Süper Mario
Ülkelerin ekonomi kurmayları kendi sorunlarının çözümüyle uğraşırlarken, bir yandan da tüm dikkatleri ECB Başkanı Mario Draghi’nin Perşembe günü yapacağı toplantıda yapılacak olan açıklamalardaydı. Draghi’nin açıklamalarının piyasaları tatmin ettiğini ve beklentileri büyük oranda karşılar nitelikte olduğunu, dağın fare doğurmadığını baştan belirtelim. ABD, Çin, Japonya gibi ülkelerle birlikte dünya ekonomisinin ağır toplarından olan AB Bölgesi’nin, para politikalarının bir numarası konumundaki ECB Başkanı’nın kısa ve orta vadede uygulamayı düşündüğü politikaların merak edilmesi, global ölçekte meydana getirebileceği etkinin boyutunun büyük olmasından kaynaklanmaktadır. Ekonomik büyüklük açısından dünyanın ilk dördü arasında yer alan, ihracat ve ithalat kapasitesi olarak da küresel ekonomimin en önemli aktörlerinden biri konumundaki AB ekonomisinin, hızlı veya yavaş büyümesinin küresel büyüme üzerinde ciddi sonuçlar doğuracağı ortadadır. Böyle büyük bir ekonomik hacme sahip AB’nin daha doğru bir ifadeyle Euro Bölgesi’nin deflasyonist ortamdan tüm parasal desteklere rağmen çıkmayı başaramaması, Draghi’nin konuşmasının önemini artıran temel faktörlerin başında gelmektedir. Bunun farkında olan M. Draghi piyasaların umduğundan bile fazla sonuçlar doğuracak kararlar açıkladı. Bunların en önemlileri; - politika faizini (refinansman) bankalar borçlanırken faiz uygulanmayacağı anlamına gelen % 0,05’den % 0’a düşürmesi, - kendisine para yatıran bankalardan önce 0,03 oranında üste para alırken, bu oranın daha sonra 0,04 alacağı anlamına gelecek şekilde mevduat faizini % -0,30 düzeyinden % -0,40’a indirmesi, - piyasaya daha fazla para sürülebilme olanağı sağlanacağı anlamına gelen Varlık Alım Programı kapsamındaki aylık alımların Nisan ayından itibaren 80 milyar euro’ya çıkarılması, - Euro bölgesinde kurulan banka dışı şirketlerin yatırım yapılabilir nota sahip Euro cinsinden borçlanma araçlarının düzenli alımlar için uygun olan varlıklar listesine dahil edilmesi, - Haziran ayından itibaren dört adet yeni ve dört yıl vadeli refinansman (TLTRO) operasyonuna başlanarak banka sektörüne negatif faizle oldukça uygun şartlarda beş yıllık süreyi içeren kaynak aktarılması, olarak sıralanabilir.
Mario Draghi’nin kararlarının ne anlama geldiğine kısaca değinelim. Bankaların reel kesime kredi verilmesi için uygulanan bir program olan TLTRO (Targeted Long Term Refinancing Operation / Hedefli Uzun Vadeli Yeniden Finansman Operasyonu) ile ECB’nin daha gevşek para politikasını yoğun biçimde uygulayarak, banka kredileri yoluyla reel ekonomiye daha fazla destek verilmesi hedeflenmektedir. Petrol fiyatlarındaki aşırı düşüşe bağlı olarak enflasyonun sıfırın altına inmesinin beklenen bir sonuç olduğu ve Haziran 2014 yılından bu tarafa alınan önlemlere yenilerinin eklenerek enflasyonun %2 düzeyine getirilmesinin sağlanacağı ümit edilmektedir. Bununla birlikte tüm parasal desteklere rağmen, 2016, 2017 ve 2018 yıllarındaki büyüme oranlarının %2’nin altında kalacağının beklenmesi hatta önceden açıklanan büyüme oranlarının aşağı yönlü olmak kaydıyla revize edilmesi, orta vadede fiyat istikrarını sürdürmeye odaklanılarak faiz oranlarının daha da aşağı çekilmesine gerek olmaması ancak yeni görünümler karşısında bakış açılarının değişmesi, bankaların mevduatı kullanmayıp merkeze emanet etmek yerine kredi olarak piyasaya aktarmasını sağlamayı amaçlaması, Euro Bölgesi ülke ekonomilerinin zor durumda olduğunu ve Draghi’nin Perşembe günkü benzeri, daha çok toplantılar yapacağı ihtimalini güçlü bir şekilde düşündürmektedir. Gevşek para politikası uygulaması ABD ve İngiltere ekonomisine olumlu katkı yaparken AB ekonomilerini etkileyememesinin temel nedeni, ülkelerin yapısal açıdan homojen özellikler göstermemesi ile piyasalara istikrar ve güvenin hakim olmamasına dayanmaktadır. Bu nedenle uygulanacak parasal politikalar geleneksel boyuttan çıkıp farklı enstrümanları kapsayacak şekilde genişletilmeli, para politikaları maliye politikası araçlarıyla (kamu harcamaları, kamu yatırımları, vergi oranları, transfer harcamaları) birbiriyle uyumlu ve destekleyici mahiyette desteklenmeli, üretim ve büyüme merkezli politikalara ağırlık verilmelidir.
Draghi tarafından alınan kararların başarıya ulaşması başta AB ekonomileri olmak üzere bizim gibi dış ticaret yoluyla birbirinin önemli derecede partneri olan ülkelerle, küresel ekonominin büyümesine de olumlu katkı yapması bakımından çok önemlidir. Konuya bu açıdan bakınca, benzer etkiyi yapacak kapasitedeki ABD, Çin, Japonya ekonomilerinin deflasyonist ortama sürüklenmesi, global ekonomi ölçeğinde de yavaşlama sonucunu getirecektir. Durgunluğun uzun soluklu devam etmesi, ECB ve FED’in uygulayacağı ekonomi politikalarının başarı şansını azaltacaktır. Temennimiz ise gelişmiş ülkelerle dünyanın fabrikası konumundaki Çin başta olmak üzere Brezilya, Rusya, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin durgunluk sarmalına yakalanmaması veya kısa sürede piyasalarının canlanmasıdır ki Draghi’nin yel değirmenlerine saldıran Don Kişot misali cesur kararları boşa gitmesin ve buna benzer kararlar açıklamak zorunda kalmasın.
Soru: Ekonomiler aşırı kapasiteye dayanan büyümeyi uzun dönemde gerçekleştirebilirler mi? Neden?...
Sözün Gözü: Söze göre herkes doğru, kalbe göre çok az doğru.