Taytlı süper kahramanlara fırsat vermemeliyiz
Öncelikle şunu kabul edelim, ne bir roman karakteriyiz ne de film ya da dizi senaryosuna dâhiliz. İçinde bulunduğumuz şeye hayat deniyor, şakası, tekrarı olmadığı gibi ille mutlu sonla bitecek diye bir şey yok. O yüzden bir an önce silkinip kendimize gelelim, ne ucuz fantastik kahramanlıkların peşinde koşalım ne de hastalık hastası olup kendimizi yiyip bitirelim…
Koronavirüsün ülkemizde de ortaya çıkmasının ardından her geçen gün hem vaka hem de ölenlerimizin sayısı artıyor. Hastalığın dünya genelindeki seyri göz önüne alındığında şimdilik iyi durumdayız. Tabi ki bu iyi durumun ne kadar devam edeceği yine bize bağlı. Yetkililer ellerinden geldiğince önlemler alıyorlar. Laf dinlemeyen maalesef yine dinlemiyor. 60 yaş üstünün risk grubunda olduğunu artık çocuklar bile öğrendi ama yaşlılarımızın büyük bir kısmına bunu anlatamıyoruz. Neticede önce 65 yaş üstü vatandaşların ücretsiz ulaşım hakları askıya alındı ardından da sokağa çıkmaları yasaklandı. Keşke en başta uyarılara riayet etselerdi de günde hava almak için kısa süreli dışarı çıkmakla yetinselerdi.
Birlik beraberlik içindeyiz falan gibi hamasi laflar etmeyeceğim çünkü iyi niyetli birlikteliğimiz sürekli top atışına tutuluyor. En kısa zamanda bu virüsten kurtulalım diye düşünenlerin yanında bu virüsün sayesinde hükümetten yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da kurtulabiliriz diye düşünen alçak sayısı da memlekette hiç de az değil. İlk birkaç gün halkla da çelişmemek için Sağlık Bakanı’nın yanındayız, hükümetin politikasını destekliyoruz falan diyenler şimdi alttan alta halkı tahrik etmenin peşine düştüler. Yok, koronayı ülkeye umreciler getirdi diye şizofren laikleri gıdıklayanlardan, koronanın nedeni üçüncü havalimanı diyenlerden değil daha profesyonelce hareket edenlerden bahsediyorum.
Neymiş her gün alınan yeni önlemler halkı tedirgin ediyormuş, önlemler taksit taksit değil bir an önce toptan alınmalıymış. Toptan önlem dedikleri OHAL ve sokağa çıkma yasağı. Sanki bu çocuk oyunu, önlemler toptan alınınca son seviyeye gelinip oyun bitecek. İşin başında bu işi bilen işin ehli insanlar var. Dünya genelinde örnek uygulamalar var. Vaka ve ölü sayısı hangi aşamaya geldiğinde ne gibi önlemlerin alınacağı az çok belli. Bunun böyle olacağını bunlar da biliyor da domuzluk peşindeler. Birçok işyeri tedbir amaçlı kapatıldı. Sokağa çıkma yasağıyla birlikte hayat durursa ekonominin hali ne olacak? İnsan canı mı ekonomi mi diye lâfebeliği yapmayın. Ekonominin çığırından çıktığı bir ülkede ne can güvenliği kalır ne de huzur. İşte amaçları da tam anlamıyla bu. Ortaya çıkacak bir krizi fırsata çevirmek.
Bu zihniyete fırsat vermemek için uyanık olmalıyız. Özellikle sosyal medyadan yaydıkları her dedikoduya sazan gibi atlayıp, bunun daha da fazla yayılmasına katkı sağlamamalıyız. Bir de utanmadan evde oturmaktan sıkılıyoruz diye dert yananlar var. Ya arkadaş şu anda evinde ailenle birlikte oturmayıp da yoğun bakımda olduğunu, ya da sevdiklerinin yoğun bakımda olup senin de çaresizce dışarıdan baktığını düşün, düşünde biraz utan. Başta yaşlılarımız olmak üzere olaya basit kaderci bakış açısıyla bakanları da anlamak güç. Tamam, belki sen belli bir yaşa gelmiş, ölümden korkmuyor olabilirsin. Peki, senin yaydığın mikrop yüzünden başkaları da ölürse ne olacak. Kul hakkı değil mi bu?
Biz de yöneticilerimiz de uyanık olmalıyız. Kurulmaya çalışılan tuzak belli, gündelik hayatı durdurup, ülkeyi, insanları çaresiz bırakmanın derdindeler. Nasıl olsa ellerinde alternatif, taytını giymiş sahneye çıkmak için hazır bekleyen Amerikan ve İngiliz yapımı süper kahraman müsveddeleri var. Uzun zamandır kurtarıcı rolünde senaryo ezberleri yapıyorlar. Onlara bu fırsatı vermemeliyiz…
Üç ayların içerisindeyiz, camilerimiz kapandı. Sırf bunun için bile ibadeti, duayı artırıp bu kötü günlerin geçmesine katkı sağlayabiliriz. Çevremize bakarak bir şey elde edemeyiz, ilk adımı biz atmalıyız.