Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu SEÇMEN NEYE GÖRE OY VERİR?

SEÇMEN NEYE GÖRE OY VERİR?

Oy verme davranışı ve nedenleri konusu siyaset biliminin uzunca süredir belki en fazla önem verdiği konuların başında gelmektedir. Zira demokrasilerde ‘patron’ halk olduğuna ve halkın talepleri doğrultusunda yetki kullanacak şahısların kim olacağına seçimle karar verildiğine göre kimin, ne şekilde yöneteceği meselesine mesai harcanmasında yadırganacak bir durum olmaz.

Seçmen davranışını inceleme konusu yapan araştırmalar, demokrasilerin gelişmesiyle eşzamanlı bir biçimde ortaya çıkmıştır. Oy hakkı tabana yayıldıkça, yani belli bir yaşın üzerindeki herkes oy hakkına sahip olmaya başladıktan sonra kim, niçin ve kime oy verir konusunda sayısız araştırmalar yapılmıştır.

Türkiye’de bu araştırmalar doğal olarak çok partili hayatta, yani 1950’den sonra ortaya çıkmaya başladı. Ama en kayda değer katkı 1982 Anayasası döneminde görüldü. Önceki dönemde farklı nedenlerle seçmen iradesi konusunda negatif kanaatler bulunuyordu.

Seçmenin gerçek iradesini yansıtamadığından dem vurarak, küçük hesaplarla oy veren kitleler imajı yayılmaya çalışıldı. Bu belli ölçüde bilinçli bir şekilde planlandı. Amaç seçmeni, yani sıradan halkı toplumun gözünden düşürmekti. Kendilerini ‘ayrıcalıklı’ ve ‘Beyaz Türk’ olanların tazyikiyle medya ve sinemanın da kullanılmasıyla bu konuda ciddi bir başarı da elde ettiler.

Yeşilçam filmlerinde insanların nasıl oy verdiğini, seçilenlerin hangi vaatlerle oy istediğini aklınıza getirin lütfen. Ama iletişim imkânlarındaki gelişmeler ve halkın bilinç seviyesinde görülen iyileşme insanları daha dikkatli ve daha duyarlı hale getirdi. Özgür medya, özgür toplumun nüvesini oluşturuyor. Özgür olmayanların hal-i pürmelali ortada. Lafa hacet yok.

Yakın zamanda bir genel seçimi daha yapacağız. Milyonlarca insan sandık başına gidecek ve bir tercihte bulunacak.

Peki, seçmenin tercihlerini ne şekillendirecek? İnsanlar hangi partiye ve hangi beklentilerle oy verecekler? İnsanlar her zaman en fazla vaatte bulunan, seçmene en geniş ekonomik, sosyal, kültürel imkânlar sunacağını ifade edenlere mi oy verir?

Bu konuda farklı görüşler var. Bir defa seçmenin inanç sistemleri, ideolojileri çok önemli. Daha sonra sosyo-ekonomik pozisyon, cinsiyet, yaş, ikamet edilen yer gibi faktörleri mutlaka dikkate almak gerekir.

Türkiye’de seçmenin belli bir kısmı inanç sistemlerine ve ideolojilere göre oy kullanıyor. Alevi seçmen mesela on yıllardır hep belli bir parti ile anılır. Doğrudur ya da yanlıştır, ama genel kanaat böyle.

İdeolojik düzeyi yüksek partiler belli toplumsal kesimlerle neredeyse özdeşleşmiş durumdalar. İdeolojiyi sağ – sol anlamında kullanmıyorum. Zira belli partiler, inanç odaklı siyasi oluşumlar ideoloji kelimesinden hazzetmezler. Altını çizmek istediğimiz şey, inanç sistemine ve duygulara hitap etme ile alakalı boyut. SP seçmeni belki bu kategoride değerlendirilebilir. Veya MHP.

Seçmenin belli bir kısmı da etnik temellidir. HDP bu kategoridedir. Irk temelli siyaset yapmaları, sadece ‘Kürt haklarına’ vurgu yapmaları bunun göstergesi. Oysa ülkede sadece Kürtler yaşamıyor. Çoğunlukta da değiller. Türk, Arap, Çerkez, Laz, Gürcü, Pomak, Boşnak gibi dünya kadar başka unsurlar var.

Sadece vaatler de seçmen davranışını anlamak için yeterli değil. Seçmen en fazla vaatte bulunana oy vermiyor. Ama sadece vaade oy veren de yok değil. Türkiye bir Genç Parti ve Cem Uzan gerçeği yaşadı. % 7 oy veren kitlenin büyükçe kısmı vaatlere ve seçim zamanı kendisine ikram edilen ‘dönerlere’ itibar ettiler.

Rasyonel seçmen sadece vaade bakmakla yetinmez bir de ‘vaat edene’ bakar. Hani Hz. Pir’in de dediği gibi ‘lafa bakar laf mı; adama bakar adam mı’ diye. Kısaca özetlenen durum tam da budur. Aday veya partinin geçmişinde ne var, geleceğinde ne olabilir’ öngörüsünde bulunur. Tahmin yeteneği biraz da irfanı ile alakalıdır. İnsanımızın irfan seviyesine kimse laf edemez.

Oy verme mutlaka beklentilerle alakalıdır. Gelecekte yönetecek insanlar belirlenmektedir. O nedenle çağı anlayabilen, geleceği ‘görebilen’ partiler daha şanslıdır.

Yıllardır vaat eden ama iktidara geldiğinde tutmayan birini niçin tekrar seçsin? İnsan özü itibariyle akıllı bir varlıktır. Aynı delikten, aynı yılana niçin bir kez daha sokulsun?

Seçmen bir de ‘kendisi gibi olanı’ iktidarda görmek ister. ‘Müslüman mahallesinde salyangoz’ satanla işi olmaz. Seçmen yetkili pozisyonda dindarsa dindarı, içki içiyorsa içeni, kültürlüyse kültürlüyü görmek ister.

Karar verirken bir de ‘gelecek kuşakları’ düşünür. Özellikle belli yaşın üzerindeki insanlar çoluk, çocuk, torun, torba derdindedir. Bunda da haksız sayılmaz. Türkiye şu Cumhuriyetten beri bile neler atlattı Allah’ın aşkına? O kötü günleri görenler hala hayatta!

Kadın, erkek, köyde, şehirde yaşayan, ekonomik durum, sosyal statü kültürel özellikler mutlaka belirleyici olur.

7 Haziran 2015 seçimlerinde bütün bu kriterler açısından ‘en iyi’ durumda olan seçilecek. İyilik ‘seçmeni anlamak’, ‘toplumu kucaklamak’ demek.

Kim ‘en iyi’, seçim sonucunda görmüş olacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi