Şer Müttefik
Ülke olarak cumhuriyet tarihinin en zorlu dönemlerinden birine tanıklık ediyoruz. Bu minvalde; 7 Şubat 2012 tarihiyle başlayan, yöntemleri farklı amaçları aynı olan mahut girişimler, bu zorlu dönemin en net ve tartışmasız göstergeleridir.
Küresel güçler Orta Doğu’yu yeniden parsellemek isterken Türkiye’nin bu duruma itirazı 15 Temmuz’u getiren sebepler arasına girmiştir. Özellikle ABD, Akdeniz’e ulaşacak ‘’petro-terör’’ koridoru için, hazır kıta bekleyen tüm terör oluşumlarını, bu projeyi hayata geçirmek için seferber etmiş durumdadır.
Bu açıdan bakıldığında PKK’nın silah zoruyla dağa adam kaçırmasıyla, FETÖ’nün telefon, bilgi ve belge şantajıyla belli makamdaki insanları kullanmasını ortak noktalarından biri olarak görmek gerekmektedir. Yani her iki örgütte bu ülkenin insanlarını bu ülkeye hainlik etmeye zorlamakta veya bunu yapmasına zemin hazırlamaktadır. Yöntem aynı zira sahipleri şer müttefiktir.
ABD aynı zamanda DAEŞ eliyle Fırat Kalkanı operasyonunu akamete uğratmak için canlı bomba saldırısıyla Özgür Suriye Ordusu mensuplarına gözdağı verirken, diğer yandan Musul’daki demografik yapıyı değiştirmek için önce DAEŞ’in işgaline daha sonra da PYD’nin orayı kurtarıp sahibi olmasını planlamaktadır.
Tüm bundan dolayıdır ki, Türkiye’nin askeri varlığını ‘’Egemenlik’’ ihlali olarak gören Irak, BM nezdinde girişimlerde bulunmaktadır.
Hatırlanacak olursa, şu geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Musul konusunda geç kalınmamalı, gereken yapılı kabilinden açıklaması olmuştu… İşte böylesi bir açıklamadan sonra Musul’a yakın noktada olan Türk varlığından aslında kimin rahatsız olduğu çok açık değil midir?
Türkiye, önüne çıkarılan tüm engelleri aşabilecek bir potansiyeli bağrında taşımaktadır. Bizim ihtiyacımız olan tek şey, birlik ve beraberliğimizdir.
CHP’nin son günlerdeki politikası, her ne kadar Artvin ziyareti yolculuğundaki silahlı saldırı ve ABD Büyükelçisi Bass’ın sık yaptığı ziyaretler sonrasında bir değişime uğradığı yönünde eleştirilse de, aslında genlerine uygun olarak yapıldığını ileri sürenlerinde doğruluk paylarının olabileceği unutulmamalıdır.
FETÖ ve PKK’nın siyasi savunucusu olarak arzı endam etmek, bu ülkeye yapılmış en büyük ihanet olarak milletimizin vicdanında yerini alacaktır.
Gönül sınırlardan bakınca bu topraklardaki son kale Türkiye’dir. Yüce İslam’ın en sağlam kalesidir. Mazlumların umut diye içinde diri tuttuğu koca bir bekleyiştir. Maziyi hatırlayıp mütebessim bir çehreyle arşa süzülen bir duadır bu kale… İşte biz bu kaleyi ne pahasına olursa olsun savunmaya korumaya mecburuz. Ne diyordu şairİ: ‘’Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın’’…
Rabbim devletimizi payidar eylesin, Milletimizin birlik ve beraberliğini daim eylesin… Ordumuzu peygamber ocağı eylesin, Aziz eylesin, Muzaffer eylesin…
Selametle…