsi uşağa. Bu hikâyedeki uşak nedense hep vatandaş oluyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi