Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Tâlibân Hareketini Değerlendirmede İhtiyatlı Yaklaşımlar

Tâlibân Hareketini Değerlendirmede İhtiyatlı Yaklaşımlar

Ülkemizde  “Tâlibân hareketi”  üzerine yazılan-çizilenlere bakıyorum da soğukkanlı değerlendirmelerden çok uzak görünüyoruz. Aşırı sevgi ve aşırı nefret arasında salınıp gidiyoruz. Hâlbuki her iki bakış açısı da problemli. Gözü kör edecek bakışlar bunlar. Normal olmayan bu iki bakış açısından çıkıp ayrı ve üçüncü bir bakış açısı geliştirmeye ihtiyacımız var.

Afganistan 1979 yılından itibaren bugüne kadar ama şöyle ama böyle savaş halinde olan bir ülke. Önce  Sovyet işgali altında kaldı, uzun müddet.. Afgan mücahitleri çok ağır bedeller ödeterek Rusya’yı başarısızlığa uğrattı ve ülkelerinden kovdu. Sonra Mücahitlerin iktidarı başladı. Irkçılık, bölgecilik ve dış güçlerin de etkisiyle bu dönem de sürdürülemedi. Afganlı Müslümanlar Cihad-ı ekber olan nefisle mücadeleyi başarıya ulaştıramadılar. Fitne ateşi onları iktidardan uzaklaştırdı.

Devreye hiç beklenmedik bir zamanda Pakistan kaynaklı “tâlibân” hareketi  sürüldü, sahaya.. Kandahar vilayetiyle işe başlayan bu hareket, nihayetinde iktidarı ele geçirdi. Afganistan İslam emirliği kurduğunu ilan eden bu hareket uygulamalarıyla çok kötü ve başarısız bir sınav verdi. Tekrar ABD ve NATO güçlerinin müdahalesiyle iktidardan uzaklaştırıldı.  Tekrar Afganistan bir iç savaşa sürüklendi. ABD işgali altında oluşturulan yeni yönetim denemeleri halkın genelinde kabul görmedi.  Yeni iktidar Kabil’in dışına çıkamadı. Sonunda ABD’nin büyük bir enkaz bırakarak çekilmesiyle birlikte Tâlibân kısa zamanda ülkenin % 85’ine egemen oldu. ABD bütün silah, savaş-araç ve gereçlerini Tâlibân örgütüne bıraktı.

Şimdilerde Tâlibân hareketi,  ikinci iktidar dönemine hazırlanıyor. 31 Ağustos’a kadar yabancı ülkelere Afganistan’ı tahliye etme süresi tanıdı. Bütün güçlerini Afganistan’dan çekmelerini bekliyor. Şu anda iktidar olup olmamayı ölçme yeri Hamid Karzai Havaalanı.. Yabancı güçler askerlerini çektikten sonra yeni hükumetini ilan edecek. Böylece Afganistan’da kendi anlayışlarına göre bir devlet kuracaklar.

Kolay değil, yaklaşık 42 yıldır savaş halinde Afganistan.. Halk yoruldu, savaştan bezdi.. Bir tarafta derin yoksulluk, bir tarafta cehalet.. Yeniden toparlanmak ve normalleşme sürecine girmek çok zaman alacak. Eğer idarecileri basiretli bir yönetim sergiler ve emperyalist güçler de Afganistan’ı rahat bırakırlarsa..

Tâlibân, şehirden çıkan bir hareket değil, kırdan çıkan bir hareket.. Şehir hayatına ve sosyal yaşama ayak uydurması kolay değil, zaman alacak.. Bir yetkilisinin ifade ettiği gibi, “biz diyor henüz kadınlara nasıl hitap edileceğini bile bilmiyoruz!.” Gönül ister ki, İslam imajı  yerle bir edilmez. İktidar, insanı bozar demişler. Ben zaman içerisinde onların onuncu yüzyıl İslam anlayışlarının retoriğini değiştireceklerine,  bugünün dünyasını tanıyan, modern dünyaya hitap edebilecek parlak bir dini söylem geliştireceklerine inanmak istiyorum.. Çünkü onlar da değişim vadediyorlar.  Hanefilik-Mâtüridilik bakış açısı, din yorumu; dinimizin sabitelerini korumakla birlikte, değişen sosyal şartlara göre yeni şeyler söyleme imkânı veriyor.

