Musab Seyithan
Musab Seyithan Soykırımcı Batı, İsrail’e “Soykırım Yapıyorsun” der mi?

Soykırımcı Batı, İsrail’e “Soykırım Yapıyorsun” der mi?

Batılı yüzsüz devletler, Türkiye’ye kızdıklarında hemen meclislerinde “Türkiye’nin soykırım yaptığı” kararını aldırma yoluna giderler ve aldırırlar da... Bugün, Filistin’de soykırım yapan İsrail terörist devletini, Güney Afrika Cumhuriyeti, Lahey Adalet Divanı’na başvurup İsrail aleyhine soykırım davası açınca, sicilleri bozuk Batılı ülkeler karşı çıktılar. Hatta yahudi soykırım ayıbının kompleksini üzerinde taşıyan Almanya, mahkemeye müdahil olacağını bile açıkladı. Bugün Filistin’de oluk oluk kan akıtarak bir milleti coğrafyadan silmek isteyen katil devlet İsraili; “Soykırım yapmıyor, savunma hakkını kullanıyor” diye temize çıkaran ama söz konusu Türkiye olunca, “Soykırım yaptı, Ermenilere tazminat ödemeli” diye meclislerinde karar aldıran bin bir suratlı Batı ülkeleri, bunu yaparken de tarihlerine şöyle bir bakıp yüzleri de kızarmıyor. Çünkü bugün medeni(!) geçinen bu yüzsüzlerin tarihi, soykırımlarla doludur.

Bu gerçeği Batılı sağduyu sahibi, objektif aydınlar da itiraf etmektedirler. Bu aydınlardan Alman Jurgen Todenhöfer bir televizyon programında şunları söylemiştir: “30-40 Iraklının bir Amerikan bombasıyla öldürüldüğünü duyduğunuzda Iraklıların canının Batılılar için çok fazla bir değer taşımadığını göreceksiniz. Yahudi kökenli ABD'li yazar Susan Sontag ile ölümünden önce güzel bir sohbetimiz olmuştu. Sontag'a şöyle söyledim; ‘Gözlemlediğime göre, bir Amerikalı 10 Iraklı ediyor.’ Şöyle cevap verdi: ‘Bir ABD'li 1000 (bin) Iraklıdan daha değerlidir.’ Bu çarpık idrak nereden geliyor? Herkes biliyor ki ikisinin hayatı aynı değerde. Neden bizde başka türlü tesir ediyor? Sanırım biz kendimizi bir yalan içerisine yerleştirmişiz. Bu yalan şu: ‘İyi olan, asil olan, yardımsever olan bizleriz!’ Ama gerçek bu değil. İnanıyorum ki biz Batılılar; dünyayı fikirlerimizin, değerlerimizin ve dinimizin mükemmelliği ile fethetmedik. Yalnızca ve yalnızca başkalarından daha acımasızca zor kullandık. Daha ciddi olmam gerekirse haçlı seferlerinde 4 milyon kişiyi öldürenler Müslümanlar değildi. Dünyayı sömürgeleştirirken 50 milyon insanın ölümüne sebep olanlar Müslümanlar değildi. 6 milyon Yahudi’nin ölümüne sebep olanlar Müslümanlar değildi. Aksine bütün bunlar Batı dünyasının zorbalıklarıydı. Bunu bu şekilde idrak etmemiz lazım.

Gerçekleri ekranlardan böyle haykırdığı için Jurgen Todenhöfer, Almanya’da pek sevilmezmiş. Ne de olsa gerçekler acıdır, kendine dokunanları rahatsız eder.

Fakat Batının bu katliamları tarihen sabittir ve inkârı mümkün değildir. İsterseniz bugün, “İsrail’in yaptığı soykırım değil savunmadır” diyerek kasıla kasıla medenî(!) olduklarını iddia eden Batı ülkelerinin günah galerisine kısaca göz atıp yaptıkları katliamlardan devede kulak misali çok az bir kısmından örnekler verelim:

Fransa, 1994 yılında Ruanda’da İnsanlık tarihinin en büyük soykırımlarından kabul edilen ve 800 bin kişinin öldüğü soykırımı gerçekleştirmiştir.

İkinci Dünya savaşında Fransa, Almanlara karşı Fransızların safında savaşmak üzere “Cezayir asker verirse, bağımsızlıklarını vereceklerini ve dolayısıyla Fransız sömürgesi olmaktan çıkacaklarını” söz vermişlerdi. Savaş, Cezayir askerlerinin de savaştıkları Fransa’nın kazanmasıyla neticelendi. İşte Fransa’nın bu zaferinden sonra Cezayirliler, verilen vaade istinaden bağımsızlık gösterileri başlattı. Fakat Fransa kalleşlik yaptı ve sözünde durmadı. Cezayir’de başlatılan bağımsızlık gösterilerinde binlerce Cezayirli, Fransız askerleri tarafından öldürüldü. 1954’ten 1962 yılına kadarki Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinde 1 milyon Cezayirli hayatını kaybetti.

