Gökhan Darılmaz
Gökhan Darılmaz Tıp Bayramını Kutlarken

Tıp Bayramını Kutlarken

 

Hazreti Peygamber Sağlıklı olmak, cennet nimetlerindendir” demiştir. Onun çok sayıda hadisi şerifine konu olan sağlık kavramının ülkemizdeki en anlamlı gününü kutluyoruz bu hafta.

Yaşanan saldırıların boyutları ve ölümlere varan olayların çokluğundan olsa gerek, yüreğimiz bu Tıp Bayramında geçmişe oranla daha bir kırgın daha bir yorgun.

Aynı cümleye dahi yakışmayan sağlık ve şiddet kavramlarının, son yıllarda yan yana kullanılır olmasına karşın, tıpçılara verilen önem 186 yıllık bir birikimle  günümüze ulaştı.

Tarihin seyir defterini açtığımızda, neredeyse iki yüzyılı bulan tıp bayramının serüveni, Sultan II. Mahmut’un Hekimbaşısı Behçet Efendi'nin girişimi ile 14 Mart 1827'de Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin kurulmasıyla başlar. Bu okul Osmanlı İmparatorluğu'ndaki sağlık eğitimi ve örgütlenmesine dair atılan ilk adımlardan biridir.
14 Mart’ı bizler için önemli kılan bir neden daha var.  Ülkemizde ilk defa Tıp Bayramı 14 Mart 1919 yılında İstanbul'da işgalci güçlere karşı bir tepki ve direniş hareketi olarak kutlanmıştır.  

Bu anlamlı güne dair, özellikle hekimlerle ilgili birçok sorunu anlatabilir, tartışabilir, paylaşabiliriz. Yaşanan hadiseler ve alınan kararlarla ilgili haklı gerekçeler sunduğumuz birçok itirazlarımız da olabilir.

Somut verilerle ve sayısal tablolarla, hekimlerin toplum nazarındaki değeri, başka mesleklerle olan karşılaştırılması ve kendi içindeki koşulları anlatılabilir. Sağlık sektöründe çalışmanın bedeli, günlük uygulanan şiddet sayısıyla ve karşılaşılan ölüm oranlarıyla trajik hale getirilerek sunulabilir.

Ama bu aktardıklarım yıllar içerisinde yeterince yapıldığından,  ben bu kargaşa ve kaos ortamında, sıkıntılar bir yana güzelliklerinin konuşulması taraftarıyım.

Bu özel gün vesilesiyle sizlere,  hekimliğin asıl öneminden bahsederek, aileler nazarındaki yerine, toplum içerisindeki konumuna değineceğim.

Öncelikle çağlara meydan okuyan, eşsiz bir sanat eserini hayal edin. Tüm ihtişamına karşın, bakımsızlık, ilgisizlilik gibi çeşitli sebeplerden viran hale gelmiş olsun. Bu yapıya ulaşmanın oldukça zor olmasının yanında, çevresi de cam kırıkları, çöpler ve çeşitli engellerle kirletilmiş hale gelsin. Muhakkak ki, bu tabloyla ilk karşılaştığınızda çeşitli eleştirilerde bulunabilir hatta ilk etapta büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

Ancak, ilk izlenimlerinizi önyargılarınızla birlikte silin zihninizden ve geçmişin bu ihtişamlı yapısını farklı yönleriyle düşünün. Eserin içinde bulunduğu coğrafya için değerini, meydana getirilirken çekilen sıkıntıyı, emek veren insanların alın terini ve umutlarını hatırlayın.

Aktardıklarıma örnek olarak Mısır piramitlerini ele alalım. Ziyaret edenler hatırlar ki, Piramitlerin tüm güzelliğine karşın çevresindeki sosyal doku oldukça çirkindir. Kimi yerlerde ağır bir kokunun hakim olduğu çöp yığınların arasından bozuk yollar üzerinden geçersiniz. Bun karşın milattan öncesi çağların bu olağanüstü yapısının işçiliğini ve bugünün imkanlarının dahi çözemediği mimarisini düşündüğünüzde, tüm olumsuzluklar silinir gözünüzden ve değeri sizin için daha da artar.

Doktorluk mesleğini de bu gözle ela alırsak, bir hekimin yetişmesi son derece meşakkatlidir. Oldukça pahalı olan kitapları almak için ailesi boğazından bile kısmak zorunda kalır.

Yalnızca bireysel değil toplumsal açıdan da ülkeler tıp camiasına büyük emek harcar. Sağlık için yapılan binalar, alınan cihazlar ve hocaların yetişmesi için harcanan emek oldukça ciddi bir yatırımın ürünüdür.

Tüm bu feragatlar, özveriler sağlık gibi bir nimetin kaybedilmemesi içindir. Unutulmamalıdır ki, hekimler bir mucize gerçekleştirerek ağrıyı keserler. Çeşitli problemlerle çocuk sahibi olamayan ailelerin evlat özlemini dindirirler. Hekimler hiç kimseye söylenemeyen sırların taşıyıcısıdır. Bedensel ve ruhsal problemlerin giderildiği, sıkıntıların azaltıldığı insanlardır. Tatil, izin, rapor dinlemeden, koşulları ne olursa olsun mesleklerini yapmak zorunda olan kişilerdir.

Dolayısıyla hekimlik yaşamın ta içinde ta göbeğinde ta kalbinde ve bire bir nabzını tutan bir meslektir. Bu mesleğin çeşitli zamanlarda çok küçük sebeplerle örselenmesi, küçümsenmesi kendini bilmez birkaç kişinin yada kurumun yapabileceği bir iş değildir.

Hekimlik geçmişte olduğu gibi şimdi de gelecekte de değerini hep koruyacaktır. Bizler için anlamlı olan bu gün vesilesiyle, yüreğimizdeki acısı yıllar geçse bile tazeliğini koruyacak olan şehit doktorumuz Ersin Arslan’ı da rahmet, saygı ve duayla anıyorum.

Hayırlı işlerinizde başarılar diliyorum

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gökhan Darılmaz Arşivi