İletişim çağında yaşıyoruz.  Böyle bir dönemde toplumları onuncu yüzyıl bakış açısıyla yönetmek mümkün değildir.  Yapılması gereken İslam konusunda da açıklık politikası izlemektir. Bu dünyayı ve İslam geleneğini topyekun iyi tanıyan âlim, entelektüel, akademisyen, devlet adamı, siyasetçi, iktisatçı, eğitimci gibi İslam dünyasının iyi yetiştirdiği beyinleri derhal bir araya getirmelidir, Tâlibân.. Nasıl bir yönetim modeli benimsemek istiyorlarsa bunun enhâsını ve minhâsını masaya yatırmalı, en uygun bir modeli hayata taşımak için gayret sarf etmelidirler. Dünya Müslümanları da  tâlibân hareketine zaman tanımalı, daha doğmadan boğma ve mahkum etme cihetine gitmemelidirler. Bu konuda mutlaka Türkiye ve  Malezya iktidar tecrübelerinden yararlanma öne çıkarılmalıdır.

Afganistan halkı savaşlar yüzünden kırk yıldır eğitimsiz bırakıldı.  Önce bu halkın ciddi anlamda eğitime tabi tutulması gerekiyor. Bu konuda ülkemize ve diğer ülkelere okumak için gitmiş Afgan gençleri okullarını bitirmişlerse –ki çoğu lisansüstü eğitim bile aldılar- derhâl ülkelerine dönmeli ve ülkelerinin imarı için çalışmalıdırlar. Herkes, kendi tarihinin yükünü sırtında taşır. Bu konuda tâlibân da bu gençlere imkân ve fırsatlar tanımalıdır. İktidarın yapması gereken ikinci görev, halkının karnını doyuracak şekilde ekonomik yapıyı düzeltmektir. Afgan toplumunun refah yapısı düzeltilmeden hiçbir yenilik yapılamaz ve gelişme kaydedilemez. Üçüncüsü de mutlaka ülkenin en ücra köşelerinde bile güvenlik sağlanmalıdır. Güvenliğin olmadığı yerde, hiçbir gelişme olmaz.

Tâlibân hareketi, geleneği bir kargo gibi taşıyan ve yeni dini yorumlardan kaçan Deobant modeli medrese eğitimi çıkışlı.. Benim onlara tavsiyem şudur:  Deobant dini eğitim modeli, geleneğin hâfızı ve muhafızı olma alışkanlığını pekiştiriyor. Ama siz bir ülkenin yönetimine talipseniz, Aligarh eğitim modelinden de istifade etmelisiniz..  Sultanü’l-ulema ve oğlu Hz. Mevlana’nın doğup yaşadığı topraklar olan Afganistan Belh coğrafyasında mutedil bir İslam yorumu bugünün insanına hitap edebilecek bir dil geliştirmelidir. Yoksa katı, totaliter ve otoriter bir din yorumu telafisi imkânsız İslam karşıtı bakış açılarının gelişip güçlenmesini besler, bu da tüm nesilleri etkiler ki, bunun vebalinden de kurtulamazsınız. Nasıl ki Ehl-i sünnet inancı itikat ve amelde orta yolu benimsemeyi getiriyorsa, diğer alanlarda da mutedil bir dil ve yaşam biçimi geliştirmeyi getirmektedir. Bunu görmeli ve bundan istifade etmelisiniz.

 Ben inanıyorum ki, yeniden iktidara hazırlanan tâlibân hareketi birinci iktidar döneminden dersler çıkarmış olmalıdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi