Sivil Toplum ve Sivil Düşünce
Kamu ve özel sektörün yanında ve çoğu zaman onlara alternatif politika üretme avantajına sahip bir alan olarak ortaya çıkan sivil toplum tartışmadan uzak değildir.
Toplumlar, sağlıklı karar verilmesi adına sivil bir alan tesis etmeleri halinde taleplerinin daha iyi biçimde hayata geçirileceğine inanırlar.
Tarihsel dönem içinde bir aşama olarak ortaya çıkan sivil düşüncenin gelişmesi, kurumsallaşması ve bağımsızlığını kazanması toplumu geliştirici bir etki yapacaktır.
Sivil topluma yönelik son yıllarda çok güçlü ve pozitif bir önyargı oluştu.
En azından görünür olarak bir karşı çıkma ve toptan bir ret durumu mevcut değil.
Başta kamu gücünü kullananlar olmak üzere genel bir olumlu havadan bahsetmek mümkün.
Sivil alan bu teveccühü hak ediyor mu, sorusuna dönük yine farklı düşünceler bulunuyor.
Kanaatim sivil toplumun kendi içinde bir yüzleşme ve iş-işlemlerini gözden geçirme zorunluluğu ile karşı karşıyadır yönündedir.
Mükemmel faaliyetler yürüten, toplumun yaralarını sarmaya çalışan ve bunu türlü fedakârlıklarla yerine getirmeye çabalayanlar olduğu gibi, bulunduğu konumu ve işgal ettiği alanı kirletenler de bulunuyor maalesef.
Bir dönem hain terör örgütünün de yaptığı gibi insanların masumane duygularını kullanarak menfaat temin etmeye çalışanlar alanı kirlettiler.
Güven kayboldu.
Sivil toplum özveri ve gayretle gelişir. Maddi, manevi yönden vermeden, alınacak bir alan değildir.
Ayrıca, her kuruluş belli bir alanda faaliyet yürütmek üzere kendi yolunu tayin eder. Maymun iştahlı ve popüler gördüğü alana saldıran tipler yine büyük bir tehlike oluşturuyorlar.
Kuruluş diyelim ki eğitim alanında faaliyet yürütüyor ya da sosyal yardım sektöründe. Bunun kalkıp da başka popüler bir alana müdahalesi yanlış neticeler doğuruyor.
Kendisine emanet edilen sorumluluğu ve maddi kaynakları bağlamı dışında kullanabiliyor.
Oysa o yardımı yapanlar belli bir amaca yönelik olarak destek vermişlerdi.
Tatlı su frenklerinin, salon beyefendilerinin işgal ettiği bir sivil alanda önce ihlas ve samimiyet daha sonra hedef ve sorumluluk duygusu kaybolur.
Bu nedenle sosyal medya başta olmak üzere her bir fırsatı kendine alan açmak için kullananları tiksinti verici olarak buluyorum.
Maalesef bu tipler kurumlara yazık ediyorlar.
Ekonomistlerin ‘Dışlama etkisi’ olarak tanımladıkları yaklaşım ‘kötülerin alanı doldurması nedeniyle iyilerin önlerinin kesilmesini’ ifade etmektedir.
Kötüler, kötülükleriyle kalmıyorlar, iyilere olan teveccühü de ortadan kaldırıyorlar.
Ne yazık ki, yanlış yapanlar sadece karşı mahallede değiller. Bizim mahallemizde, çevremizde de bolca mevcutlar.
Ayrıca, sivil alan diğer iki alana karşı da dikkatli olmak durumundadır. Siyasetle ya da özel sektörle içli-dışlı olanlar çok kötü yapıyorlar.
Toplum nezdinde alanı kirletmenin bir karşılığı olmalıdır.
İnsanlar bu tiplere ve kurumlara karşı teyakkuzdalar.
O nedenle sivil alanın denetlenmesinin ne kadar önemli olduğu ortada.
Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne çok iş düşüyor.
Toplumun yükünü alan ve gelişmesi için destek sunanlardan Allah razı olsun.
Konya bu konuda örnek şehirlerden biri.
Ancak, şarlatanların ve figüranların engellenmesi de elzem.
Bunu öncelikle bu kuruluşları destekleyenler yapacak daha sonra resmi görevliler…