Türkiye’nin yeni yüzyılından rahatsız olmak
Cumhuriyetin 99. yılını kutlayıp, 100. yıla doğru yol aldık. Yeni bir yüzyıl, yeni ufuklar, yeni hedefler. Bütün bunlar kuru lafla da olmuyor. Bizzat yapılan icraatlarla, yapılacak somut örneklerle gösteriliyor. Yerli üretim otomobil, savunma sanayinde yapılanların yanında yapılacak olanlar, yeni Anayasa hedefi, dünyanın gelişmiş ilk 10 ekonomisi arasında yer almak. İçeride sürekli kaşınan yaralara tam anlamıyla deva bulmak vb. Bütün bu gelişmelerin normalde her kesimi mutlu etmesi gerekir. Lakin bizde ucuz muhaliflik peşinde koşanlar, sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan nefretlerinden dolayı, Türkiye’nin yeni vizyonundan bile rahatsızlar…
Hükümet her zaman olduğu gibi muhalif kesimin ezberini bir kez daha bozdu. Ülkemizde aykırı seslere tahammül yoktu, diktatörlük vardı gibi kuru ezberler, Türkiye yüzyılı programına muhalif gazetecilerde davet edilince birden tökezledi. Davet edilenlerin muhalefet tarafından güzelce beslenenleri gitmeyeceklerini açıklarken bağımsız gazeteci pozu kesenler tereddüt yaşadı. Sosyal medya üzerinde programa gideyim mi gitmeyeyim mi diye anket yapan da oldu, programına konuk ettiği siyasi parti liderine gideyim mi diye soran da(!) Günün sonunda daha birkaç yıl öncesine kadar en tarafsız, bağımsız, en muhalif iki-üç gazeteciden biri olarak gösterilen Fatih Portakal bile yandaş ilan edildi, gerisini siz düşünün.
Muhalefet partileri ekonomideki sıkıntılardan dolayı hükümetin bittiğini, uzatmalara oynadığını düşünüyordu. Bu düşünce yeni de değil. Salgınla birlikte başlamıştı. Hadi onlar siyasetçi, çıkarları, kendilerini iyi hissetmeleri için öyle düşünebilirler. Fakat muhalif gazetecilerin aynı düşüncede olmaları normal değil. Gazeteci dediğin sokağı koklayıp, halkın nabzını tutar. Kuru ezberlerle gazetecilik değil, amigoluk yapılır. En yandaş diye tabir edilen gazetelerde ekonomide yaşanılan sıkıntılarla ilgili haberler yapılıyor, tozpembe bir atmosfer çizilmiyor. Hükümetin yeni başlattığı TOKİ hamlesi vatandaşın hükümete olan güvenini bir kez daha gösterdi. Devamında ortaya konulan yeni yüzyıl vizyonu o işlerin o kadar kolay olmadığını, hükümetin her türlü olumsuzluğa rağmen ayakta durup, vatandaşın çoğunluğunun desteğinin de arkasında olduğunu gösterdi.
Yerli otomobille ilgili her türlü dedikodu yapıldı. Fabrikasının olmadığı, üretilemeyeceği vb. çok şey söylendi. 29 Ekim’de ilk otomobiller görücüye çıktı, ortalama altı ay içerisinde de vatandaşın kullanımına sunulacak. Fiyatı bence şuanda tartışılacak son şey. 60 yılı aşan bir hayalin gerçeğe dönüşmesinden bahsediyoruz. Yeni üretilen her şeyin fiyatı yüksek olur. 60 yıl beklenmişken birkaç yıl daha beklenip uygun fiyatlarla yerli otomobil sahibi olunabilir. Yüksek olduğu söylenilen fiyatlarla üretilecek araçlar için bile binlerce kişi sıraya girmeye hazır. Muhalif azınlığın aksine vatandaşın büyük bir kesimi devletin, hükümetin yanında. Yeter ki bir şeyler üretelim, ortaya yeni bir vizyon konulsun.
Muhalif TV kanallarında bozuk saatin günde iki kere doğruyu göstermesi gibi bazı objektif yorumlarda yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde bir yorumcunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son 20 yılda dediği şeylerin büyük çoğunluğunu yaptığını örneklerle açıkladığı video sosyal medyada gündem olmuştu. Hükümet geleceğe dair sürekli yeni şeyler sunarken muhalif kesim olmaz demekten öteye geçemiyor. Geçmiş örnekleri bir kenara bırakalım. Üçüncü İstanbul havalimanına gereksiz bir yatırım gözüyle bakılıyordu. Harcanan para, konumu, eleştiri odağındaydı. Salgının etkisiyle hava trafiği azalmasına rağmen ilgi gören havalimanı bugün Avrupa’nın en fazla yolcusuna sahip havalimanı oldu. Dünyada ilk 10’da hem de bu kadar kısa sürede. Verilen yolcu garantileri yüzünden eleştirilen köprüler de yavaş yavaş maliyetlerini kurtarmaya başladı. Şehir Hastaneleriyle ilgili artık muhaliflerin sesi çıkmıyor. Muhalefet kuru eleştiriyle, somut olmayan vaatlerle günü kurtarmaya çalışırken hükümet sürekli yeni şeyler üreterek vizyonunu güncelleyebiliyor.
Ülkemizin geleceğinden, yeni vizyonundan rahatsız olan azınlık vatandaşın umurunda değil. Muhalefet partileri seçimde biraz olsun şanslarının olmasını istiyorsa hükümetin projelerine destek olmalılar. Yoksa ona karşıyız, bunu yaptırmayız kafasında devam ederlerse umutları bir başka bahara kalır. Küçümsedikleri vatandaş her şeyin farkında. Ekonomi elbette önemli ama güven daha öncelikli. Hükümetin yeniden her şeyi düzeltebileceğine inananların sayısı her geçen gün artıyor. Muhalefet ise yerinde sayıyor…