İngiltere de tarihte, dünya ülkelerinin yaklaşık %80’ini işgal etmişti. İngiltere’ye “Güneşin batmadığı yer” denmesinin sebebi, İngiltere’de güneş battığında, İngiliz sömürgesi olan başka bir ülkede doğuyor olmasındandır. İngilizlerin bu zamana kadar hiç işgal etmediği 22 şanslı ülke var, fakat bu ülkeleri de başkaları işgal etmiştir.

İngilizlere göre insanlar üçe ayrılır: “İngilizler, Tanrı’nın yarattığı en mükemmel insanlardır. Beyaz derili Amerikalı ve Avrupalılar İngilizlerden sonra gelir. Bunların dışında kalan grup ise III. sınıf köle insanlardır. Bunlara kesinlikle saygı duyulmaz, bunlar İngilizlere hizmet etmek ve vatanlarıyla birlikte sömürülmek için yaratılmış kölelerdir.” Bu inançta olan bir ülke kendi dışındakilere hiç merhametli olur mu? Ki olmamıştır zaten.

İngilizler, tüm dünyanın gözleri önünde 1800-1960 yılları arasında yapmış olduğu katliamlarla 2 ile 5 milyon arasında insanın ölümüne neden olmuştur.

Tekstilde İngiltere ile rekabet ettikleri gerekçesiyle, 40 bin Hint çıkrık ustasının elleri kesildi.

Kenyalılar 1952-1960 arasında topraklarına gelen İngiliz işgalcilere karşı ayaklandı. İngiliz kuvvetleri, 1950’li yıllarda Kenya’da Mau Mau ayaklanması sırasında 100 bin insanı canavarca yöntemlerle öldürdü.

Batı’nın katliamlarını bir makalede dile getirmek mümkün değildir, makalenin sınırlarını kat kat aşar. Kısaca, 100 milyon Kızılderili’yi katleden ve 35 milyonunu da köleleştiren Amerika ve bilumum emperyalist ülkelerin durumunu en güzel ortaya koyan Roger Garaudy, 1977 yılında yazdığı Medeniyetler Diyaloğu kitabında şunları ifade ediyor: Batılılar 100 milyonu aşkın Amerika’nın asıl yerlisi olan Kızılderilileri öldürerek dünyada daha önce benzeri görülmemiş bir soykırım yaptı. Bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı da öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirmiştir. Tüm bu soykırımların altında Amerika’ya yerleşen ve bugünkü ABD’nin temelini atan Batılılar vardır.”

Bugün de dünyayı kana bulayan, kendilerini medenî(!) diye pazarlayan bu emperyalist Batı ülkeleridir. Başta Filistin olmak üzere Ortadoğu, Afrika ve Asya’da dökülen kanların gerisinde hep bu emperyalist, kan emici vampir ülkeler vardır. Mimsiz medenî olan bu ülkelerin hâlâ dişlerinden kan akmaktadır. Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın, Le Figaro gazetesine 1998'de verdiği mülakatta, “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değildir” demesi de onların bu iğrenç caniliklerinin utanmazca itirafıdır.

2015 ile 2021 yılları arasında, aralıklarla beş yıl bulunduğum Fransa ve Hollanda’da, Müslüman Türk vatandaşlarının çoğundan dinlediğim şunlardı: “Buradaki insanlar medeni, herkes hakkına razı. Kırmızıda durur, yayaya yol verir. Resmî dairede ve hastanelerde işler randevulu ve düzenlidir. Adam kayırma yoktur. Ama Türkiye’ye gidiyoruz, trafikte bir keşmekeşlik var. Kimse kimsenin hakkına riayet etmiyor. İnsanlar çok kaba. Adam kayırma ve torpil çok…

Efendiler! Bunlar küçük fotoğraftır. Bu küçüğe takılıp büyük fotoğrafı görmeme gafletine düşmemeliyiz. Mimsiz medeniyet mensupları, keşke zaman zaman kırmızı ışıkta geçseydi, randevusuz işler yapsaydı, ara sıra kabalıklara yer verseydi de milyonları bulan katliamlara sebep olmasaydı.

Avrupa’da yaşayan Müslüman Türk kardeşlerimizden bu anlayışta olanlar, aşağılık kompleksine kapılarak eziklik yaşamasınlar. Türkiye’de gördükleri yanlış davranışlar, bizim inanç değerlerimizde olmayan yanlışlardır. İnsanların düştükleri ve tamiri mümkün bu yanlışları balonlaştırarak, dişlerinden kan akan bu vahşileri medenî sanmayın. Menfaatlerine bir dokunun, sömürü hortumlarını kesmeye bir yeltenin, aynen tarihteki hınç ve canavarlıkla üzerinize gelecek, dedelerini aratmayacaklardır. Filistin’deki katliama bir bakın! Bu vahşetin arkasında olanlar kimler ve hangi medeniyete(!) mensupturlar? Başta sicili bozuk ABD ve Avrupa ülkeleri… Teemmül oluna!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi