İsmail Yaşa
İsmail Yaşa Terörist gazeteciler

Terörist gazeteciler

Terör örgütü PKK üyesi iki teröristin Suriye’nin kuzeyinden gelerek geçen hafta Mersin’de polisevine düzenlediği saldırıda kahraman polislerimiz canlarını ortaya koyarak büyük bir felaketi önledi.

Teröristler -Allah korusun- amaçlarına ulaşabilselerdi çok sayıda polisin eşleri ve çocuklarıyla yaşadığı polisevinde katliam yapacaklardı.

Uzun namlulu silahlarla saldıran teröristlerle girdikleri çatışmada bir polisimiz şehit düşerken bir diğeri de yaralandı.

Bu arada teröristlerden birinin adının Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından daha önce hazırlanan “tutuklu gazeteciler” raporunda yer aldığı gündeme geldi.

Bir polisimizin şehit olmasına yol açan Mersin’deki saldırının faillerinden olduğu söylenen PKK’lı terörist Dilşah Ercan, CHP’nin 2013’te hazırladığı raporda “hükümlü gazeteci” olarak nitelendirilmişti.

Ercan, raporun hazırlandığı dönemde de terör örgütüne üyeydi ve zaten gazeteci olduğu için değil terörist olduğu için tutuklanmıştı.

Yani CHP’nin “O zaman gazeteciydi, sonradan terör örgütüne katılmış. Yıllar sonra terörist olacağını bilemezdik” deme hakkı yok.

Terör örgütlerinin militanlarını gazeteci gibi göstererek gizlemeleri yeni bir taktik değil.

Örgüt propagandası yapan uyduruktan dergilerde adı geçen her teröristin gazeteci olduğunu öne sürerler ve o teröristler daha sonra güvenlik güçleri tarafından yakalanıp örgüt üyeliğinden ceza alınca da gazeteci olduğu için tutuklanmış gibi propaganda yaparlar.

Türkiye’deki bir takım sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler de - CHP’nin raporunda olduğu gibi - söz konusu teröristleri “tutuklu gazeteciler” diye listeleyerek Türkiye’nin düşünce ve basın özgürlüğünü ihlal ettiğini söylerler.

O raporlar ne yazık ki Türkiye dışında da ülkemiz aleyhine kullanılır.

Tutuklu en çok gazetecinin Türkiye’de olduğu propagandasıyla ve CHP’nin 2013’te hazırladığı türden raporlarla kafası karışan yabancı arkadaşlarıma gerçeğin çok farklı olduğunu, teröristlerin gazeteci gibi gösterildiklerini kaç kez anlatmaya çalıştım, Allah bilir.

Diktatörlükle yönetilen ülkelerde düşünce suçluları ve gazeteciler terörist olmakla suçlanarak zindanlara atıldıkları için insanların kafalarının karışması normal.

Fakat muhalefetin böyle bir konuda yapması gereken terör örgütlerinin propagandasını yapmak ve asılsız bilgilerle Türkiye’nin yurtdışındaki imajını zedelemek değil gerçekleri dünyaya anlatmak olmalı.

Mersin’de polisevine saldırdığı açıklanan teröristlerden birinin CHP’nin raporunda gazeteci gibi gösterildiği gündeme gelince ana muhalefet partisi panikledi ve ne diyeceğini şaşırdı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, günler sonra terör örgütünden gelen açıklamaya sarılarak raporda adı geçen kadın teröristin Mersin’deki saldırının failleri arasında yer almadığını iddia etti.

Kılıçdaroğlu’nun Kandil’den gelen desteğe can simidi gibi tutunmasının fecaati bir yana, PKK’nın “Raporda adı geçen terörist ölmedi, görevinin başında. Elinde silahıyla askere ve polise karşı savaşmaya devam ediyor” anlamına gelen açıklamasına sevinmesi akıl tutulmasından öte bir şey olsa gerek.

CHP Genel Başkanı’nın PKK’nın açıklamasının üzerine balıklama atladığını görünce aklıma şu soru geldi:

Kılıçdaroğlu ne söylediğinin ve sözlerinin ne anlama geldiğinin farkında mı değil yoksa adaylık rekabetinin kızıştığı bir ortamda partisinin içinden birileri kendisine tuzak mı kuruyor?

Terör örgütü açıklamasıyla CHP’nin “gazeteci” dediği kişinin gerçekte “terörist” olduğunu tescilliyor.

Ana muhalefet partisi lideri bu kadarını dahi düşünemiyorsa çok yazık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Yaşa Arşivi