Mükemmel olması dileğiyle…
Kutlu doğum haftası için spor ve kongre merkezinde düzenlenen program kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi… Program, konsept, Konyalıların müthiş ilgisi, katılımcılar coşkuyu bir kat daha artırdı…
Ancak haber yetiştirme uğruna sadece yarım saatliğine izleyebildiğimiz programın göze çarpan bazı ayrıntıları, Kutlu Doğum’un temel felsefesine zıttı… Örneğin her ne şartta olursa olsun, her ne düşünceyle gelirse gelsin, hangi mahalleden gelirse gelsin bazı çocukların girişte asık suratlı görevlilerle karşılaşması, hatta kapıdan geri çevrilmesi, hatta kovulması… Bu ‘çocuk sevgisini’ kendimize örnek aldığımız bir Resül metodu değil diye düşünüyorum… Kapınızdan kovduğunuz fakir ama onurlu o çocuk bir gün karşınıza azılı bir düşman olarak çıkarsa şaşırmayın. Kaldı ki o kapı bizim değil ‘Resulüllahın’ kapısı… Mehter Takımının söylediği ilahiler güzel düşünülmüş ancak o gecenin repertuarında hücum marşının da olması bazılarına hoş gelse de olmasa daha iyi olurdu diye düşünüyorum…
Program başlama saati sorunu Mehter Marşlarıyla kapatıldı. Ama bu ‘zaman’ sorunu özellikle üzerinde durulması ve bir an önce halledilmesi gereken konulardan biri… En önemlisi de çıkışta park edilmiş bile diyemeyeceğimiz yani gelişigüzel bırakılmış arabalar yüzünden alandan çıkamamanız… Anmaya geldiğimiz ‘ O İnsanın temel ahlak düşüncesinin’ anlaşılamadığının en önemli göstergesi gibiydi… Anlaşılabilse ve Yaşanabilseydi böyle olmazdık zaten diyerek avuttuk kendimizi…
‘O ve getirdikleri mükemmel diye mükemmel olmalı her şey’ diye düşünmek bizim bir ayıbımız olarak kaldı o meydanda o gece…
Ama Program harikaydı… Her geçen yıl daha iyi olması dileğiyle…
Ömrümüz yeterse Mükemmeli de görürüz elbet…
….
Zile müftüsü Facebook mücahitlerini harekete geçirdi. Bu büyük mücadeleciler, ‘Bre zındık, bre kafir, bre münafık’ söylemleriyle kendilerinin ne kadar hassas olduklarını takipçilerine bir kez daha ispatlamış oldular… Oysa böyle büyük tepki vermelerine gerek yoktu sanıyorum tüm arkadaşları onların bu konularda ne kadar hassas olduklarını biliyorlardı ama yinede onlar hatırlatma gereği duydular tabi… Ne tepkilerinin nede izledikleri yolun İslami olmadığını düşünüyorum… ‘Size bir haber geldiğinde araştırın’ düsturu bu kadar açıkken… En çok dikkat çekenler de ‘Birileri bunlara dersini versin’ repliğini kullananlar… Büyük bir haksızlık yada değerlerine saygısızlık gördüğünde bile onu düzeltecek cesareti olmayanlar, işi hemen birilerine ihale ederek yeni bir akım başlattılar… “İhale Müslümanlığı”
….
Papanın sözlerini hayretle karşılayanlara hayret ediyorum. Ne bekleniyordu ki…
“Papa hazretleri çıkıp, Ermeniler yalan Müslümanlar doğru söylüyor. Osmanlı adil bir devletti ve hiçbir Ermeni’ye, bile isteye zulmetmemiştir. Bazı yanlış uygulamalar yanlış anlaşılmalar olmuş olabilir ancak bu bir katliam bir soykırım amacıyla yapılmış olamaz… Türkler Ermenileri hep millet-i sadıka olarak görmüş ve ona göre muamele etmiştir… Osmanlı medeniyeti ‘merhamet’ üzerine kurulmuş bir medeniyetti… Onları kutsuyorum… ” demesini mi?
Bunu Hz. İsa gelene dek beklemek anlamsız…
Hatta o geldikten sonra da…
….
Bizde onlardan aşağı kalmadık hiçbir zaman… Tıpkı bizim sinema ve dizi sektörümüzün kodlamalarındaki gibi… Sinemamıza göre nerede üç kağıtçı, düzenbaz, hileci, ( tarihi filmlerde) kötü kadın, cani, iğrenç kahkaha atan tipler varsa ya Ermeni’dir, ya Rum… Küfrederken bile bu argümanları kullananlar var… Onlardaki Papa ile bizdeki yeşilçamın ne alakası var… Bence de bir alakası yok; İçimizdeki kin ve nefretin öyle yada böyle bir yansıması olacak…
Ancak şu var ki; bir ülkenin sineması o ülkenin genel karakteristik özelliklerini de ele veriyor…
….
Birileri şu hırsızlar uyarmalı artık… Bilmeliler ki her yerde kamera var… Özellikle de kuyumcularda… Kuyumcu arkasını dönünce oradan bir şeyler aşırmanın bir anlamı yok yani… Aşırırken kuyumcu görmüyor ama tüm Türkiye görüyor…
Kameraya bu kadar basit bir şekilde yakalanmak ta sanıyorum hırsızlık mesleğinin inceliklerine aykırı…
Biraz mesleğe saygı…