Şekilden ibaret eğitim-öğretim
Bir eğitim-öğretim yılı daha geride kaldı. Altı yaşındaki anaokulu öğrencisi çocuk da, 22-23 yaşındaki üniversiteyi bitiren genç de mezuniyetini kutlayıp kep attı(!) Aileleri çok mutluydu, sosyal medya her yaştan mezunların fotoğraflarından geçilmiyordu. İşin sonunu, mezun olan çocukları, gençleri nasıl bir geleceğin beklediği pek umursanmıyor. Herkes poz derdinde. İnsanlar böyle olunca da eğitim-öğretim sistemimizin de içi boş, janjanlı bir hediye paketine benzemesi de gayet doğal bir durum…
Eğitim-öğretim sistemimizdeki kronikleşmiş sorunlar her yıl artarak devam ediyor. Biz de benzer cümlelerden oluşan yeni yazılar yazıyoruz. Çoğu zaman davulcu yellenmesi gibi duyulmasa da yazmaktan geri duramıyoruz. Ne yapalım yani içimize atıp çatlayalım mı? Yiğidi öldürmeden önce hakkını verelim. Yaklaşık 20 yıllık AK Parti iktidarında eğitim-öğretim alanında çok büyük adımlar atıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi cumhuriyet tarihinde görülmemiş seviyelere yükseltildi. Binlerce yeni okul binası yapılarak sınıf mevcutları sağlıklı seviyelere düşürüldü. Üniversitesi olmayan şehir kalmadı. Ders kitapları ücretsiz oldu, üniversitelerde harçlar kaldırıldı. Eğitimde katsayı adaletsizliği son buldu, başörtülülerinde özgürce eğitim almaları sağlandı vb. onlarca olumlu adım atıldı. Aslında zor olan yapıldı, en kolay ve maddi anlamda masrafsız olan sistem meselesi bir türlü çözülemedi.
Sistemden kastımız sadece sınav sistemi değil. Anaokulundan üniversiteye kadar eğitim-öğretim politikamız birçok hatayla dolu. Bu hatalar maalesef yapılan onca iyi şeyin sıfır ile çarpılmasına neden oluyor. 20 yıllık dönemde sayısını ha deyince hatırlayamayacağımız kadar Milli Eğitim Bakanı değişti ama hiçbiri şifa olamadı. Sil baştan atılan adımlarla bir yere varamadık. Sistem en baştan yanlış. Hali hazırda eğitim sistemimize göre bir çocuk altı yaşında zorunlu olarak çarka giriyor, 18 yaşına kadar çarktan çıkmasına izin verilmiyor. Aynı tornadan çıkmış, birçoğu kalitesiz, seri üretim öğrencilerden elbette bir gelecekte beklenemiyor. Bir ara ceketini asan lise mezunu oluyor diyorduk, şimdi ceketini asan üniversite mezunu oluyor. Böyle giderse yakın gelecekte üniversiteyi de zorunlu eğitimin içine katarlarsa şaşırmayız. Bu yıl ki sınavda barajın olmaması belki de bunun ilk adımıdır kim bilir…
Herkes okumak zorunda değildir, bu ülkenin her alanda çalışacak çırağa, ustaya ihtiyacı vardır deyince bazıları lafı başka bir yerlerinden anlayıp, madem öyle siz kendi çocuğunuzu okutmayın diyorlar. Onların anlayacağı şekilde anlatalım. Okuyacak çapı olmayanların sistemi tıkamasına izin verilmemeli. Bugün liseye başlayacak bilgi düzeyinde bile olmayan çapsızların elinde üniversite diploması var. Adam sözde üniversite mezunu ama neredeyse heceleyerek okuyacak kıvamda, çarpım tablosunu bile bilmiyor varsın mezun olduğu alanla ilgili bilgi sahibi olsun. Zorunlu eğitim varsa bu tarz seviyesizler doğrudan açık liseye yönlendirilmeliler, örgün eğitimi işgal etmelerine izin verilmemeli. Emin olun bir araştırma yapılsa Avrupa’da üniversite mezunu işsiz sayısında bir numarayızdır, dünyada da ilk 10’da. Açık öğretimden diploma alan üniversite mezunuyum ama işsizim diye ortaya atılıyor.
Eğitim sistemimiz bir sanayi kolu olarak görülüyor. Her ile bir üniversite, her ilçeye bir yüksekokul mantığında kalkınmanın bizi nereye getirdiği bir zahmet görülmeli. Haddini bilmeyene haddini bildirmek gerekir, eğitim-öğretimde bunun için vardır ama bizde yanlış anlaşılıyor. Özel sektörde Boğaziçi İşletme bölümünden mezun olanla açık öğretim işletme mezunu aynı mülakata bile çağrılmaz, çağrılsa da komisyon tarafından kale alınmazken kamu sistemimizde eşit muamele görüyor. Adam elindeki diplomaya bakmadan kendini bir şey sanıyor. Buradaki şeyi kibarlımızdan yazdık… Öğretmenlerimiz öğrencilerin elinde oyuncak oldu, kimsenin sesi çıkmıyor. Bakanlık sırf mahalle baskısından okullarda akıllı telefonu yasaklayamıyor. 10 yaşındaki çocuğun elinde derste telefon var. Vay efendim millet uzaya giderken biz akıllı telefonu yasaklamayı düşünüyormuşuz. Sanki öğrencilerin hepsi akıllı telefonla kodlama öğreniyor.
Yazacağımız çok şey var ama yerimiz dar. Meramımızı anlatmak için yazı dizisi hazırlamamız lazım. Söyleyeceğimiz şeylerde çok farklı değil. Herkesin bildiği, şikâyet ettiği konular. Fakat koskoca bakanlıkta yüzlerce bürokrat, eğitimci olmasına rağmen yıllardır sorunlar çözülemiyor, ya da çözülmek istenmiyor. Bu konu içinde illaki Cumhurbaşkanının bizzat devreye girmesi mi bekleniyor bilemiyoruz.
Eğitim her geçen yıl ayağa düşüyor haberiniz olsun. Bir milleti ayakta tutan şey dili, tarihi ve edebiyatıdır. Bizim ülkemizde ise şu anda en değersiz görünen bölümler bunlar. Üstelik açık öğretimden diploma alıp bu alanlarda uzman bile olabilirsiniz… Aynı şekilde hormonlu bir şekilde büyüyen imam-hatip liseleri ve ilahiyat mezunlarının zararlarını da önümüzdeki yıllarda görmeye başlarız. Eğitim bir sanayi değildir, seri üretimle sadece kalite düşer. Eğitimde önemli olanın nicelik değil nitelik olduğunu fark ettiğimizde bir yerden başlayabiliriz. Fakat mevcut kadrolarda o ümidi göremiyoruz…