Seçim yerele indirilerek kazanılır
Büyükşehir belediyesi adaylarının belirlenmesiyle yerel seçimde bazı şeyler netleşmeye başladı. Yavaş yavaş seçim atmosferine giriliyor. Aday elbette önemli lakin seçimin sonucunda hükümetin ekonomi politikasının etkisi de büyük olacak. Vatandaş ekonomiden memnun olmazsa hükümete mesaj vermek için farklı bir tavır alabilir. 2019 yerel seçiminde adaylardan çok soğan ve patatesin beş liraya çıkmasının gündem olduğu unutulmamalı. Döviz kurlarının düşmesi gerekirken birkaç kuruş artışlarla sürekli yukarı yönlü hareket ettiği bir ortam da ekonomiden bağımsız bir seçim düşünmek hayaldir.
Yerel seçimde başarı noktasında belirleyici olacak şehirler İstanbul ve Ankara olacaktır. Ardından Antalya, Adana, Mersin gibi şehirler gelir. İzmir’i listeye katmıyorum çünkü orada sığ bir ideoloji var. AK Parti aday olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gösterse yine kazanamaz. İzmirliler hâllerinden memnunsa bize laf düşmez. Olan memuriyet, öğrencilik vb. sebeplerle İzmirli olmamasına rağmen o şehirde yaşamak zorunda olanlara oluyor. İstanbul ve Ankara’da ise bu kez aday gösterilen isimler tam isabet oldu.
Ankara’da yaşayan birisi olarak Turgut Altınok hakkında muhalif kesimden bile olumsuz bir şey duymadım. Belediyeciliği her kesimden takdir edilen bir isim. 2019 seçiminde gösterilen aday tepki çekmişti. AK Parti’ye gönül vermiş isimler bile Ankara’da adam mı kalmadı da Kayseri’den belediye başkanı ithal ediyoruz demişti. Netice de ilçe belediyelerinde AK Parti’ye oy verenler büyükşehirde hem adayı onaylamadıklarından hem de ekonominin kötü gitmesinden dolayı CHP’nin adayına oy vermişti. 2019 seçiminde AK Parti’nin kazandığı ilçelerdeki oy oranıyla, aynı ilçede büyükşehir belediye başkanı adayının aldığı oya bakın ne demek istediğim anlaşılacaktır.
Yerel seçimde ekonominin etkisi en çok İstanbul’da kendini gösterecektir. Normal şartlarda sadece yerel seçim havasında geçecek bir seçimi hemşerimiz Murat Kurum çok rahat kazanır. Çünkü İstanbul halkı belediye başkanı olarak İmamoğlu’ndan memnun değil. Lakin İmamoğlu bir belediye başkanından çok daha fazlası(!) Arkasındaki güçlerin etkisiyle reklam işini çok iyi beceriyor. Rezil olmayı umursamıyor, yaptığına da, yapamadığına da kendi çapında bir açıklama yapabiliyor. Hizmetten ziyade ideolojinin kendisine oy getireceğinin farkında, tribünlere oynamayı biliyor. Her türlü beceriksizliğinin üzerini örtmek için kendini mağdur gösterebiliyor. AK Parti önceki yerel seçimi ekonominin etkisinin yanı sıra tembellikten kaybetmişti. Nasıl olsa kazanırız düşüncesiyle çok komik bir oy farkıyla İstanbul elden gitmişti. Tekrarlanan seçime bakmayın insanlar orada mağdurun yanında yer alma düşüncesiyle hareket etmişti. Çünkü muhalif basın ve arkasındaki güçler İmamoğlu’nun mağdur olarak göstermek için çok iyi bir çalışma yürütmüştü.
Bu noktada yapılması gereken şey İmamoğlu ile polemiğe girmeyip ona yeni sözde mağduriyetler sağlamamak olmalı. Murat Kurum bakanlığı dönemindeki olumlu imajının etkisiyle sağlıklı yürütülen bir yarışı rahat kazanır. İstanbul’a dair projelerin, kentsel dönüşüm noktasında atılacak somut adımların anlatılması yeterli olur. Çünkü İmamoğlu’nun başkanlığından kimse memnun değil. İdeolojinin, siyasetin etkisi, muhalif basın ve arkasındaki güçlerin desteğiyle bugünlere gelebildi. Aklında belediye yok, şimdiden bir sonraki seçimde Cumhurbaşkanlığına oynamayı hesaplıyor. İstanbul, bir İzmir olmadığından ideolojinin etkisi de sınırlı kalacaktır. Yapılacak seçimin bir yerel seçim olduğu vurgulandığı, meselenin farklı yerlere çekilmediği sürece İstanbul yeniden kazanılır. Bu noktada hükümetin desteği çok önemli olacaktır. Hükümette gereken atmosferi sağlarsa İstanbul ve Ankara kazanılır. Diğer türlü seçimden sonra niye böyle oldu diye çok konuşuruz…
Hükümet desteğini ekonomiyi yoluna koyarak sağlayabilir. Ekonominin nefes aldığı bir ortamda adaylar, projeler tartışılıp seçim yerele indirilebilir. Ekonomi bu şekilde devam ettiği sürece yerel seçim, erken bir genel seçimin referandumuna dönüşecektir. Mayıs ayında dolar 20 liranın altındaydı, seçimin ardından 30 lirayı geçecek dedikodusu vardı maalesef oldu. Şimdi de hükümet doları tutmaya çalışıyor, yerel seçimden sonra 50 liraya dayanacak diye laf çıkarıyorlar.
Vatandaş ekonomik anlamda hükümetten olumlu bir adım göremeden sandık başına giderse o zaman 2019’daki senaryonun benzeri ile karşılaşılabilinir. Ekonomi bakanının, Merkez Bankası Başkanı’nın ekonomiye yönelik yaptıkları pozitif konuşmaların piyasada bir karşılığı yok. Döviz kurlarının düşüşe geçmeden ekonomi de bir iyileşme olamayacağını anlayacak kadar uzun süredir bu ülkede yaşıyoruz. Afili lafların bir kenara bırakılıp önümüzdeki yaklaşık iki aylık zaman da somut adımlar atılmalı.